UĞUR VARDAN uvardan@hurriyet.com.tr
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 04, 2022 14:33
Muhteşem bir serüvendir çizgi romanlar. Sizi, tıpkı sinema gibi bambaşka evrenlerin, zamanların, hayatların, öykülerin, heyecanların içine çeker. Zaten ruhu da yedinci sanatla aynı çizgiyi barındırır. ‘Yaz okumaları’ olarak bu hafta son dönemde öne çıkan kimi çizgi (grafik) romanları tanıtalım dedik. İşte etkileyici öykü ve desenlere sahip, okunması son derece zevkli bir grup çalışma...
İDEALLER VE HAYAT…
İki Yaşam, Fabien Toulme, çev.: Damla Kellecioğlu, Desen
‘Rockstar’ olma hayalleriyle büyümüş ama bir hukuk müşaviri olarak hayatını masabaşında geçiren Baudouin ve çizgi dışı bir tıp doktoru olarak dünyayı turlayan, ayrıksı ağabeyi Luc. 30’larındaki Baudouin’e konan teşhis, onun için büyük bir yıkım olur, birkaç aylık ömrü kalmıştır. İşi bırakır, Luc’la birlikte Benin’e giderek kalan süresinin her dakikasını değerlendirme çabasına girer. ‘Hakim’in Yolculuğu’ serisiyle tanıdığımız Fabien Toulme’nin yazıp çizdiği ‘İki Yaşam’ idealler ve hayatın kendi denklemi içinde sıkışanlarımız için kimi tavsiyelerde bulunan, sağlam bir grafik roman.
BİR DEHANIN TRAJİK ÖYKÜSÜNDEN NOTLARPKD/Bir Philip K. Dick Hayatı, Laurent Queyssi, Mauro Marchesi, çev.: Burçak Targaç, Alfa‘Blade Runner’, ‘Total Recall’, ‘Azınlık Raporu’ gibi filmlerin esin kaynağı olan metinlere imza atmış, ufku son derece geniş ama psikolojik sorunları ve uyumsuzluğu hayatı boyunca kendisini bırakmamış bir yazarın etkileyici biyografisi... Özellikle girişteki, Ridley Scott’la 1982 tarihli ilk uyarlamadan kimi görüntüleri birlikte seyrettikleri kısmı, bir sinemasever olarak çok beğendim...
GENÇ BİR EMEKÇİNİN HATIRATINDANFabrika Günlükleri, Guy Delisle, çev.: Kerem Yalçıner, KarakargaHeybetli mimarisiyle Quebec’teki tarihi Hamur ve Kâğıt Fabrikası... Birçok gazete ve basılı yayına hizmet vermektedir. Animasyon alanında kendisine gelecek arayan, ergenliğinin başındaki Guy, yaz dönemlerinde burada çalışır. Eğitimini tamamlamak isteyen bu genç kendisinden yaşça büyük işçiler, koca koca makineler, sürekli arıza çıkaran teknoloji, devasa bobinler derken hayatın farklı bir cephesine ve emeğin değerine ilişkin tecrübeler edinir. ‘Fabrika Günlükleri’, yazar-çizer Guy Delisle’nin kendi öyküsünün ilk döneminden pasajlar aktaran başarılı bir grafik roman...
SUPERMAN’İN VAROLUŞSAL MESELELERİGizli Kimlik, Kurt Busiek, Stuart Immonen, çev.: Didem Rauf, YKYDavid ve Laura Kent çifti, yeni doğan oğullarına Clark ismini koyar. Bu tercih, çocukluktan ergenliğe uzanan yolda meşakkatli dönemeçleri barındırır. Çünkü herkes ‘Clark Kent’ üzerinden defalarca aynı ‘Superman’ esprilerini yapar. Bu durumdan çok sıkılan Clark, bir gece gökyüzünde dolaştığını fark eder.
