HAYDAR ERGÜLEN haydaree@yahoo.com
Oluşturulma Tarihi: Eylül 17, 2021 11:04
İlkin albeni demeyi hak eden kapaklarıyla dikkat çekiyor Ketebe’nin ‘Yeryüzü Şiirleri’ dizisi. Asıl olarak da dizide yer alan şairlerin adları elbette, Lorca’dan Pound’a, Jacob’dan Ungaretti’ye şiirin yeryüzü olan şairler.
Dizinin adı ‘Yeryüzü Şiirleri’, başlık olarak bunu yazınca aforizması da peşinden geldi, “şiir yeryüzünü açmak içindir”, “aşmak içindir” diye düşünenler de var, ben ilkine de kabulüm ki ikincisi de olsa, evvelgiden ahbaplardan Adnan Yücel’in “Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!” dediği gibi olur. “Yeryüzü şiirin yüzüdür” aynı zamanda.
İlkin albeni demeyi hak eden kapaklarıyla dikkat çekiyor Ketebe’nin ‘Yeryüzü Şiirleri’ dizisi. Asıl olarak da dizide yer alan şairlerin adları elbette, Lorca’dan Pound’a, Jacob’dan Ungaretti’ye şiirin yeryüzü olan şairler.
‘Deniz Bile Ölür’, Ülkü Tamer’in Lorca’dan çevirdiği küçük bir seçki. 1960’ta yapılmış ilk baskısı Kitap Yayınları’ndan. Yayınevleri en azından ilk baskı tarihini belirtse ne iyi olur! Yalnızca Fransız şiirinin değil, Lorca’nın da tek başına şiirimiz üstünde hakkı var. Ben şiirsel adaletin varlığına inananlardanım, Lorca’nın hakkı Lorca’ya. Endülüs duygusundan İspanya İç Savaşı’nda faşistler tarafından katledilen bir Cumhuriyetçi olmasına, şiirinin hem folklorik kaynaklardan beslenip hem de fantastik bir içerik taşımasına ve belki de bunun sağladığı sıcaklığa değin çok benimsenen, bestelenen, nerdeyse bizden biri gibi görülen bir yeryüzü şairi. Yeryüzünü aşk ve şiir kılanların da başında gelir bence.
‘Uzatılmış Gövde’ şiirinin sonunu okuyalım: “İstemiyorum, örtmesinler yüzlerini mendillerle,/Alışsın bu taşıdığı kendi ölümüdür./Git, Ignacio; duyma sıcak böğürmeleri,/Uyu, uç, dinlen: Deniz bile ölür.” Şiir, Ülkü Tamer’in bestelenen şiirlerinden ve nakaratı “Bir soğuk yel eser, üşür ölüm bile/ Anlatır akan kanı beyaz sesiyle” olan şiiri de etkilemiştir. Kasideler, gazeller, ağıtlar, tipik
Lorca şiirlerinden küçük ama coşkulu bir seçkiyi Ülkü Tamer’den okumak, şiiri yeryüzünden gökyüzüne çıkarıyor.
Charles Simic şiirleri sanıyorum Türkçede ilk kez kitaplaştı. Nazmi Ağıl çevirisiyle ‘Yaklaş Dinle’. Sırp kökenli Amerikan şairi Simic için aydınlatıcı bir de önsöz yazmış Ağıl. Şiirlerin başlıklarını görür görmez “Nazmi kendisine yakın bir şair çevirmiş!” diye düşündüm. Ağıl’ın şiirini çok severim, çevirilerini de öyle. O nedenle kitabı iki kez sevmeye hazırdım! Öyle de oldu. İronisinden ‘koyu bir karamsarlık’ çıktığını yazıyor Ağıl ama ne tuhaf öte yandan da ‘haklılığın iyimserliği’ diyebileceğim bir duygu doğuyor bundan. Hiçbir şey hakkında yazıyor olmak bazen çok şey söyler, Simic’in sıradan şeylerin izlenimleri gibi görünen şiirleri gibi tıpkı. Ama Ağıl’ın da şair ve çevirmen olarak çok gelişkin olduğunu unutmadan: “Aşkımız yeniydi/Ama yatak yaylarımız eski”... Devamı kitapta!
Modern İtalyan şiirini derinden etkileyen Hermetizm akımının da kurucusu ünlü şair Giuseppe Ungaretti’nin ‘Batık Liman’ı genç şairlerden İlker Sajuj’un İtalyancadan çevirisiyle bir kez daha dilimizde. Birinci Dünya Savaşı’na katılan şairin kitabı savaş cephelerinde yazdığı şiirlerden oluşuyor. Şiirin cephelerinde de ölüm duygusu, özlem, ilkgençlik var: “Ferah bir/tabut yaptım/kendime/denizle” diyor ‘Kâinat’ şiirinde.
Max Jacob’un ‘Sahici Mucizeler’i de var, Ülkü Tamer’in çevirisi ve Cemal Süreya’nın önsözüyle. İlk baskısı 1986’da yayımlanmış. Harika bir derleme, Andre Billy’nin Jacob üzerine uzun bir yazısı, Jacob’un ‘Apollinaire’e Mektupları’, ‘Genç Şaire Öğütleri’ ve sonunda da şiirleriyle bir külliyat. Cemal Süreya’nın taze kan dediği şairlerle Fransız şiiri yeni bir çağ kazanır: Apollinaire, Reverdy, Cendrars, Cocteau gibi etkileriyle şiiri yenileyen şairlerdir bunlar. Hem görsellik hem de yaşamdan aldıklarıyla renkli ve zengin bir şiir yazarlar. Şiiri aynı zamanda şiir düşüncesi de olan Jacob için de gerçek bir mucize diyebiliriz: “Hoşça kal dağ, cici ağaçlarım/Hoşça kal duru ırmağım sen de/Benim başkentim yalnız sizlersiniz/Kim demiş Paris diye.”
Ve Türkçede ilk kez yayımlanan iki
Ezra Pound kitabı; ‘Lustra’, Elyesa Koytak, ‘Hugh Selwyn Mauberley’ de Koytak ve Ahmet Ölmez çevirisiyle. ‘Lustra’, ‘Kantolar’ı henüz okumamış olanlar için Pound deryasından bir yudum almak sayılır. 1913-16 arası yazdığı bir ‘anafor-kitap’ Koytak’ın demesiyle ve katılacak okur bekliyor. ‘Mauberley’ ise bir ‘sahne-kitap’. Mauberley karakteri üzerinden bir yazınsal sorgulamaya giriştiği, çağı sorgulayan bir şairin zorlu epik denemesi.