Yeni öykü kitapları için notlar

Güncelleme Tarihi:

Yeni öykü kitapları için notlar
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 30, 2021 10:45

Şair öykücü Betül Tarıman'dan 'Sinekler Şehri', Seyhan Aslan Hanotte’nin ilk kitabı ‘Geçti Bitti Meyhanesi’, Nilüfer Altunkaya'nın yeni öyküleri ‘Katı Olmayan Şeyler', Arzu Armağan Akkanatlı’nın ilk öykü kitabı 'Başka Oyun Yok'...

Haberin Devamı

Şair öykücü deyince, öykü biraz gölgede kalıyor gibi. Yani iyi şiir yazdığı için öyküyü de bu iyilikle yazıyormuş gibi kendiliğindenci bir yorum çıkıyor ortaya. Oysa öykücü olarak da adlandırılmasına yetecek iki de toplam vardır, ‘Rıza Bıyık’ (YKY, 2018) ve yenisi ‘Sinekler Şehri’ (Alakarga). Betül Tarıman’ın şiirlerini en çok da yenilikçi oluşlarıyla severim, şaşırtıcıdır, yerinde duramaz, bir önceki kitabına benzemez, taze söyleyişlerle, şiirimizde rastlanmadık şiir kişileriyle merakı diri tutar. Öyküleri de bu tutumunun parlak örnekleridir. Tarıman şiirde ve öyküde bana Hulki Aktunç’u hatırlatıyor. İkisine de çeşitlilik katan, sınırlarını genişletme uğraşında olan bir şair ve yazar olmasıyla. Kuşkusuz Aktunç’taki sözcük zenginliği, türetmesi, argosu başka kimsede yoktur, o onun yeraltıdır ama Tarıman da sanki tek başına bir öykü atölyesi gibi, farklı anlatımlar deniyor, nerdeyse hiçbir öyküsü diğerine benzemiyor. Sonunda yine şiire değineceğim: Bu da şiir mi dediğimiz şeylerin şiir olduğu gibi, öykü artık böyle yazılıyor dedirtecek öykülerle dopdolu ‘Sinekler Şehri’, beş değil 50 benzemez öyküyle, hakikaten okuma iştahını kışkırtıyor.

Yeni öykü kitapları için notlar


Sürekli yeni şairlerin çıkması gibi yeni öykücülerin de çıkması şahane! Neredeyse her güne bir kitap düşüyor. Alakarga’nın öyküye verdiği önemi de anmadan geçemem. İşte Seyhan Aslan Hanotte’nin ilk kitabı, ‘Geçti Bitti Meyhanesi’. Okudukça gözlerimin mutlulukla ışıdığını fark ettim. Harikulade cümleler gördüm, bunların nasıl yazılmış olabileceğini düşündüm. Sanki bir tezgâhta pırıl pırıl renkleri, göz kamaştırıcı desenleriyle birbirinden farklı yörelerden kilimler dokunuyormuş gibi. Işık da tam kilim parçasının arasından geçip odayı aydınlatıyor. Saydam, coşkulu, konuşkan, canlı öyküler. Canlı ne demek? Okurun da o anda öyküye girip tartışabileceği, söz alabileceği bir ortam. Sıcak, yakın, ‘okur canlısı’. En hüzünlüsü bile gülüşü birazdan duyulacak gibi sevgi dolu. Okuyunca gözünüz aydın olacak! Benim oldu!

Yeni öykü kitapları için notlar


Bir başka şair, Nilüfer Altunkaya da yeni öykülerini yayımladı, ‘Katı Olmayan Şeyler’ (İthaki). Söylemesem olmaz, Nilüfer varlığından sevinç duyduğum hemşerilerimden, Eskişehirli. Bunu güzel şiirleri, öyküleri için sevinçle söylüyorum elbette. Kitabın adına, kapağına ve kapaktaki o bulut mu desem pamukhelva mı, ona bakarsanız aldanırsınız. Ben aldandım da! Katı değilmiş ya, yumuşacık, şeker gibi öyküler sanmamla beraber... Evet ‘yalnızca çocukların konuştuğu tertemiz bir lisan’la yazılmış ama o çocukların ailede tanık oldukları kötülüklerin bu denli çıplak, sert biçimde dile getirilmesi müthiş! ‘Kötülüğün Sıradanlığı’ kavramını açmış, örneklemiş, çeşitlendirmiş sanki Altunkaya. En sık rastlandığı için, üzerinde hiç durulmayan, iyice kanıksanmış, hatta kimsenin aldırış etmediği şeyleri, iddiasız görünen üslubuna karşın çarpıcı etkiler bırakacak, unutulmayacak öyküler olarak yazmış. Bu etkiyi yaratan, öykülerin çoğunlukla çocukların ağzından dile getirilmesi biraz da. Öykülerin geçtiği evlerse hep aynı sesi veriyor, “eski çekyatların gıcırtısı”nı.

Yeni öykü kitapları için notlar


Farklı tattaki üslubuyla farklı acıları, Altunkaya’nın öykülerindeki acılarla ortak kılan ‘Başka Oyun Yok’ (Yegâne Kitap) Arzu Armağan Akkanatlı’nın ilk öykü kitabı. Şiir de yazan öykücü, kadınları anlatıyor en çok, iyi anlatıyor, eviçlerini sanki kapı önünde arkadaşıyla paylaşır gibi anlatıyor. Zorlamadan, öykü olsun diye de değil, ‘ihtiyaçtan’ anlatıyor. Ailede ölmekten kurtulmak, evin karanlığından sağ çıkabilmek belki de zorun zoru. Akkanatlı da oralardan parça parça kurtarabilmiş bu öyküleri, yarım, eksik, yaralı, korkulu, suskun, bakışsız, ve sabırla, kadınlara özgü o dirençle parçaları birleştirmiş yeniden. Yamalı bohça değil, yaralı bohça. ‘Yumurtam Sıcak’ öyküsü şöyle başlıyor: “Annem kardeşimi doğurdu, sonra öldü. Yengem ‘anneniz şehit sayılır’ dedi.” Bence bu iki cümle bile başlı başına bir öykü sayılır. İsteyen burada bir eleştiri de bulabilir egemen dile dair. Ancak kadınların derinden duyup, görüp, yaşayıp, derin bir cesaretle yazabileceği sarsıcı öykülerle dolu ‘Başka Oyun Yok’.

Yeni öykü kitapları için notlar


BAKMADAN GEÇME!