Güncelleme Tarihi:
Bir kapının açılması, yeni başlayan bir paragrafın ilk cümlesine benzer. Kendinden önceki tüm anlatıların devamı niteliği taşıyan bu paragraf artık sırtına başka konuları yüklenir. Konular, konulara dahil olan karakterler metnin ilerleyen bölümlerinde değişim ve dönüşüm gösterir. Bir kapının açılması umudu, başka bir dünyayı, ışığı temsil eder. Her ne kadar Nietzsche, “Umut işkenceyi uzatır” diyerek karamsar bir görünüm çizse de bir kapının açılması fikri insana devam etme gücü verir. “Bir kapıyı açmadan diğerini kapamaz” sözüne istinaden Graham Bell, “Bir kapı kapandığında başkası açılır, fakat biz uzun süre kapanan kapıya üzülerek baktığımız için, bizim için açılan kapıyı göremeyiz” der. “Kapı kapıyı açar” hatta bazen “kapalı kapı yoktur, anahtar yanlıştır”. Bugünlerde Vision Art Platform, kapı metaforunu ‘No Room For A Door/ Kapıya Yer Yok’ sergisiyle ele alıyor.
Geçmişi Sultan Abdülaziz dönemine dayanan, mimar Sarkis Balyan tarafından yapımına başlanan Dolmabahçe Sarayı Akaretleri, yani lojmanları, günümüzde reklam ajansları, galeri ve stüdyoları ağırlıyor. Beşiktaş’tan Maçka’ya doğru uzanan bu sıraevlerin 35 numarasında Vision Art Platform, pandemiden sonra ilk fiziksel sergisi ‘Kapıya Yer Yok’ ile sanatseverlerle buluşuyor! 3D olarak oluşturdukları çevrimiçi sergi “Beyond Vision” ise hâlâ devam ediyor. Mekânda tüm kapılar kalıcı olarak kaldırılmış; geçişlerin ve sınırların olmadığı bir mimari anlayış yaratılmış. Mekânın tam ortasında sanatçı ve platformun buluştuğu bir oda konuşlanmış. Böylece ziyaretçiler tüm sürece tanıklık edebiliyor. Vision Art Platform’un kurucusu Hayrunnisa Taşyar, “Mekânın ruhunu yansıtan bir sergi hazırlamayı arzu ettik. İzleyicinin zihninde, onlar eşiklerden geçip giderken, unuttukları, hatta kaybettikleri anıların canlanmasını istedik” diyor.
Leyla Ünsal koordinatörlüğünde yürütülen ‘No Room For A Door/ Kapıya Yer Yok’ sergisinde Candaş Şişman, Işık Özçelik, Majid Baharan, Mert Acar, Nermin Ülker, Sevim Sancaktar, Tanzer Arığ gibi sanatçılar yer alıyor. 5 ülkeden 5 müzisyenle çalışan Candaş Şişman, ‘SYN- Phon’ adını verdiği kıpkırmızı yerleştirmesinde dijital yeni bir dil oluşturmanın peşinde. Işık Özçelik’in Roma’dan gelen ‘Bağ’ adını verdiği taş heykeli geleceğe dair ütopik bir umut taşıyor. Fotoğraf sanatçısı Mert Acar, ‘Suspended Stillness’ serisiyle aidiyet duygusunu araştırıyor. Geceleri sokağa çıkıp terk edilmiş mekânları fotoğraflayan sanatçı, yaşanmışlığı işaret ediyor. Bir ameliyat hemşiresi olan Nermin Ülker, işini üç ayrı temaya bölüyor; doğduğum yer, yaşamak zorunda olduğumuz şehir ve hayallerimiz... İranlı sanatçı Majid Baharan, ‘kutsal olanı ve putlaştırmayı’ Arapça ve İbranice harfler üzerinden ele alıyor. Tanzer Arığ, ‘Sıradaki’ adlı işinde bellek ve hafıza üzerine yoğunlaşıyor. Sevim Sancaktar’ın ‘Göz Kapakları, İki Dost İki Düşman’ çalışması 35 dia kasetinden oluşuyor; ‘nesnesizlik’ olgusunu izleyiciye açıyor.
Vision Art Platform’un kurucusu Hayrunnisa Taşyar ile platform olma hali, sanatçı-galeri ilişkisi, pandemi döneminde sanat ve gelecek hakkında konuştuk.
Vision Art Platform, Akaretler No: 35’te açıldı. Öncelikle sormak istediğim sanat galerisi olarak ‘vision’ ismini neden tercih ettiğiniz olacak. ‘Vision’ nereyi işaret ediyor?
Vision Art Platform, sınır aşan geçişler tasarlama cesaretiyle yola çıkıyor. Kültür-sanat platformu olma idealini gerçekleştirmek için adımlar atıyor. İsmini de bu idealden alıyor aslında. İlk bakışta yaygın bir isim gibi görünse de ‘vision’, tam anlamıyla sınır aşan, yeni vizyonlar oluşturan bir altyapı için gayret gösteriyor. Sanat bizlere görünenin ardında ve önünde olan ayrımını net bir şekilde yapabilir. Sahnelenen ile gerçek arasındaki sınır belirgindir ve neyin gerçek neyin ise gerçekmiş gibi olduğunun farkında olmamızı sağlar.
Sanat, gerçeğe mikroskop ile bakmaktır. ‘Vision’un sözlük anlamına baktığımızda birtakım olayları görme organının yardımı olmadan zihinsel görme ya da algılama fenomenine ve bu fenomendeki imajlar bütününe verilen isimdir. Biz de ismimizi seçerken buna öncelik tanıdık.