Rüya olduğunu düşünür ama durum gerçektir, hatta o kadar gerçektir ki gerçek Superman’ın bütün güçlerine sahiptir. Bu onda kimi varoluşsal sorunlara neden olur; sık sık gökyüzüne yükselir, derin düşüncelere dalar. ‘Gizli Kimlik’, ‘Superman’ mitosunu Kriptonlu bir kimlikten çıkarıp ‘Dünyalı’, aramızdan bir gence yüklüyor ve ortaya insani zaafları, kaygıları, korku ve sevinçleriyle biçimlenmiş bir portre çıkıyor. ‘Gizli Kimlik’ uzun yıllardan beri okuduğum en iyi, en derin ‘süper’ kahraman kitabı, kesinlikle koleksiyonunuzda bulunması gereken bir çalışma.
SİNEMASAL BİR RESM-İ GEÇİT
Ken Parker/Kahramanlar Diyarı, Giancarlo Berardi, Ivo Milazzo, çev.: Ay Barka, RodeoWestern karakterleri içinde özel bir yere sahip olan Ken Parker’ın son sayısı ‘Kahramanlar Diyarı’, özellikle sinemasever çizgi roman okuru için son derece heyecan verici bir çalışma. Yaratıcıları Giancarlo Berardi ve Ivo Milazzo’nun da ana karakterler olarak öyküde karşımıza çıktığı bu macerada Orson Welles’ten Rita Hayworth’a, Peter Lorre’den Jean Gabin’e, Charles Laughton’dan Humprey Bogart’a, Mae West’ten Basil Rathbone’a birçok önemli yıldız yüzleriyle bu serüvene dahil oluyor.
KARANLIKTA YOLUNU ARAYANLAR
Babylon Berlin, Arne Jysch/Volker Kutscher’in ‘Islak Balık’ adlı romanından, çev.: Cem Sey, İletişim1929 Almanya’sı... Görevdeyken başına gelen trajik olayla artık Köln’de tutunamayacağını anlayan Komiser Gereon Rath, babasının ilişkileri sayesinde Berlin’e tayin edilir. ‘Ahlak Masası’nda başlayan serüveninde kimi olaylar, kişisel ilişkileri ve peşine düştüğü vakanın geniş çeperleri onu ‘Cinayet Masası’na taşır. Lakin kentin suçlarla örülü haritasında yolunu bulmakta zorlanacaktır. Volker Kutscher’in ‘Islak Balık’ adlı romanının grafik uyarlaması niteliğindeki ‘Babylon Berlin’, yarattığı atmosfer ve aykırı kahramanıyla son derece etkileyici bir polisiye. Arne Jysch, bu romanı çizgilere dökerken çok başarılı bir işe imza atmış. Bu uyarlama Almanya’da 2017’de okur karşısına çıkarken roman aynı tarihlerde ülke tarihinin en pahalı dizisine de ilham kaynağı oldu ve Netflix’te gösterildi. Sonuç itibariyle ana kahramanı Gedeon Rath’ın tasarlanmasındaki ilham kaynağı, Alman aktör Michael Fassbender olan bu heyecan verici çalışmayı okuyun derim.
AH ŞU BURJUVALAR!
Hoş Geldin Hüzün, Frederic Rebena/Françoise Sagan’ın ‘Bonjour Tristesse’ adlı romanından, çev.: Damla Kellecioğlu, DesenCécile ve Raymond, baba-kız Fransız Rivierası’nda kiraladıkları villada tatildedir. Onlara Raymond’ın genç sevgilisi Elsa da eşlik ediyordur. Derken aralarına Cécile’in yıllar önce kaybettiği annesinin yakın arkadaşı Anne katılacak ve dengeleri değiştirecektir. Genellikle burjuvaların hayatlarını anlatan Françoise Sagan’ın ünlü romanının, Frederic Rebena’nın etkileyici çizgileriyle yeniden inşa edilmiş grafik anlatımı. Metni Otto Preminger 1958’de sinemaya taşımış, baba-kızı David Niven-Jean Seberg, Anne’i de Deborah Kerr canlandırmıştı.
