Güncelleme Tarihi:
Pandemi döneminde albüm hazırlamak zor olmadı mı?
- ‘Avaz’ albümüne Makedonya’dan, Gürcistan’dan, Almanya’dan ve Danimarka’dan katkı veren müzisyen dostlarımız oldu. Onlarla uzaktan çalışabildik. Burada yaptığım kayıtları yolladım, onlar da kendi stüdyolarında üzerine kayıt yapıp bana geri gönderdiler. Bir arada çalmak başka, uzaktan uzağa binlerce kilometreden çal yolla başka. Üzücü bir durum. Ama yine de ortaya güzel bir şey çıkardık diye düşünüyorum.
Türkü albümü yapma fikri nasıl doğdu?
- Türkülerle geçmişten bu yana haşır neşir olan bir insanım. Bu toprakların çocuklarıyız. Özüne dokunmadan, melodisine, ritmine, sözleriyle oynamadan takıldığınız zaman hoşuma gidiyor. Zaten müziği önce kendim için yapıyorum, sonra paylaşıyorum. Öyle olmazsa olmaz, bu bir iş değil benim için. Severek yaptığım bir şey. Müziksiz bir yaşam düşünemiyorum.
‘MECNUNUM LEYLAMI GÖRDÜM’ TÜRKÜSÜNÜ ALBÜME ALAMADIM
Albümdeki 14 türküyü nasıl belirlediniz?
- Binlerce türkü var Anadolu’da, seçmek çok zor. 30 tane türküyü kaydettim, onların içerisinden 14’ünü ayırdık. Ayırma nedenlerimizden bir tanesi bu ülkenin bir sancısıdır. Geçmişin geleneksel türkülerini alıp, kendi üstüne yazan bir çok insan var. Kendi türküleriymiş gibi. Onlardan izin almak gerekiyor. Burada inanılmaz yanlışlar var. Bunu tescil eden kurumlara bir türkü getiriyorum, ‘Bu benim babamın türküsü’ diyorum. Onlar da yazıyor ‘Fuat Saka’nın babasının türküsü’ diye. Öyle kayda geçiyor. Halbuki anonim şarkı ama herkes üstüne yazıp oradan nemalanmaya çalışıyor. Öyle olunca bir kaç türküyü elemek durumunda kaldık. Bunlar çok sevdiğimiz türkülerdi. Bu ülkenin müzik açısından yaralarından birisi de budur. İnsanlar istedikleri kadar üzerlerine yazsınlar geleneksel türküleri, o gelenek dilden dile, kulaktan kulağa yaşatılacaktır. İşin tuhaf tarafı öyle fiyatlar belirleniyor ki onu ne yapımcı ödeyebilir ne de ben. Makul telifler istemiyorlar. Türküleri gelecek kuşaklara nasıl taşıyacağız bu durumda?
Albümde çalmaktan en çok keyif aldığınız türkü hangisi oldu?
- Yayınlayamadığımız bir türkü var orada. Mecnunum Leylamı Gördüm. Çok da severek kayıt yapmış ve söylemiştim. Çok afaki telif hakkı istendi, bir avukatın üzerinde görünüyormuş türkü. Onu yayınlamayı çok istemiştim; ama 14 parçanın tamamını sevdim.
DOĞANIN DEĞİL, BETONUN İÇİNDE YAŞIYORLAR
Sanatçı Musa Eroğlu röportajımızda, “Tüketim toplumu olduğumuz zaman aşklar da sevdalar da değişiyor. Dolayısıyla türküler de değişiyor. Sarı saçlarına deli gönlünü bağlayamıyorsunuz artık” demişti. Aynı fikirde misiniz?
- Türküler genellikle kırsaldan üretilip yaygınlaşan müzikler. Şimdi de nüfusun çoğu artık şehirlere taşınıyor. O türküleri iletenler artık kırsalda yaşamıyorlar. Daha doğrusu doğanın değil, betonun içinde yaşıyorlar. Ondan dolayı da üretim düşüyor. Orada Musa haklı. Türkü biçimleri yalan yanlış melodi ve sözlerle de sunulmaya başlıyor ve değişime uğruyor. Türkü üretimi tamamen bitmedi, hala inatla türkü yazanlar var Anadolu’da az da olsa. Yaşamlar şehirlere taşınınca şehirleşen türkülerden söz edebiliriz. Bunu yapan gençler var.
MUSA İLE CAZ DA YAPARIZ
Musa Eroğlu da “Bir caz şarkıcısı olmak isterdim” diyerek hayalini aktarmıştı.
- Hepimizin içinde bir aslan yatar. O aslan da onda cazmış. Ne güzel, bir gün oturup caz yaparız. Yaparız biz cazı. Çünkü o bir başkaldırı müziğidir de. Musa’nın yaşı genç daha. Onunla bir gün bir araya gelip denemeler yapabiliriz. Yaptığı zaten blues. Onun çaldığı sazı Türkiye’de kaç kişi çalıyor bugün.
Fuat Saka, 12 Eylül darbesi nedeniyle, vatandaşlıktan çıkarıldı, 20 yılını ülkesinden uzakta geçirdi. Döndüğünde Datça’nın bir köyüne yerleşti ve doğanın içinde kendisine yeni bir yaşam kurdu. Kedilerinin, zeytin ve badem ağaçlarının yer aldığı eski bir taş Ege evi içinde oluşturduğu stüdyosu ile müzik yaşamına devam ediyor.