Burayı bir platform olarak tanımlıyorsunuz. ‘Platform’u, bir basamak, bir sahne olarak mı değerlendirmeliyiz? Yoksa burası açık bir alan mı?
Vision Art Platform, bir galeri değil. Platform; mekân-sanat arasında yeni bir tür öneriyor. Buna yeni bir sanat ve kültür alanı diyebiliriz. Vision Art Platform’un temelini atmadan önce dünyayı gezmeye başladım; ülkemizde neler olup bitiyor inceledim. Galeri-sanatçı ilişkisini kurmak istediğim yapıdan çok farklı olduğunu gördüm. Daha barışçıl, daha eşit bir yapı kurarsam sanatçılara özgür ve bağımsız bir alan yaratabileceğimi düşündüm. Versus Art Project ve Karşı Sanat ile işbirliği içerisinde olmaktan mutluluk duyuyorum. Kültür-sanat kurumlarıyla, galerilerle işbirliğine girmeye açığız.
Nasıl bir sanatçı-galeri ilişkisi kurmayı hedefliyorsunuz? Bünyenizde kalıcı sanatçılara da zaman içinde yer vermeyi düşünüyor musunuz?
Vision Art Platform’un kendine seçtiği yönetim şekli; platform olarak temsiliyet almaması. Sanatçılar ile aramızda sınırlandırılmış bir anlaşma söz konusu. Bu anlaşma sanatçıyı bağımsız kılıyor. Sanatçının daha özgün, daha boyutlu çalışmalar üretmesini sağlıyor. Aynı zamanda satış politikasını doğru bir biçimde yaşamamızı sağlıyor.
Platform olarak genç ve yeni sanatçıları bünyemize katmaktan mutluluk duyuyoruz. Önceliğimiz yurtdışında neler olup bittiğini takip etmek; sanat dünyasının kendini nasıl yenilediğini yakından incelemek. Biz, Türkiye’de tüm bu gelişmeleri Vision Art Platform’a nasıl yansıtabileceğimizin üzerine çalışıyoruz.
Gerçekleştirdiğimiz görüşmelerde paralel yollarda ilerleyebileceğimiz benzer bakış açılarına sahip sanatçılarla çalışmaya özen gösteriyoruz; kendisini yenileyen, kabuk değiştiren, meraklı sanatçılarla...
Platform özgür bir alan sunuyor. Sanatçılarımızla kurduğumuz iletişim ve bağ, var olduğumuz sürece devam etmesini istediğimiz bir işbirliği. Hayalimiz tam da bu nedenle çalıştığımız tüm sanatçıları daima yanımızda görmek.
Bu mekânda söyleşiler, küratör gezintileri ya da workshop’lar düzenlemeyi düşünüyor musunuz?
Platformumuzun bir yıllık sanat programı hazırlandı. Bunun içinde sergilerimizin yanı sıra sanatçılarımız için özel yayınlarımız olan sanat kitaplarının lansmanları ve elbette sanat seminer programları için yer ayrıldı. ‘Bir mekânda sanat eseri nasıl okunur?’, ‘Sanat nedir? Modern sanat ve çağdaş sanat nedir?’, ‘Günümüz sanatı ile diğer sanat alanlarını nasıl yorumlamalıyız?’ gibi birçok konu üzerine sanat seminerleri hazırladık. Uygun koşullar oluştukça program tarihlerimizi yavaş yavaş paylaşıyor olacağız.
Vision Art Platform’daki ilk çevrimiçi serginiz, ayrıca 3D bir deneyim alanı da sunuyor izleyiciye. Nasıl bir hikâye anlatıyor?
‘Beyond Vision/ Görünenin Ardında’, Akaretler mekânımızdaki ilk sergimizdi ve 3D olarak hazırlamıştık. Sanat gerçeğe mikroskopla bakmaktır; burada konu tamamen izleyicinin kendisidir. Dünya düzeninin nasıl değiştiğine bire bir tanıklık ediyoruz. Kabuğumuza çekildik. En güvende hissettiğimiz korunaklı evlerimizde zaman geçirme fırsatı yakaladık. Bu fırsat bize düşünme, varlığımızı sorgulama, geçmişi değerlendirme, kendimizi ölçüp biçme olanağı sağladı. Pandemi ‘ben’ yerine ‘biz’ demenin gerekliliğinin ne denli kıymetli olduğunu hatırlattı.
‘Görünenin Ardında’ sergisi benim için ‘gerçeğin ta kendisi’ oldu. Sergide birlikte çalıştığımız sanatçıların da esas meselesi ‘gerçeklik’, ‘gerçeği aramak’ idi.
Pandemi dönemi Vision Art Platform’u nasıl etkiledi?
Galerimizin ilk açılış sergisinden bir ay sonra tüm dünya kapanma kararı aldı. Pandeminin tam ortasına düştük diyebilirim. Hem yaşanan apokaliptik durum hem de yeni bir galeri olmanın endişesini yaşadık. Ama bu durum yeniliklere kapı açtı. Ülkemizi ve tüm dünyayı etkisi altına almış salgın döneminde gerçekleştirdiğimiz bütün sergiler için bir çevrimiçi alan oluşturduk. Sıkça araştırdık, sorguladık ve kendi içimize döndük. Şimdi daha hassas ve temkinli ilerliyoruz.
‘No Room For A Door/ Kapıya Yer Yok’ başlıklı sergi, 1 Ağustos’a kadar Vision Art Platform’da.