Güncelleme Tarihi:
Lafı dolandırmadan baştan söyleyelim, İstanbul Modern’in Renzo Piano imzalı yeni binasını gezince iyi mimarlık neymiş bütün hücrelerinizle hissediyorsunuz. Abartıdan uzak, zarif bir müze burası; her şey olması gerektiği gibi. Bulunduğu Galataport liman bölgesine uyumuyla zarif bir sanat gemisine de benzetilebilir rahatlıkla. Daha önce binayı dışarıdan görmüş, arkasındaki Tophane Parkı ile önündeki deniz arasındaki bağlantıyı kesintiye uğratmayan, kendini unutturan şeffaflığına hayran kalmıştım.
Eleştirmen Ayşegül Sönmez, ‘Çağdaş Sanat Var Mı? (Everest) kitabında Piano’nun müzeyi “Limana yeni yanaşmış, demir atmak üzere ya da az sonra ayrılacak bir gemi gibi” tasarladığını yazmıştı. Gerçekten de öyle... ‘Basın ön izleme’ için Tophane’deki tramvay durağından müzeye doğru ilerlerken önde duran devasa kruvaziyer geminin burnunun binanın uzantısı gibi göründüğünü fark ediyoruz; haliyle müze de geminin gövdesi...
Ve İstanbul Modern’e adım atıyoruz... Başta Paris’teki Centre Pompidou olmak üzere dünya çapında önemli kültür yapılarına imza atan Pritzker ödüllü İtalyan mimar Renzo Piano’nun Boğaziçi’nin ışık yansımalarıyla pırıldayan sularından ilham alarak tasarladığı müzenin zemin katının şeffaflığı etkileyici; sanki binada değilmişsiniz gibi. Bu şeffaflık, ziyaretçilerin Tophane Parkı ve kıyı şeridi arasında güçlü bağ kurmasını sağlıyor. Önünde gemi olmasa denizle ilişkiniz de kesintiye uğramıyor. Zaten müze mağazası, kütüphane, kafe, çocuklar için sanat atölyesi ve keşif alanının zemin katı, ücretsiz girip dolaşabileceğiniz bir kamusal alan olarak işlevlendirilmiş. Sanat atölyesi alanı çocukların ‘doğa ve çevre’yi, keşif alanı ise Fahrelnissa Zeid’i deneyimleyebileceği şekilde düzenlenmiş. Çocuklar, yapboza benzeyen renkli parçaları kullanarak kendi Zeid esintili eserlerini yapabileceği keşif alanının, belli aralıklarla başka sanatçılara göre işlevlendirileceğini de ekleyelim. Binanın ana kütlesinin altındaki şeffaf cam çit ise dış mekândaki heykel bahçesi ile çocuk etkinlik alanlarına korunaklı bölümler sunuyor.
Zemin kattaki şeffaflık üst katlardaki fuaye alanlarında da devam ederek ziyaretçilerin binanın çevresiyle sürekli bir görsel etkileşim halinde olmasına olanak veriyor. Üç boyutlu alüminyum panellerle kaplı dış cephesi değişen güneş ışığı ve sudan gelen yansımalarla ışık-gölge oyunları yaratan binanın ‘mezanin’ denilen -1’inci katında sinema salonu yer alıyor. 1’inci katında fotoğraf galerisi, kısa süreli sergi salonu, eğitim-etkinlik odaları ve restoranın bulunduğu müzenin koleksiyon ve süreli sergi salonları ise 2’nci katta.
Kurucu sponsor Eczacıbaşı Topluluğu ile ana sponsor Doğuş Grubu-Bilgili Holding’in ortak katkısıyla inşa edilen, Boğaziçi ve Haliç’in buluştuğu özel bir konumda yer alan İstanbul Modern’in çatısındaki seyir terası da İstanbulluların yeni uğrak yerlerinden biri olacağa benziyor. Binanın çatısını tamamen kaplayan ‘yansıtma havuzu’ ve üzerine yerleştirilen platform, suyun üstündeki kent yansımasıyla denizi bütünleştirerek benzersiz bir seyir deneyimi sunuyor. Zira martılar havuzu çoktan sahiplenmiş bile...