Güncelleme Tarihi:
Bu nisanla ilgisi yok başlığın. Fakat geçmiş ve gelecek nisanlarla bir ilgisi olsun isterim. Nisanın zalimliği şiirlere kadar geçmiştir, bu zalim bir an önce gelip geçsin de baharın merhameti dirileri ısıtsın, ruhlara tazelik, hastalara sağlık versin diyedir.
Her şiir kitabını okuduktan sonra başka bir konuşma gereksinimi doğuyor bende. Kitabına göre, yani. Kiminde kitaba, şaire, hatta nerdeyse şiire bile hiç değinmeden uçup gidiyor yazı, kiminde sanki yitirdiğim çocukluk arkadaşımla yeniden karşılaşmışçasına ‘Dur bi hasret giderelim’ deyip şiiri övgülere boğmaya doyamıyorum, kiminde şöyle sıkı şiir eleştirmenleri gibi ‘poetik bir mesafe’ tutturayım diyorum, kimi kitapsa sanki tam o sırada beklendiğini biliyormuş gibi çıkıp gelmiyor mu, ‘Bambaşka Bir Bahar’ olarak arzı endam etmiyor mu, işte o zaman ne şiir bitiyor ne de tıpkı şimdi olduğu gibi cümle...
Zahrad’ın şiirlerinin kapısı bahardan: ‘Bambaşka Bir Bahar’, çoook eski bir bahardan başlıyor, 1960’tan, ilk kitabı ‘Büyük Şehir’den; ‘Mahalle’den: “Ben mahallemin şairiyim/ Dilim yoksul mahalleli kadar/ Şiirlerimin tek zenginliğini/ Mahallelinin dertleri oluşturur.”
Mahalle şairi ya da mahallemizin şairi Zahrad. Futbolun sadece futboldan, şiirin sadece şiirden ibaret olmadığı gibi, mahalle de mahalleden ibaret değil yalnızca ya da mahalleyle sınırlı değil. Mahalle, samimiyet mekânı, o samimiyetle yollanan mektupların adresi: “Şehir-caddelerinin ellerinden öperim”, “Şehir-lambalarının aydınlık yüzünü seveyim” diyen ve “Sen gurbetçi oğlun Zahrad’ı unutma/ soranlara selam etti de” dizeleriyle biten bir şiir-mektubun.
Bu şairler, demeli, yalnızca imgelere değil, nesnelere de çok kıymet veriyor ve onlarla senli-benli oluyor, yakın oluyor diye de eklemeli. Ülkü Tamer’in ‘Virgül’ü yanında gezdirmesi gibi tıpkı, Zahrad da ‘sözcük’lerini gezdiriyor. Hangi şair sözcüksüz gezer ki diyebilirsiniz ama Zahrad ‘sözcük’ sözcüğünü de gittiği, gezdiği, yazdığı her yere götürüp, adeta onun görgüsünü bilgisini artırıyor, büyümesine yardımcı oluyor, bir tür adabı muaşeret duygusuyla şiiri muaşeret içinde yetişmesini sağlıyor.
Şiirinin hem şairi hem işçisi, hem abisi hem kardeşi gibi Zahrad. Tabii arkadaşı ve dostu olduğunu söylemenin gereği yok, öyle bir dostluk ki nerdeyse yitiklerinin tümünü de anmadan geçmiyor. Belki de insana dost olan, insanın dost hissettiği her şeye uzanan bir anlayışın doğal hali bu. Uzakta yaşayan, kimi müzik öğretmeni, kimi çocukluk arkadaşı, kimi akrabadan, kimi dünyadan, kimi insan, kimi kediler köpekler gibi insandan daha insan (tabii insanı burada iyi ve merhametli anlamında kullanıyorum), kimi yengeç ve hepsi şiir olan şeyler. Şiiri biraz da onların hatırına yazıyor ve hepsinin de hatırını hürmetle soruyor, hatıralarını anıyor.
Kapısı bahardan bir şiir çarşısını açıyor her sabah Zahrad. Hayır, kapısını hiç kapatmıyor, fakat şiir ya, kapısı kapalı olmasa da her sabah yeniden açmak gerek. Açılmazsa yalnızca şiir değil, ev de, mahalle de, şehir de, arkadaşlık da paslanır, vefası vedasına dönüşür. Zahrad’ın iyimser şiiri, karikatür ustası Ohannes Şaşkal’ın sözleriyle, “İnsan, umudunu ve düşlerini hiç mi hiç yitirmesin diyedir.”
Şaşkal’ın Ermeniceden Türkçeye çevirdiği Zahrad şiirlerinden oluşuyor ‘Bambaşka Bir Bahar’. Zahrad’ın Garip etkisiyle başlayan güler yüzlü şiiri, mizahı, ironiyi hiç terk etmeden felsefi bir boyuta ulaştırdığı, yaratıcı zekâyla beslenen gerçeküstücü bir zenginliğe kavuşturduğu, ışıltılı, açık ve güneşli çarşısı. Zahrad çarşısı.
Şaşkal’ın kitapta da yer alan sunusunun başlığı bu şiirin neden gerekli olduğunu incelikle dile getiriyor: “Hayatı ve dili yücelten” şiir, sevinci de çoğaltıyor: “İki mavi aldım varıp çarşıya / Biri deniz için/ biri de göğe” diye başlayan, ama ikiyle yetinmeyip rüzgârı, yağmuru, toprağı, dünyayı maviye boyamak isteyen, sevincin, düşün, coşkunun, iyiliğin mavi şiiri. Biz okurken Zahrad da gülümsüyor gibi, öyle mavi bir his, öyle mavi bir şiir.