Güncelleme Tarihi:
Normal sınırı sürekli aşağı inen kolesterol değerleri, ulaşılması gereken vücut kitle endeksleri, tütünle mücadele, haftada içilecek kabul edilebilir şarap kadehi sınırlamaları, genetik hastalık riskleri ayıklanan embriyolar, spor salonlarındaki aynaların karşısında geçirilen saatler... 21. yüzyıl kendi erdemlilerini ve erdemsizlerini yaratıyor. Yeni erdem; sağlıklı olmak. Şişmanlar, sigara tiryakileri, tembeller, engelliler ise ikinci sınıf vatandaş ilan edilme tehlikesi ile karşı karşıya.
Malum erdem ile haz bir arada olması makbul kavramlar değil. Özellikle Batı’da erdemlilik artık pek dini referanslarla ölçülmüyor. Ancak yeni erdemimiz sağlığın da arası hazlarla pek iyi değil. “Sevişebilirsin ama güvenli mi?” diye soruyor, “Yiyebilirsin ama kalorisi düşük olsun” buyuruyor, “İçebilirsin ama haftada ancak iki kadeh kırmızı şarap” diye sınırlıyor. Şişmanlık, tiryakilik, tembellik, hareketsizlik, ruhsal bakımdan zayıflık, sağlık konusunda pervasızlık tümden yasaklılar arasında. Örnekleri çoğaltmak mümkün.
Jonathan Metzl ile Anna Kirkland tarafından hazırlanan ‘Sağlığa Karşı’, meseleyi dört ana başlık altında ele alıyor: ‘Sağlıktan Ne Anlıyoruz’, ‘Sağlığa Erdem Çerçevesinde Bakış’, ‘Sağlık ve Hastalık Üretme’ ile ‘Sağlık Uğruna Haz ve Acı’. Alanında uzman pek çok yazar, makaleleri ile katkıda bulunmuş. Politika ile felsefenin sularında yüzen, meseleyi akademik bir ciddiyetle ele alan ancak son derece ilgi çekici bir derleme kitap var önümüzde. Yaşadığımız hayatlara dair kabul edilmiş alışkanlıkları gözden geçirmemizi sağlayacak, zihin açacak, şüpheye düşürecek, ‘Sağlıklı olmak saplantısı uğruna hazları geride bıraktığımızı, unuttuğumuzu’ hatırlatan bir çalışma.
Kitabın mesajı elbette, “Boşverin sağlıklı olmayı, istediğinizi yiyin, sağlık kontrollerini boşverin, spor yaparak boşuna kendinizi yormayın” değil. Zaten yazarlar da hemen giriş bölümünde bu noktanın altını “... Enfeksiyon hastalıklarına ilişkin mikrop teorisine inanıyoruz. Penisiline inanıyoruz. Hekimlerin muayene arasında ellerini yıkamaları gerektiğine inanıyoruz. Bisiklet kaskından, güneş kreminden, ilacın bağırsakta çözünmesini sağlayan tabletlerden yanayız ve domuz gribine karşıyız. Sağlık hizmetlerindeki eşitsizliklerin düzeltilmesi gerektiğine inanıyoruz...” diyerek durdukları pozisyonu tarif etmeye çalışıyorlar.
Dikkat çekmek istedikleri şey, sağlığın artık esenlik anlamına geldiği kadar, güç ve ayrıcalık ifade eden değer yargılarıyla, hiyerarşilerle ve kör varsayımlarla yüklü bir terim haline gelmiş olması. Sağlıklı olmak artık fiziksel bir hale işaret etmiyor, ideolojik bir duruşu gösteriyor. Kamu spotları durmaksızın kafamıza kaktığından, sigara içen bir anne veya baba gördüğümüzde onun sorumsuz ebeveyn olduğu yargısına varıyoruz. Şişman birini gördüğümüzde, hiç düşünmeden zayıflaması gerektiğini söyleme cüreti bulabiliyoruz. Obezlerin, tembel veya zayıf iradeli oldukları yargısına varıyoruz. Bebeğini emzirmek yerine hazır mamayla besleyen bir anne de bizim için otomatikman ‘sorumsuz ebeveyn’ hanesinde yer alıyor. Sağlıklı kabul edilmek için, kendini sağlıklı hissetmek yetmiyor, çünkü belirlenmiş kriterler var.
Yazarlar kitabın iki hedefi olduğunu söylüyor: Sağlık kavramını çözmek ve kurgulanışında devreye giren ideolojileri, yapıları ve kör varsayımları incelemek. Tüm bunlar sizin de kafa yorduğunuz veya ilginizi çeken meselelerse, ‘Sağlığa Karşı’yı zihin açıcı bir okuma olarak değerlendireceğiniz kesin.
SAĞLIĞA KARŞI
Haz.: Jonathan M. Metzl, Anna Kirkland
Yapı Kredi Yayınları, 2017
268 sayfa, 21 TL.