HAYDAR ERGÜLEN haydaree@yahoo.com
Oluşturulma Tarihi: Haziran 05, 2020 10:21
Özdemir İnce'nin 'Yaşar Kemal Türkiye’dir'i hakbilir bir kitap. Yaşar Kemal’in yanına Türk edebiyatından hiç kimseyi koymuyor. Onun bir ‘ada’, çok zengin, özgür, benzersiz bir yazar olduğunu söylüyor.
Özdemir İnce, “Yaşar Kemal Türkiye’dir” (Eksik Parça Y.) diyor. Bunu da yıllardır söylüyor, yazıyor. İnce, Yaşar Kemal’le, Feridun Andaç da İnce ile Yaşar Kemal üzerine söyleşiyor. İnce, hemen her yazıda, söyleşide, Kemal’in Türkiye olduğuna ilişkin bir saptama yapıyor, bir görüş belirtiyor.
Hakbilir bir kitap. Yaşar Kemal’in yanına Türk edebiyatından hiç kimseyi koymuyor. Onun bir ‘ada’, çok zengin, özgür, benzersiz bir yazar olduğunu söylüyor. Dünyadan Jorge Amado’yu koyuyor yanına, Marquez’i değil. Özdemir İnce de Türk şiirinde bir ‘ada’ olduğu, Türk şiirine, edebiyatına ilişkin alışılagelenden farklı yaklaşımları olduğu için ve elbette Yaşar Kemal’in dünyası kadar dünyadaki Yaşar Kemal’i de izleyebildiği için düşünceleri çok değerli.
İnce, birkaç yazısında da büyük romancımızın ‘şair’liğini vurguluyor ve onun ‘bir şair olarak portresi’ni çiziyor. Katıldığım bir saptama, hem kim katılmaz ki? Mahmut Temizyürek’in de “Teleskoplu Destancı” olarak nitelediği, Çukurova’dan ağıtlar derlemiş, şiirler yazmış, daha da önemlisi, şiiri romanla buluşturarak bir büyük destan yazmış bir yazar, herhalde şair de sayılacaktır.
Belki de Nâzım Hikmet’in şiirde giriştiği işe, yani memleketinin insan manzaralarını kentten kıra doğru yazarken, tarihsel kökenleri, toplumsal boyutları, coğrafyanın etkilerini de sergilediği gibi, Yaşar Kemal de bu manzaranın kırdan kente, dağdan düze olan hallerini sabırla, doğaya inanarak, hayvanları konuşturarak, sonsuz bir söylence göğü altında sözcüklere toplar. Türkçenin epik ve liriği birlikte var eden en soluklu, akışlı, göz kamaştırıcı ve yerin, göğün, suyun birlikte oluşunu hayretin, şaşkınlık ve sevincin ışıklı sözcükleriyle destanına katan, yüce ozanlar soyundan bir şairdir Yaşar Kemal. Bize de İnce’nin “İlk öğretmenim büyük şair Yaşar Kemal’in ellerinden saygı ve hayranlıkla öperim” dediği gibi, hünerli ve yaratıcı ellerinden öpmek düşer. Bu, yeryüzünün de ellerinden öpmek demektir, zira Yaşar Kemal yeryüzüdür!
40 yıldır Sevda Türküleri’yle...
Bulabilsem fotoğrafını da koyacaktım. Nerdeyse 40 yıl! Yaşar Miraç, Yeni Türkü Şiir Yayınları’ndan Adnan Azar’ın ‘Unutmak Suları’, benim ‘Karşılığını Bulamamış Sorular’ adlı ilk kitaplarımızı yayımladığında Aralık 1981’di. Rahmetli Oktay Arayıcı’nın Vosvosuna kim bilir kaç kişi ve kaç kitap sığışarak, karlı bir cumartesi Cağaloğlu’ndan Kadıköy’deki Gençlik Kitabevi’ne imzaya gitmiştik. Abdülkadir Budak, Yaşar Miraç, Adnan Azar, Ataol Behramoğlu, ben ve Eray Canberk’in bir masanın çevresinde çekilmiş o siyah-beyaz fotoğrafa bakar gibiyim şimdi. Eray Canberk’in dört kıtadan çevirdiği aşk şiirleri ‘Sevda Türküleri’ (Sözcükler, Mart 2020), taptazeydi, o masadaydı.
Benim 25, Eray Abi’nin 41 yaşı. Şimdi 80’inde ‘Ebruli’ şair. O sonsuz iyimserliği ve sanki tüm doğayla birlikteymiş gibi bir mutlulukla gülümseyişi, elbette sözlerinden önce gözlerinden yayılan sevgisiyle Eray Canberk. Çok iyi bir şair, şahane çeviriler yapan bir çevirmen ve dünya iyisi dedikleri türden, hadi Yaşar Kemal’e de gönderme olsun, yeryüzünün iyiliğini taşıyan bir insan. Az bulunur Eray Canberk.
İlk baskıdaki 22 şair, 54 şaire çıkmış. Sevda olunca şiirin adı da türkü oluyor, Çin’den Mısır’a, Fransa’dan Latin Amerika’ya kadim kültürlerde. Miguel Hernandez’in ‘Son Türkü’sü gibi: “Gönül mü? Seni okşayan sudur/ ve seni söyleyen türkü”. Bizim erotik Karadeniz aşk türküleri gibi, ironik, komik aşk türküleri, şiirleri de var. Moğolistanlı şair Gombozhav’ın “İnsan sevgilisinin yanında nasıl yürekli olur?” diye sorduğu gibi: “Bizim kuyunun orda rastladım kendisine,/ Ah benim şaşkın, yanık yüreğim,/ ‘Sevgilim’ demek geldi içimden de,/ Tutup, ‘Baban nasıl?’ deyiverdim.” Arap şair İbn Maatuk da “Beni sevdiğinden beri/ Cennet bile umurumda değil” diyecektir.
Şiirler çevrilebilir elbette, hem de Eray Canberk’in gülümseyen çevirileri gibi ama sevda, o yalnızca şiire çevrilebilir!
NE Kİ HİÇ
Şimdi gelecek
sana bahar yeniden:
bırak, bilme, ne-
ne bil, ne bilme:
gelsin hepsi yeniden
sen bilmeden, hiç...
Oruç Aruoba