Güncelleme Tarihi:
Son romanını yazdıktan birkaç ay sonra tamamen yazmayı bırakmıştır. Bu öyle bir yazamamak hali ki bir harf bile yazamamaktadır. “Tek bir resmi mektup, teşekkür notu, tatil kartpostalı, alışveriş listesi bile yazamadım” diye izah eder durumunu.
İlk zamanlar boş bir Word belgesi açtığında panikler, boş ekrana bakarak saatlerce otururken, eline kalem alamaz hale gelmiştir. Artık klavyeye yaklaşırken elleri titriyor, bilgisayarı bile açamıyordur. Bu hale İngilizcede ‘writers block’ deniyor, Türkçede ‘yazar kilitlenmesi’ mi diyeceğiz bilemiyorum.
Delphine, annesinin yaşam öyküsünden yola çıkarak ailesini anlattığı dördüncü romanıyla büyük bir başarı yakalamıştır. Kitap çok satmış, okur nezdinde büyük yankı bulmuştur. O artık hem çok tanınmış hem de iyi bir geliri olan bir yazardır. Tabii yeni kitabı da merakla beklenmektedir. Bu durum manevi bir baskı yaratır. Artık sadece bir kitap yazmayacaktır, ününe uygun, önceki kitaptan daha çok okunacak, en az onun kadar ilgi görecek bir eser vermelidir.
Delphine de Vigan, kahramanı kendiyle aynı adı taşıyan romanı ‘Gerçek Bir Hikâyeden Uyarlanmıştır’da yazamama sorunuyla boğuşan bir yazarın üç yıl boyunca yaşadıklarını anlatıyor. Delphine, üniversiteye girmek üzere sınava hazırlanan yetişkin ikizlerin annesi, eşinden ayrılmış, yazarlar hakkında belgeseller hazırlayan bir sevgilisi olan bir kadın. Yalnız yaşıyor. Zaten insanlarla pek fazla ilişki kurmayı, kalabalıklara karışmayı, ilgi odağı olmayı da sevmiyor, hatta ruhsal rahatsızlık duyuyor. Ama iki-üç kişilik gruplarda rahat. Yüz yüze konuşmaları, bir dostla başa baş kalmayı seviyor.
Delphine yeni romanını yazmaya çalışıp yazamıyorken bir tesadüf karşısına L.’yi çıkarıyor. L, bir gölge yazar. Ünlü kişilerin hayat öykülerini onların adına yazıyor. Hem görünüm hem de tavırlarıyla idealindeki arkadaş modeline çok uyan, fizik olarak da kendine çok benzettiği L ile çok hızlı bir şekilde dost oluyorlar ve L, Delphine’in hayatının vazgeçilmezi halini alıyor. Ne derdi varsa derman olan, her soruna bir çözüm bulan ama varlığı ile rahatsız etmeyen, gerektiğinde gözden kaybolmayı bilen bir arkadaş. L zamanla Delphine’in tek arkadaşı haline gelecektir.
L ile tanıştığı günlerde yaşanan bir gelişme de imzasız mektuplardır. Kimden geldiği belli olmayan bu mektuplarda son romanıyla ailesine büyük zarar verdiği, kendisini de rezil ettiği söylenmektedir. Bu mektuplar Delphine’in ruh halini daha da bozar, yazmama sorununu da derinleştirir. Tek dostu L’ye daha sıkı bağlanmasına yol açar.
Delphine de Vigan’ın romanının adı ‘Gerçek Bir Hikâyeden Uyarlanmıştır’. Yazarın yaşamöyküsünü okuyunca acaba roman gerçekten de yaşanmış bir olaydan mı kaynaklanıyor, diye düşünmeden edemiyorsunuz. Çünkü bu romandan önce yayımlanan ‘Rien ne s’oppose à la nuit’ bipolar bir annenin intiharından sonra bir aile içinde yaşanan trajedileri konu ediniyormuş. Tabii ki bu bir ihtimal. Ama kitabın adının vurguladığı başka bir tartışma da gündemde. Son yıllarda okurun hızla kurgu eserlerden uzaklaştığı ‘yaşanmış’ öyküleri tercih ettiği görülüyor. Yazamamak sorunu ile boğuşurken bir yandan da yeni romanı için konu arayan Delphine’e zaten işi yaşanmış öyküleri kaleme almak olan L, kendi yaşamından yola çıkan yeni bir öyküyü romanlaştırmasını öneriyor. Örneğin önceki romanı yazdıktan sonra yaşadıklarını, gelen imzasız mektupları da göz önüne alarak, ailesinin tepkilerini de katarak anlatabilir. Ama Delphine’in gönlü kurmaca bir eser yazmaktan yanadır. İki arkadaş sık sık bu konuyu tartışıyorlar. Gerçekten de bir anlatıda kurmaca nerede başlar, anı, yaşanmışlık ne kadar devreye girer oldukça tartışmaya açık bir konudur.
Romanın diğer boyutunu, gerilim unsurunu ise L’nin Delphine’in hayatındaki varlığı oluşturur. Delphine’in geçmişini, her yaşadığını, en mahrem şeylerini bile bilen L’nin yaşamı tam anlamıyla bir sırdır. Kendi hakkında tek bir bilgi bile vermez, anılarını anlatmaz. Ama Delphine’in yaşamında gittikçe daha fazla söz sahibi olmaya başlar ve adeta onu ele geçirip yönetir.
Delphine’in bu durumu anlaması zaman alacaktır ama bu hali fark ettiği anda da ilişkideki tüm dengeler değişecektir. Delphine de Vigan, hem iki kadının ilişkisindeki değişimler hem de gelmeye devam eden imzasız mektuplarla gerilimi üst noktalara çıkarıyor. Hayatımıza giren ve bizi yönetip yönlendirmek isteyen L gibi insanları da anımsamadan edemiyoruz. Romanın sayfaları ilerleyip yeni sürprizlerle karşılaştıkça adına uygun bir hal aldığını hissediyor ve gittikçe daha çok gerçek bir hikâyeden uyarlanmış bir roman olabileceğini düşünüyorsunuz.
Delphine de Vigan, ustaca bir kurgu ile edebiyatın önemli sorunlarını, yazar kilitlenmesini, kurmacanın gerçek yaşamla bağlarını ve gerçek bir hikâyeden uyarlanmış kitapların niteliğini tartışmaya açıyor. Diğer yandan da iki arkadaşın gittikçe garipleşen ilişkisini anlatırken müthiş bir gerilim yaratarak dostluklarımızın niteliğini sorgulamamızı sağlıyor. ‘Gerçek Bir Hikâyeden Uyarlanmıştır’ ustaca yazılmış, etkileyici bir roman.