Güncelleme Tarihi:
‘Jön Türk’ Ahmet Mithat Efendi’nin son romanı; yitik bir roman. Tefrikasına başlanması 1908’de; ‘Jön Türk’ yakında yüz yaşında. Mustafa Nihat Özön ‘Türkçede Roman’da bu eserden pek söz açmaz. Ahmet Mithat Efendi’nin dilde sadeleşmeyi aradığına işaret etmekle yetinir. Tanpınar, ‘Jön Türk’ün yerli yaşayışla Avrupalılık arasındaki -sona ermeyecek- gelgite değindiğini belirtir. Tanpınar’a göre bu roman, Ahmet Mithat Efendi’nin en az ilgi görmüş, gözden ırak tutulmuş, ‘hiç tutmayan’ eseridir. Bununla birlikte ‘19’uncu Asır Türk Edebiyatı Tarihi’, “Mithat Efendi’nin romancılığını en iyi hülasa eden” verimin ‘Jön Türk’ olduğunu özellikle vurgular. Batılı yaşayış, Avrupa ve Avrupalılık bilgisi, romanda gerilimi sağlayacak entrika, Doğu değerlerinin alttan alta savunulması, kısacası, Ahmet Mithat romancılığının gereksindiği belli başlı elementler ‘Jön Türk’te iz sürer. Doksan dokuz yaşındaki ‘Jön Türk’ bugün herhalde, olsa olsa, üç beş okurun ilgisini ya çekiyor ya çekmiyor. Niye? Dünkü edebi mirasımızı bugüne taşıyamadığımızdan besbelli. Yalnız ‘Jön Türk’ yitik bir roman değil, Ahmet Mithat da çoktan yitik bir romancı...
‘Jön Türk’ ne amaçla yazılmıştır? Mustafa Nihat’ın şu saptayımı bilgilendirebilir: “İstibdat acılarına dair tiyatro, roman yazmak yolu açılınca Ahmet Mithat, ‘Jön Türk’ romanını tefrikaya başladı.” II. Ahbdülhamit tahttan indirilmiş. Sürgün dönemi dışta tutulursa, Sultan Hamit saltanatıyla büyük ölçüde barışık yaşamış ya da yaşamak zorunda kalmış Ahmet Mithat Efendi ileri yaşında yepyeni bir siyasi yaklaşımın ardında: İstibdat yıllarının ‘öteki’ yüzü! ‘Jön Türk’ böylesi bir yaklaşımın, düşüncenin verimi. Belki bu yüzden Ahmet Mithat Efendi’nin kemikleşmiş okurunun ilgisini çekmez. Zaten bu okurlar 1908’de başka yazarların, başka romancıların ardına takılmışlardır. Oysa ‘Jön Türk’ çöken devri yalnızca karalamaz; bir yandan da bize özgü bir gelenek oluşturur. Tutumun benzerlerini yakın tarihimizde de saptayabiliriz: 27 Mayıs 1960’tan sonra Demokrat Parti iktidarı tümden kötülenir. Menderes’e ve çevresindekilere övgü yağdıranlar, birdenbire 27 Mayısçı kesilmişlerdir. O yılların ünlü Hayat mecmuası 27 Mayıs’a kadar Celâl Bayar’dan, rahmetli Menderes’ten, vekillerden daima saygıyla söz açmışken 27 Mayıs’ı izleyen haftalarda dünkü iktidara veryansın edecektir...
Mithat Efendi, günümüzden yaklaştığımızda, gerçekten önemli bir yazardır. Eserlerinde güncelliğini yitirmemiş toplumbilimsel göndermeler pek çok. ‘Jön Türk’ün gerçek değerini sanırım burada aramak gerekiyor. Roman yirminci yüzyılın tasvirleriyle başlar. Romancı değişen mimariden yakınmaktadır: “Vakıa şu ‘konak yavrusu’ tabiri bugünkü günde adeta unutulmuş bir tabir hükmüne girdi. ‘Konak’ kalmadı ki yavrusu olsun.”
‘Jön Türk’ bu soydan pek çok dikkatle yüklü bir roman; dönemin bir belgesi. Dikkatler arasında biri var ki gönül yakıyor. Abdülhamit yıllarına ‘şimdi’ başka bir görüngeden bakan Mithat Efendi, roman kişilerinden Nurullah Bey’i yorumlarken şöyle diyor: “Nurullah Bey siyasetle iştigali sevmediği cihetle kitapları, kâğıtları içinde siyasete müteallik eserler hemen hiç yoktur.” İttihat ve Terakki dönemiyle başlayan karalama, toptan inkâr, düşenin dostu olmaz geleneğine karşıt tutumu Halid Ziya Uşaklıgil’in anılarında yakalarız. Mithat Efendi’nin rahat rahat roman yayımladığı II. Abdülhamit saltanatında sansürden yılmış Halid Ziya görece özgürlük döneminde de kimsenin öyle özgürce yazmaya hazırlıklı olmadığını ileri sürer. Aslında yazarların özgürce yazmak istedikleri konuları bile yoktur. Zaten bu yüzden birçok değersiz yazı çizi İttihat ve Terakki döneminde boy gösterecektir.