Yoksuluz, yeryüzünden başka hiçbir şeyimiz yok

Güncelleme Tarihi:

Yoksuluz, yeryüzünden başka hiçbir şeyimiz yok
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 13, 2022 09:03

Latife Tekin, ‘Zamansız’da yeryüzüne bakıyor ve “Yoksuluz, yeryüzünden başka hiçbir şeyimiz yok!” diyor, böyle düşünüyor. Esrik, yabanıl, vahşi, kanayan, ıssız, tensel, en çok da sessel bir çağrı. Pastoral gotik diye bir tanım varsa, belki Latife Tekin ilk kez bunu yapıyor. Aşkın dilinden dokunmanın seslerine dinmeyen bir uğultuyla sarmaş dolaş bir roman ‘Zamansız’. Seslerin yazı aralarında şiir yerine geçtiği bir metin.

Haberin Devamı

Latife Tekin’in kitabının adına bakıp ilk kez ‘Zamansız’ bir roman yazdığını düşünmüyorsunuz umarım! Zamansız bir anlatı yazmasının zamanı gelmişti türünden yaklaşımlar da bana kalırsa Latife Tekin yapıtları için çok geçerli sayılmaz. Bunları da bir iddia olarak yazmıyorum kuşkusuz, sadece onun, bunu ben de çok söyledim, onu okuyan herkesin de ilk aklına gelecek şeydir, bir ‘şair’ olarak kimselerin yazmadığını kimseler yazmazken yazmak gibi, hüner demeyeceğim, bir hali vardır.
‘Sevgili Arsız Ölüm’ (1983), ‘Berci Kristin Çöp Masalları’ (1984), zamanın gerektirdiği, beklenen yapıtlar mıydı? Beklenmeyeni ve hiçbir zaman zamanı olmayanı, gelmeyeni yazdı Latife Tekin.
Bir külliyat oluşturma ya da tamamlama çabası değil bu, öyle bir programı yok bence. Doğal olanı, doğasına uyanı yapıyor ve bir bakıma doğayazı yazıyor. Sözlüklerden, konuşmalardan, dilden, başka kitaplardan değil, doğamızdan ve doğadan gelenlerle yazıyor. Yazının inceldiği yer demek de olası ama Tekin’in yazısı zaten elaldığı, sesaldığı, renkaldığı yerlerin inceliğini hep taşır. İnceliğin zenginlikleriyse saklı değildir.

Haberin Devamı

Latife Tekin, yeryüzüne bakıyor ve “Yoksuluz, yeryüzünden başka hiçbir şeyimiz yok!” diyor, böyle düşünüyor. Gençliği de demek olan dünya görüşünü giderek zenginleştiren, genişleten, sınır tanımayan bir düşünceye dek ilerleten Tekin, yazdıklarıyla bunu yeryüzü düşü haline getiriyor. Öyleyse her birini tek tek, kendi özgünlükleri ve özgürlükleri içinde okurken, öte yandan içlerinden geçen ince uzun bağın da onları hem birbirlerine bağladığını hem de yazı dilini nerdeyse bir rüya diline dönüştürdüğünü söyleyebiliriz.
Latife Tekin, yapıtını imgelere açarken bunu bir şiirsel tasarım oluşturmak için yapmıyor sadece, Arkadaş Z. Özger’in “göğü kucaklayıp getirdim sana” dizesindeki gerçekliği anımsatan birer uyarıcı ve gerçeğin iki yüzünden biri olarak görüp alıyor onları. “Şiirsiz unutamayız yaşadığımız o ıssız kavuşmayı” cümlesinden esinle, belki de romanın bize söylediği “şiirsiz unutamayız ve şiirsiz hatırlayamayız”dır.
Yoruma, hatta söylemeye de gerek var mı bilmem, ‘şiirsiz unutamamak ve şiirsiz hatırlayamamak’ durumu ve duygusunun anlam yaratan ve çoğaltan karşılığı da aşktan başka ne olabilir? Olsa olsa şaka olabilir, ama o da aşkın içindedir ya da aşk deyince beliren şeyin öteki yüzüdür, diğeri keder.
Aşkla unutmak ve hatırlamak, Latife Tekin’in kitaptaki bir tanımıyla bir ‘arzu metni’ ortaya çıkarıyor, ‘Zamansız’ bir arzu metni. Arzu sözleşmesi. Zamansız çünkü her şeye, her ana içkin, ama zamanla da, tıpkı şimdi olduğu ve ‘Zamansız’da kendine bir olanak bulduğu gibi de, belki de ipuçları, işaretleri evvel’Zamansız’larda! Yani ‘Gece Dersleri’nde (1986), ‘Aşk İşaretleri’nde (1995).
Latife Tekin öyle çok dil devralmış ki, bir yandan onları görüyor, sürdürüyor, yarıda kesiyor, bazen de eline, gözüne, belleğine gelen, bir anlamda yazdıkça fışkıran ve sökün eden dillerden devamla aşktan doğaya, masaldan rüyaya ve gerçekten saflığa yürüyor, yüzüyor, düşüyor, tütüyor, çıkıyor, kaçıyor ve uçuyor. Hepsi de kullanılabilir Latife Tekin yapıtları için.

