Güncelleme Tarihi:
Dünya tarihinin belki de en çok ses getiren ve en derin iz bırakan kuşaklarından oldu ‘68 Kuşağı, diğer adıyla Çiçek Çocuklar ve hatta en bilinen isimleriyle hippiler.
Büyük Buhran’ın ardından 1940’larda Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Beat Kuşağı’nın mirasından beslenerek 1960’larda ortaya çıktılar, 1965’te ABD’nin Vietnam’a asker göndermesiyle beraber ilk büyük toplumsal meydan okumalarını gerçekleştirdiler. Çiçek Çocuklar’la ilgili bugüne dek sayısız eser üretildi; onların umutları, eylemsizlikleriyle ortaya koydukları büyük eylemleri, yaşam biçimleri ve bakış açılarıyla ilgili de onlarca akademik çalışma ya da makale kaleme alındı. Sınırlara meydan okurcasına tüm dünyaya yayılan hippiler, bu kez gazeteci-yazar Liz Behmoaras’ın kaleminden çıkan bir romanın merkezinde yerini aldı.
‘Sevmenin Zamanı’, ‘Suat Derviş: Efsane Bir Kadın ve Dönemi’, ‘Alman Subayın Evi’ ve ‘Sen Bir Başka Gittin’ adlı eserleriyle geniş bir okur kitlesi ve bol övgü toplayan Behmoaras’ın yeni romanının ismi ‘Lale Pudding Shop’.
Romanın anlattığı öyküye geçmeden önce biraz o günlere dönelim. 60’ların ortalarından itibaren giderek bir başkaldırı hareketinin öncülerine dönüşen hippiler için uzun ve zorlu bir yolculuğun ardından Katmandu’ya varmak çok önemliydi. Dünyanın hemen her köşesinden yollara düşen Çiçek Çocuklar’ın Katmandu seferinin rotası İstanbul’dan başlıyor; Bolu, Ankara, Sivas, Erzincan ve Erzurum’un ardından Tebriz, Tahran, Meset, Kâbil ve daha birçok yol üstü durağının geride bırakılmasıyla Katmandu’ya varıyordu. Bu yolculuk için İstanbul’a gelen hippilerin kentteki ana meskeni Sultanahmet’te yer alan Lale Restoran’dı. İsmini telaffuz etmek zor geldiği için hippiler buraya ‘Lale Pudding Shop’ demeye başladı. Öyle ki, kısa zaman sonra da mekânın tabelası ‘Lale Pudding Shop’ olarak değiştirildi.
Behmoaras, yine gerçeği kurguyla harmanlamayı seçerek okurunu bundan yaklaşık elli yıl önce yolu İstanbul’dan, Sultanahmet’ten ve Lale Pudding Shop’tan geçmiş birçok gerçek karakteri Leyla adlı ana karakterinin yanına yerleştirdiği romanında akıcı, akılda kalıcı ve etkileyici bir öykü sunuyor. Roman, Perran isimli bir Türk hippinin cenazesinde açılıyor (Gerçekten yaşamış ve asıl adı Perihan olan bu karakterin ölümünün ardından babasının, “Bir mikrop temizlendi” yorumları yaptığı aktarılan haberleri hâlâ okuyabilirsiniz). Sultanahmet’teki Halide Edip Adıvar Heykeli’ni yıkayan iki hippi kadına (Bu iki kadın da yine Türk gazetelerinde kendine yer bulmuştu), Türk bir erkekle evlenmek için gazeteye röportaj veren Teksaslı Lilian’a (Evet, Behmoaras gerçekten yaşamış bu karaktere de romanda, hem de oldukça fazla yer veriyor), onu haber yapan gelenekçi, milliyetçi ve muhafazakâr Ogan’a, Leyla’nın aşkı Tommy’ye ve daha birçok karaktere gerçek hikâyelerine selam göndererek yer veriyor.
Sultanahmet’in 60’lardaki, hippilerle dolu öyküsünün yanında dönemin siyasi durumu da hikâyeye eklemleniyor. Baskıyı, adaletsizliği, geri kalmışlığı kabullenemeyen gençliğin Türkiye’de her türlü bedeli göze alan başkaldırısının zirve yaptığı o günlerde hippiler ile devrimcilerin dünyaları bu romanda kesişiyor.
Hemen her eseri kapsamlı bir ön çalışma ve araştırmaya dayanan Behmoaras, Lale Pudding Shop’ta da araştırmalarının ve kurgudaki ustalığının hakkını veriyor.
Gerek atmosfer gerekse karakter ve kurgu uyumuyla okurun önüne incelikle çıkarıyor her biri kırılgan, her biri var olmaya çalışan insanlarını...
LALE PUDDING SHOP
Liz Behmoaras
Doğan Kitap, 2020
288 sayfa, 33 TL.