Güncelleme Tarihi:
Dünyaca ünlü gökbilimci Sara Seager’ın kendi ağzından anlattığı yaşamöyküsü, uzun zamandır okuduğum en dokunaklı, en içten, en gerçek anlatılardan biri. Kendine bu kadar dışarıdan, korkusuzca, nesnel bir biçimde bakabilmek gerçekten zor. Üstelik bunu yaparken aynı anda duygularını da kabul etmek, ifade etmek ve göstermek hayranlık uyandırıcı.
Uzay çalışmalarında en etkili 25 insan arasında sayılan Sara Seager’ın yazdığı otobiyografisi ‘Evrendeki En Küçük Işıklar’, Duygu Akın’ın çevirisiyle Domingo’dan yayımlandı. Seager’ın aile olmaya, arkadaş olmaya, insan olmaya, kadın olmaya, yıldızlara, hayallere, yas tutmaya, kayıplarla baş etmeye, uzaya dair anlattıklarını okumak, sizin de dönüp kendinize dürüstçe bakmaya, kendinizi anlamaya, kabul etmeye ve kendinizin üzerine o kadar da gitmemeye karar vermenizi sağlıyor.
Yas insanın en zor baş ettiği, aslında çoğunlukla da baş edemediği bir duygu. Yalın, güçlü, insanı yere seren bir şey. Üstüne, sizden artık kendinizi toplamanızı, bir de kendinizi o kadar da bırakmamanızı bekleyen insanlar var. Sara Seager’ın yaşamında en sert köşe taşları kayıpları. Çocukluğundan itibaren güç bulduğu, ona inanan ve onu çok seven babasının, ilk aşkı ve kocası Mike’la sahiplendikleri köpeklerinin, kedilerinin, sonra kocasının ölümü ve bu kayıpların tam ortasında uzay çalışmalarına devam etmeye bir yandan da çocukları büyütmeye çalışmasını anlatıyor bize Seager. Bunları yaparken de ne kadar zorlandığını ve nasıl güç bulduğunu da en sert, en dürüst haliyle ifade ediyor. Kitabın en başında anlattığı ‘Dullar’ grubuyla tanışması bir ipucu veriyor elbette. İnsan çok sevildiğinden emin olduğu birilerini kaybettiğinde yeryüzünde kapladığı hacim azalıyor. O kaybettiğiniz yerleri, en çok arkadaşlar dolduruyor. Etrafta yardım isteyebilecek arkadaşlar varsa, dünyanın bütün dertleri hafifliyor.
Geçirdiği sinir krizleri, nalburun, kasabın kendisine deli ya da aptal muamelesi yapması, çocuklarla nereye giderlerse gitsinler etraftakilerin başlarında bir de baba araması, insan astrofizikçi dahi olsa, kadınsa zorlandığı gerçeğini bir daha yüzümüze vuruyor. Sunumlarda sözü kesilen, kendi bulduğu fikrin araştırma ekibinin içine kendisi yerine yaşlı, erkek bir biliminsanının tercih edilmesine göğüs geren Seager, hiç azalmayan inadı, bitmeyen azmiyle de ilham verici. Erkekleşmeden, kadınlığını bir kenara koyup agresifleşmeden, arkadaşlığın, dostluğun kıymetini bilerek, düşerek kalkarak evrendeki ışıklara bakıyor. Gökbilimdeki gelişmelerle hayatındaki gelişmeleri bir arada anlatıyor Seager kitap boyunca. Uzay konusundaki gelişmelerin ne kadar zor, ne kadar yavaş olduğunu ve bugüne dek keşfedilmiş her şeyin birtakım inatçı insanların yüzü suyu hürmetine olduğunu da öğreniyorsunuz bir yandan. Tüm bunlar olurken yıldızlara bakma, ötegezegenleri bulma konusundaki kararlılığını, azmini kenara bırakmıyor. Tökezliyor, düşüyor, yıkılıyor ve bundan utanmamayı öğreniyor. Tabii siz de onunla birlikte öğreniyorsunuz okurken.
Hayatta, evrende bu kadar yalnız hisseden bir kadının en az onun kadar münzevi bir adamla yaşadığı ilişki, kurmaya çalıştıkları denge, en sonunda kanserle mücadeleleri de başka bir konu. Küçücük bir örnekle anlatayım, kocasının ölümünün ardından bir gün bilgisayarda ‘Yeryüzü Üstünde Yaşam Kılavuzu’ buluyor. Kocası tedavisi sürerken ona kuru temizlemeden market alışverişine, tamir ustasından kaloriferin işleyişine bir ‘gündelik hayat işleri nasıl yapılır’ listesi bırakmış. Vaktimiz varken birbirimizi yeterince takdir ediyor muyuz, diye soruyorsunuz kendinize.
Kuyruğu dik tutmak, güçlü görünmeye çalışmak, soğukkanlı olmak toplumda doğru hasletler gibi düşünülse de acı çekmenin, yenilmenin, bazen becerememenin, yıkılmanın, düşmenin o kadar da mühim olmadığını ve arkadaşların hayatlarımızda birer süper kahraman olduklarını bir kere fark etmenizi sağlayan ‘Evrendeki En Küçük Işıklar’ı gönülden tavsiye ederim.
EVRENDEKÄ° EN KÜÇÜK IÅžIKLARÂ
AŞK, ACI VE ÖTEGEZEGENLER
Sara Seager
Çeviren: Duygu Akın
Domingo Yayınevi, 2022
308 sayfa.