Güncelleme Tarihi:
Gazetelerde sık rastlanan bir haber: Varoşlarda bir genç, polis kurşunuyla öldü. Devamında olayla ilgili ayrıntılar. Genç ne yapmıştı, polis neden silah çekti, görgü tanıklarının ifadeleri... Peki ya kimdi o genç? Hayalleri neydi? Ailesi nasıldı? Annesi onu büyütürken neler yaşamıştı? Daha da önemlisi o gittikten sonra ailesine, arkadaşlarına ne oldu, yaşamaya nasıl devam ettiler ya da edebildiler mi? David Chariandy imzalı roman ‘Kardeş’, işte o üzülerek okuduğumuz, yaşananlara bakıp öfkelendiğimiz haberin öncesini ve sonrasını anlatıyor.
PARK’A BİR DAHA GÜNEŞ DOĞAR MI?
Hikâye Kanada’da geçiyor. Park denen, yoksunluğuyla, zorluğuyla, öfkesiyle, yitip gidenleriyle nam salmış bir mahallede. Kahramanlarımız iki kardeş: Francis ve Michael. Trinidad göçmeni bir ailenin çocukları. Kanada’ya ceplerinde pek çok hayalle gelmiş bir ailenin... Çok geçmeden baba bu ortak hayalleri unutup kendi hayallerinin peşine gitmiş. Annenin ise hiç hayali olmamış zaten. Çocuklarını büyütebilmek, onlara temiz bir gelecek verebilmek için başkalarının pisliklerini temizliyor. Günde iki, bazen üç işte çalışıyor. Hep yorgunluk ve deterjan kokuyor. Ama umudu hep var. Büyüttüğü, gözünden sakındığı, karınlarını doyurmak için kendinden vazgeçtiği iki umudu var.
Çocuklara gelince; Francis isyankâr olanı. Hem annesini hem kardeşini korumak için çırpınanı. Adil, eşit şartlarda bir yaşam isteyeni. Bunun için savaşanı. Michael ise hikâyenin anlatıcısı, dolayısıyla seyircisi. Rolü için mücadele eden değil, kendine biçilen rolü kabul edeni. Francis sert bir çocuk, öfkeli. Kendine çıkış arıyor sürekli. Sonunda müzikte buluyor çıkış yolunu. Üstelik yetenekli de... Birlikte müzik yaptıkları arkadaşlarıyla Park’tan, yaşadıkları yoksunluk ve yoksulluktan kurtuluşun reçetesini yazıyorlar. Michael yine seyrediyor kardeşini. Anne ise yine deterjan kokuyor. Francis babalarını bile arıyor ama...
Bir gün, bir müzik yarışması umut oluyor. Çok iyi bir performans sergiliyor Francis ve arkadaşları ama önyargıları yenemiyorlar, küçümsenmenin önüne geçemiyorlar. Ne renkleri ne de geçmişleri bir şansa geçit veriyor. Öfkesi büyüyor Francis’in ve bir an, bir an hayatı değiştiriyor. Artık onsuz devam etmek gerekiyor yola. Ama nasıl? Öfkenin olduğu yerde umut yeşerir mi? Yılgınlığın kokusunu herhangi bir deterjan temizleyebilir mi? Francis’in annesi yeniden gülebilir mi? Michael kendi için bir hayat hayal edebilir mi? Arkadaşları bir gün kazananlardan olmak için savaşa devam edebilir mi? Park’a gün gelir, güneş doğar mı?
Hikâye Kanada’da geçiyor geçmesine ama küreselleşme, kapitalizm bütün dünyada Park denen mahalleler yaratmış durumda. Bütün dünyada hiç şansı olmayan gençler var. En büyük bedeli de yepyeni bir hayat kurmak için Batı’ya giden göçmenler ödüyor. Ülkelere göre dilleri, ırkları, tenlerinin rengi değişiyor belki, çaresizlikleri hiç değişmiyor. Bir kurşun, bir hayat alıyor gibi görünüyor ama tüm o insan gibi yaşama hakkı peşinde koşanların, tüm o çaresizlerin ve aslında hepimizin umudunu öldürüyor. Yüzleşmeye hazır mısınız?
KARDEŞ Â