Güncelleme Tarihi:
19. yüzyıl; ABD bir tarım ülkesiyken sanayileşiyor. İnsanların yaşamları değişiyor. Köyden kente göç inanılmaz artarken, büyük şehirler aşırı nüfusla ve göçmenler yoksullukla tanışıyor. Stephen Crane, tam da bu gelişmeler yaşanırken yazmış ‘Sokak Kızı Maggie’yi. Yıl 1893. Roman yoksulluk ve ilgisizlik nedeniyle kötü bir hayat yaşayan bir genç kızın öyküsünü anlatıyor.
‘Sokak Kızı Maggie’, Amerikan edebiyatında izlenimciliğin ilk örneği sayılıyor. Yayıncılar, gerçekleri sert bir dille anlattığı için yayımlamak istememişler. O zamanlar 22 yaşında olan Crane de romanını kendi olanaklarıyla ve Johnston Smith takma adıyla bastırmış. İlk baskı hiç ilgi görmemiş. 1895’te iç savaşı konu aldığı ‘The Red Badge of Courage’ adlı eseri ilgi görünce ‘Sokak Kızı Maggie’yi yeniden yazıp, metinde önemli değişiklikler yaparak tekrar bastırmış.
Stephen Crane’in çok kısa ve verimli bir yaşamı olmuş. 1871’de doğmuş, 29 yaşında 1900’de ölmüş. Ailesinin dokuzuncu çocuğu olan Crane, yazmaya çok erken başlamış ve 16 yaşında makaleleri yayımlanmış. Maceracı bir genç olarak üniversite eğitimini yarıda bırakıp savaş muhabirliğine başlamış. İlk kadın savaş muhabiri Cora Taylor’la tanışmış. Birlikte Küba’ya giderlerken gemileri batmış. Bir sandalda 30 saat boyunca verdikleri yaşam mücadelesini ‘The Open Boat’ adlı eserinde anlatmış. ‘Active Service’i de 1897 yılındaki Osmanlı-Yunan Savaşı’nda muhabir olarak görev yaptığı sırada edindiği izlenimlerle yazdığı belirtiliyor. Cora’yla birlikte İngiltere’ye yerleşmiş. Maddi zorluklar yaşamış, hastalanmış. Almanya’da Kara Orman’daki bir sanatoryumda tüberkülozdan ölmüş.
Crane’in Amerikan naturalizm ve empresyonizminin ilk örneklerini yazdığı belirtiliyor. Kuşağının en yenilikçi yazarlarından biri olarak kabul ediliyor. Kısa yaşamında beş roman, iki şiir, üç öykü, iki savaş öyküsü kitabı ve çok sayıda haberi yayımlanmış.
‘Sokak Kızı Maggie’, yoksul bir ailenin çevresinde yaşananları aktarıyor. Roman, Maggie’nin ağabeyi Jimmie’nin bir sokak kavgasına karışması ve Pete adlı bir genç tarafından kurtarılmasıyla başlıyor. Jimmie ve Pete dost oluyorlar.
Yoksulluğun en dibinde yaşamaya çalışan bir ailedir Maggie’ninki. Babası alkoliktir, annesi de onu aratmaz. Evde kavga, dayak eksik olmaz. Maggie bu karmaşa içinde pek göze batmadan büyümüştür. Kötü geçen çocukluğundan sonra şansı yaver gider bir gömlek atölyesinde iş bulur. Ama para kazanması ona evde bir ayrıcalık sağlamaz, yine ancak dayak atılacağı zaman hatırlanmaktadır. Zaten atölyedeki şartlar da evdekinden daha iyi değildir.
Ve bir gün Jimmie arkadaşı Pete’i eve getirir. Sevmeyi, sevilmeyi, en azından fark edilmeyi isteyen Maggie, barmenlik yapan, kendine göre çok üstün ve bilgili bulduğu Pete’e hayran olur. Kendisini bu sıkıcı hayattan kurtaracağını, onunla birlikte daha iyi bir hayat yaşayacağını düşünür. Pete, Maggie’nin ilgisini fark eder ve birlikte çıkmaya başlarlar. Özlemle beklediği mutluluğu yakalamış gibidir. Maggie’nin Pete’le flört ettiğini duyan Jimmie, arkadaşının çalıştığı barı basar, kavga çıkarır. Komşular dedikodu yapmaya başlarlar ve annesi Maggie’yi evden kovar. Ama bu arada Pete çoktan Maggie’den hevesini almış ve başka kadınlarla gezmeye başlamıştır. Maggie’ye sokakların kızı olmaktan, fuhuştan başka seçenek kalmamıştır.
‘Sokak Kızı Maggie’, ‘Bir New York Hikâyesi’ altbaşlığına uygun olarak 19. yüzyılda şehrin halini, yoksulların yaşamını çok gerçekçi bir dille anlatıyor. Hiçbir kahramanını kayırmıyor. Maggie esere adını verse de romanda ağabeyi Jimmie ya da Pete kadar yer alıyor, farklılaşmıyor. Çünkü yazarın hedefi tüm yaşananları bütünlük içinde göstermek. Yoksulluktan kaçılamayacağını, Maggie’nin başına gelenlerde olduğu gibi mutluluğun bir yanılsama olduğunu, ne kadar istese de içinde bulunduğu şartlardan kurtulamayacağını, kaderini değiştiremeyeceğini vurguluyor.
SOKAK KIZI MAGGIEÂ Â Â Â
BİR NEW YORK HİKÂYESİ
Stephen Crane
Çeviren: Nilgün Miler
İş Bankası Kültür Yayınları, 2020
112 sayfa, 12 TL.