Yazmak düşünmektir

Güncelleme Tarihi:

Yazmak düşünmektir
Oluşturulma Tarihi: Mart 18, 2022 16:58

Steven Roger Fischer ‘Yazının Tarihi’nde, yazı üzerine kurulmuş küresel bir toplum sayılan bugünkü manzarayı yedekte tutarak, dünyanın başlıca yazı sistemleri ve alfabelerinin kökleri, biçimleri, işlevleri ve kronolojik değişimlerini inceliyor.

Haberin Devamı

Yazının uzun tarihi gelecekte onu bekleyen talihi kadar uzun olacak mı? ‘İnsanoğluna Sümerlerin bu eşsiz katkısı’ tek bir uygarlık mı yoksa bütün medeniyetlerin katkısıyla mı yok olacak, kestirmek zor. Fakat onu karanlık zamanlar bekliyor. Buna rağmen yazının öyküsü insanın öyküsü olmayı hep sürdürecek, bu kesin. Steven Roger Fischer, ‘yazı üzerine kurulmuş küresel bir toplum’ sayılan bugünkü manzarayı yedekte tutarak, ‘dünyanın başlıca yazı sistemleri ve alfabelerinin kökleri, biçimleri, işlevleri ve kronolojik değişimlerini’ ana hatları ile incelemeye tabi tutuyor. İnsanın yazıyı icat ederek nasıl bir toplumsal yapıya kavuştuğu kadar yazının kaynağını da önemli bir soru/sorun olarak görüyor. İlahi kökenli açıklamalardan her tür evrimci görüşlere kadar genişler yazının doğuşu hakkındaki fikirler. Fischer’e göre ‘yazıyı kimse icat etmemiş’tir. Doğuşunun kökeninde ‘insan konuşmasını grafik olarak yansıtma fikri’ vardır...
Sekiz ana bölüm boyunca yazının doğuşundan bugünkü manzarasına değin hemen her aşamayı ele alıyor Fischer. Çentiklerden tabletlere, Mısır ve Çin yazısının doğuşundan parşömenlere, çivi yazısına, arkeolojik kalıntılardan kütüphanelere değin yazıyı ilgilendiren her hususu bir bir irdeliyor. Amacı belgelere dayanarak genel manzarayı çatmak kadar yazının ontolojisi üzerine okuru düşündürmek diye özetlenebilir. Yazıdan bahsederken oluşmuş yazıyı mecburen referans aldığımızın ve öncesini bilemiyor olmamızın altını çizen Fischer, yazının tarihinden öğrenilecek dersi de “... Sessiz resimlerden aşama aşama ‘evrim’ geçirmemiştir” yazı. ‘Doğrudan, güncel konuşmanın grafik ifadesi olarak başlamış ve bin yıllar boyunca da öyle kalmıştır’ cümleleriyle çerçeveliyor.
‘Eksiksiz yazı’ tanımını kullanan Fischer, ‘formel bir tanım tuzağına’ düşmemek gerektiği görüşünde. Ona göre, ‘iletişim amacı taşıyan, kalıcı (taş, kâğıt, mermer, kemik, duvar vs.) veya elektronik bir yüzey üzerindeki yapay grafik işaretlerden oluşan, kurallı konuşma ya da elektronik programlamayla ilişkili işaretleri iletişimin sağlanacağı şekilde kullanan’ sistemdir ‘eksiksiz yazı’. Dolayısıyla alfabeyle ilişkilidir. Literatüre geçmiş onlarca alfabe ve onların birbiriyle etkileşimlerini de konu ediniyor kitap boyunca. Fonetikleştirmeyi, ‘resimli ikondan fonetik sembole geçişi’ belirleyen bir adım sayıyor ayrıca. Sümerlerin ‘bir sembolün sesin, bir göstergeye dönüşmek üzere dizgisel bir konum üstlenmesi’ndeki kritik rolünü özellikle vurguluyor.
Ortadoğu’dan Çin’e, Hint’ten Amerika kıtasına kadar hemen her eski uygarlık hem yazıyı icat ediyor hem de onun sayesinde varlığını belgeliyor. Yazı bir dilin ölmesini önleyemiyor belki ama geride bıraktığı kalıtları da hayat olarak pekâlâ ayakta duruyor. İnsan iletişiminin görsel sembollere indiği ve emojiler gibi yeni yeni göstergelerle alabildiğine basitleştiği bir süreçte, yazının insanın zor ve zorlu öyküsü ile yaşadığı etkileşim temel bir değer olarak yerinde duruyor. “Yazmak sesin resmedilmesidir” diyen Voltaire, sese ayrıca bir değer yüklüyordu. Gelecekteki sorun belki de bununla ilgilidir. Ses olmayacak mı? İnsan konuşmadan mı anlaşacak? ‘Yazının Tarihi’ni okurken düşünmeden edemezsiniz çünkü yazmak düşünmektir.

YAZININ TARİHİ

Yazmak düşünmektir

Steven Roger Fischer
Çeviren: A. Handan Konar
İş Kültür Yayınları, 2022
368 sayfa, 45 TL.

BAKMADAN GEÇME!