Haberin Devamı

SESLERİN ŞİİR YERİNE GEÇTİĞİ BİR METİN
Onun daha ilk kitabında dünyaya tuttuğu ışık, kırlardan, kentlerden, gecekondulardan, yoksullardan, gençlerden devrimcilerden, işçilerden, ormanlardan, hayvanlardan, sırlardan, masallardan, öykülerden, söylencelerden, en çok da kadınlardan, genç kızlardan geçerek, hepsini görünür kılarak, nerdeyse ruhlarını göstererek, geldi. Latife Tekin için Dirmit’ten başlayarak pek çok özdeşlik kuruldu, o da omzunda iki melekle gezen ve birine yaz, birine sil diyen annesinden dinlediklerini aktararak bunu da pek inkâr etmedi. Yazar kişilerinin hepsi değil ama ne kadarıdır, hele roman yazıyorsa! Bir de Türkiye’de yaşıyorsa!
Latife Tekin’in özdeşlik kurduğu şeylerin başında demeyeceğim, içinde, derininde doğa var. Doğamız deyince akla ve kalbe gelen her şey, insanın, yeryüzünün, yaşamın, toplumun ve yazının doğası. Dilin doğayı uzaklaştıran bir mesafe olarak korunduğu edebiyat kanonuna karşı, nerdeyse ilk sözcüğü yazdığı andan başlayarak, yazıöncesi, tarihöncesi, toplumsal oluşun öncesine denk düşen bütünlüğe ulaşmak için ‘seslenme’ye çabaladı. Zamansız bir ses metni. Ses sözleşmesi. Seslerin yazı aralarında şiir yerine geçtiği bir metin ya da toplam bu.

Haberin Devamı

‘GELİNCİK SURETİNDE AÇAN’ DOĞA
Latife Tekin anlatılarında evlerin sırlı sessizliğinden, tekinsiz masalların gecesinden, kendisinden umulmayanı başkalarının ummasından duyduğu şaşkınlığı gizleyemeyenden, unutma bahçelerinin derinliğinden, ormanları geçerken dallara takılan seslerin gürültüsünden, ilk işaret dili olmasına karşın sürekli tercüme edilen aşkın içinden ve her seferinde yenilenen bir yolculuk olan aşkla yoldan çıkıp yine yola gelmenin, bir vakitler edebi bir huşu ve hayranlık içinde öykündüğümüz ve üzerine övgüler yazdığımız, yağdırdığımız yoksulluğun/yoksulların şimdiki dilsizliğinden, sınıfı da, düşüncesi de, inancı da karmankarış olmuş bir dünyanın bitmeyen göçmenliğinden, evvelce görülmüş rüyaları yeniden göze almanın tehlikeli güzelliğinden geçerek çıkışa yeniden varmak. ‘Zamansız’ın kadim oluşunda, eskimeyen ve artık zaman kavramını da tanımsız ve geçersiz kılan yapısında insan yok yalnızca, ‘gelincik ve yılanbalığı suretinde açan’ bir doğa var. Doğaya çıkış var. Zamansız bir doğa metni. Doğa Sözleşmesi.
Esrik, yabanıl, vahşi, kanayan, ıssız, tensel, en çok da sessel bir çağrı. Pastoral gotik diye bir tanım varsa, belki Latife Tekin ilk kez bunu yapıyor.
Aşktan, sesten, doğadan ve varlığın tende tütmesinden ürpertici ve ürperten. Aşkın dilinden dokunmanın seslerine dinmeyen bir uğultuyla sarmaş dolaş bir roman ‘Zamansız’.

Haberin Devamı

Yoksuluz, yeryüzünden başka hiçbir şeyimiz yok
Zamansız
Latife Tekin
Can Yayınları, 2022
120 sayfa.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!