FAŞİZME KARŞI TEK BAŞINA!1984, Xavier Coste/George Orwell’ın ‘1984’ adlı romanından, çev.: Gökçe Yavaş, CanGeorge Orwell’ın 1947-48 yılları arasında bir yandan veremle boğuşurken kaleme aldığı ve 1949’da piyasaya çıkan romanı ‘1984’, sanırım totaliter rejimlere ilişkin popüler kültür hafızamızdaki en bilinen metindir. ‘Büyük Birader’ gibi bir kavramı gündelik siyasetin kapsamı alanı içine de sokan kitap, bugün için kimi ülkeler ve onların vatandaşlarına göre ‘distopik bir roman’ olsa da kimi ülke ve vatandaşlarına göre de enikonu yaşadıkları hayatın, içinde oldukları sistemin yazınsal ifadesidir adeta. Bu açıdan ister roman, ister çizgi roman, ister
film, ister tiyatro oyunu olarak karşımıza çıksın; hâlâ önemini ve güncelliğini korumaktadır. ‘1984’ün ‘çizgisel’ ifadeleri daha önce İthaki ve Domingo’dan çıkmıştı, şimdi sahne sırası Can Yayınları’ndan çıkan versiyonunda. Fransız çizer Xavier Coste’nin imzasını taşıyan bu adım da diğerleri gibi başarılı ve etkileyici...
‘EDEN’ BULUR MU?
Yazın Son Gülü, Lucas Harari, çev.: Tolga Üyken, KarakargaYazar olma hayalleriyle yanıp tutuşan Leo, çok da güvenilmez bir kişiliğe sahip kuzeni Sylvian’ın teklifiyle onun yazlığına göz kulak olmak için Paris’ten evin bulunduğu sahil kasabasına yollanır. Bu ‘yalnızlık’ ortamında yareni Jack London’ın ‘Martin Eden’i ve yandaki villadaki genç kızdır. Çok geçmeden 17 yaşındaki Rose onu hayatına ve heyecanları arasına katar. Öte yandan civardaki gençlerden bazıları esrarengiz bir şekilde öldürülmektedir. Genç Fransız çizer Lucas Harari’nin imzasını taşıyan ‘Yazın Son Gülü’ gizemli havası yanında edebi göndermeleri ve gerilim filmi tadındaki atmosferiyle ilgi çekici bir çalışma.
‘SULTAN’LARA LAYIK BİR MELODRAM
Tabancalı Kız, Murat Menteş, Hakan Karataş, AlfaKader ve Kemal... Köyde beraber büyümüş, birbirlerine destek olmuş iki çocuk... Ama yolları ayrılır. Hayat onları yıllar yıllar sonra buluşturduğunda biri kanunun emrinde, diğeri ise yasadışı konumdadır... Murat Menteş’in yazdığı, Hakan Karataş’ın da çizgileriyle ete kemiğe büründürdüğü ‘Tabancalı Kız’ Yeşilçam melodramları tadında. Bu çalışmanın en önemli yanı ise ana karakterlerden Kader’in yüzü olarak Türkan Şoray’ın model alınması. Batı’da Robert Redford, Audrey Hepburn gibi yıldızların yüzlerini ödünç alan çizgi roman uygulamaları vardı ama bu işin pirlerinden biri yanılmıyorsam Suat Yalaz’dı ve dışarıda yayımlanan ‘Sony Ringo’sunda Charles Bronson’ın yüzünü kullanmıştı. ‘Tabancalı Kız’da ise sadece Şoray değil, Haluk Bilginer, Hulusi Kentmen, İhsan Yüce, Michael Clarke Duncan, Mürüvvet Sim, Oktay Yavuz gibi isimlerin de suretleri öyküye yansıyor (Bu arada ben Kemal’i de ‘Serpico’daki Al Pacino’ya benzettim). Sonuç itibariyle farklı bir soluk ‘Tabancalı Kız’ ve Karataş’ın çizimleri de çok çok etkileyici.