Zamana not düşen kitap: ‘Aslında...’

Güncelleme Tarihi:

Zamana not düşen kitap: ‘Aslında...’
Oluşturulma Tarihi: Kasım 02, 2017 17:08

Gazeteciler, öğrenciler, edebiyatçılar ve sinemacılar tarafından Ercan Kesal’la yapılmış röportajların yer aldığı ‘Aslında...’, hekimlik, edebiyat, sinema, oyunculuk, senaristlik, sanat ve hayat üzerine paylaştıklarıyla Kesal’ın yaşamına geniş bir perspektiften bakmanıza olanak tanıyor.

Haberin Devamı

Eduardo Galeano, ölümünden sonra yayımlanan ‘Hikâye Avcısı’ (Sel Yayınları) adlı kitabının ‘Zaman Değirmenleri’ bölümüne şu cümlelerle başlar: “Rüzgâr martıların izini siler. Yağmur insanın ayak izini siler. Güneş zamanın izini siler. Öykü anlatıcıları yitik hatıranın, aşkın ve acının görünmeyen ama hiç silinmeyen izini arar.” Her birinin şiirsel metinler olduğu gerçeğini yadsıyamayacağımız filmlerin yönetmeni Andrey Tarkovski ise elindeki aynaya şu cümleleri sır olarak verir: “Bir kez olsun, aynı şeyleri hissetmeyi başarabilen iki insan birbirini hep anlayacaktır. Bunlardan biri buzul, diğeri atom çağında yaşamış olsun fark etmez.”
Birbirinden ayrı ve fakat yeryüzünde insana dair her umudu inatçı bir hakikatle kucaklayan bu iki cümlenin, Ercan Kesal’ın kendisiyle yapılan röportajlardan oluşan ‘Aslında...’ kitabını tanımlayabileceğini söylemek sanırım yanlış bir ifade olmayacaktır. Ercan Kesal’ın bugüne kadar tıpkı Galeano’nun işaretlediği gibi yitik hatıranın o silinmeyen izlerini ararken uğradığı sokakları, nefeslendiği köşe başlarını, yorulduğu günleri, kovaladığı mevsimleri, belleğinin ayıkladıklarıyla hatırlamaktan imtina etmediği yılları, gözünden sakındığı çocukluğu, vicdanıyla iyiliği kalbinden eksik etmeyen insanları, acımasızlığıyla kötülüğü mabet görenleri, şehir ile kasabayı, güç ile çaresizliği, ölümü, acıyı, şiirle dizelenen sevinç gibi tükenmeyen umudunu, zamanı ve mekânı, özcesi yaşamını kendisine sorulan sorulara verdiği cevaplarla anlattığı ‘Aslında...’, dünyaya mütebessim yanıtı da saklayan bir kitap. Tıpkı Tayfun Pirselimoğlu’nun kitabın sunuş yazısında belirttiği gibi ‘Aslında... Şöyle oldu’ demek için uzun bir vesile.

Haberin Devamı

2013-2017 yılları arasında farklı mecralarda okurla buluşmuş, gazeteciler, öğrenciler, edebiyatçılar ve sinemacılar tarafından yapılmış röportajların yer aldığı ‘Aslında...’, hekimlik, edebiyat, sinema, oyunculuk, senaristlik, sanat ve hayat üzerine paylaştıklarıyla Ercan Kesal’ın yaşamına geniş bir perspektiften bakmanıza olanak tanıyor. Yaşadıklarına ait hikâyelere içkin duyguyu, hatırlamaya ihanet etmemeyi, belleğin kapısını kapatmamayı, şimdiki zamanın içinde harelenen geçmişi, ülkenin tarihsel, toplumsal, ekonomik ve kültürel dönüşümünü anlatırken gerçeği olduğu gibi göstermeyi tercih ediyor.
Okuru kâh ‘Peri Gazozu’nun hikâyelerine açılan kapıda karşılıyor kâh ‘Nasipse Adayız’daki doktorla hemhal ediyor kâh ‘Bir Zamanlar Anadolu’daki o yağmurlu günü, yaşananların kasvetine kıvrılan, bitimsiz gibi görünen yollarının önünde ‘Allı Turnam’ ile buluşturuyor. Yönetmenlerden, yazarlardan, şairlerden, düşünürlerden damıttıklarına ilmek attığı cevaplarıyla Ercan Kesal, ‘nasıl’ üzerine odaklanıyor. Nasıl yazılır, nasıl görüntülenir, nasıl çekilir, nasıl okunur, nasıl hatırlanır ve nasıl anlatılır üzerine ettiği kelam, hayatın nankör belleğine hatırşinas bir dokunuş oluyor. Zamanın ruhunu besleyen, dünyanın anlaşılmasına olanak tanıyan, merakı bilme istenciyle anlaşılır kılan diyaloğun gerçeğe ulaşma çabasının bir yöntemi olarak hayatı ve bilgiyi yeniden doğurtan karşılıklılığı bağlamında ‘Aslında...’, öğrenmenin hatırlamakla, hakikatin anlamla, sözün yaratıcılıkla ilişkisine Ercan Kesal’ın verdiği cevaplarla bir parantez açıyor.

Haberin Devamı

Zamana not düşen kitap: ‘Aslında...’

Aslında
Ercan Kesal
İletişim Yayınları, 2017
315 sayfa, 25 TL.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!