Güncelleme Tarihi:
25 Ağustos 2015’te Rusya’nın Kamçatka bölgesinde volkanik dağa olabildiğince yakın bir keşif gezisinde gruptakilerden ayrılan antropolog Nastassja Martin bir ayı ile karşı karşıya gelir. İkisi de şaşkındır. Dev gibi cüssesiyle ayı kadına bakar. Ayıya bakan kadın kendini birden ayı olarak görür. İkisi de kaçmaz, dişlerini gösterir ve kavgaya tutuşurlar. Dev ve prenses birbirine girer. Kavgada ayı rakibinden bir parça alır. Kadın ayıya buz baltasını geçirir. Kadının çenesinden bir parçayı alan ayı kaçar. Batı standartlarının çok uzağında doğanın bu vahşetinden sonra Martin, Rus doktorlar ve istihbaratçılarının suçlamalarıyla karşı karşıya kalır. Bir ayının saldırısından kim kurtulabilir ki sonuçta?
Nastassja Martin’in hikâyesi, ayı saldırısının hemen ardından başlıyor. “Ayı gideli birkaç saat oldu... Efsaneler çağındaki gibi bir belirsizlik hüküm sürüyor. Yüzümdeki kan ve vücut sıvısıyla kaplı açık yaraların altında çizgileri silinmiş, belirsiz bir suretim.” Martin’in edebi eser olmaktan hiç de uzak olmayan anılarında bize sunduğu ne bir kaza ne bir bakım süreci ne de bir diriliş. ‘Vahşi Hayvanlara İnanmak’ başka bir şeye geçiş ayini, rüya gibi bir yolculuk, insanın doğasını dönüştürmesi sonucu yaşadığı büyük masalsı değişimi okuyucuya sunuyor. ‘Sonbahar’, ‘Kış’, ‘İlkbahar’, ‘Yaz’ sırasıyla dört bölüme ayırdığı kitabında kendisinin başkalaşımını izlememizi ve üstüne kafa yormamızı sağlıyor. Ayının saldırdığı mevsim olan ‘Sonbahar’ Martin’in değişiminin başlangıcı.
Karın üstünde yatan yaralı bedeni Rus hastanesine götürülüyor. Hastanenin gri duvarları, diğer odalardaki hastaların bağrışları, hemşireler ve Rus hekimin altın dişlerinin arasında bedeni canlı tutulmaya çalışılıyor. ‘Kış’ ise başkalaşım için vücudunun nadasa bırakılması için gerekli gibi. Bedeni ve ruhunun yeniden birleşmeye başladığı o anlarda, Martin ayının kış uykusunda olduğunu biliyor. Rus hekimlerin tedavileri ve yeni bir çene takılmasından sonra Martin Fransa’ya götürülüyor. Nastassja’nın bedeni ve özellikle çenesi sadece Fransız-Rus mücadelesinin alanı ve bir inceleme konusu olmakla kalmıyor, aynı zamanda Fransız hastaneleri arasındaki çatışma alanı oluyor. Yazar o inanılmaz ağrılı anlarında çenesinin Fransız ve Rus hekimler arasında ‘soğuk savaş alanı’ olduğunu söylüyor. Yeni ameliyatları ve hastane enfeksiyonu burada gerçekleşiyor.
Ayı ile karşılaşma hem fiziksel hem de psikolojik bir dönüşümün kökeninde yer alıyor. ‘Bahar’ geliyor. Yeniden doğuş zamanı. Karlar eriyor. Ayı ininden çıkıyor. Nastassja, Kamçatka’ya dönüyor. Yerel halk Evenler ona yarı insan yarı ayı anlamına gelen ‘Miedka’ demeye başlıyor.
Evenler, kadına ayının gözlerinin içine baktığı için onu suratından ısırdığını söylüyor. Ama Martin gözlerini ayının gözlerine dikmesinin, vahşi hayvanı harekete geçiren bir tılsım olduğunun farkına varıyor. O an aslında vahşilik, öldürme, yeme, yok etme arzusunu bıraktığını, kara gözlerine böyle bakarak vahşi hayvanı güçten yoksun bıraktığını düşünüyor. Bakışmanın ikisinde de olmayan şeyi ateşlediğini biliyor. Ayı yarı insana, insan yarı ayıya dönüyor o an. Bilimsel düşüncenin insanı, animizmi, yani doğanın bir bütün olarak ve her varlığın teker teker maddi varlığının ötesinde bir de ruha sahip olduğunu kabul eden görüşe yöneliyor. Yazar, animizm ve şamanizm dünyasının belirsiz alanlarını araştırmasına girişiyor. Ayı giderken ilk düşündüğü olan, “Bir ölüm olmadığına göre, apaçık bir doğum olmalı bu” tamamıyla gerçekleşmiş oluyor. ‘Yaz’ geldi... Geçiş hiç sona ermeyecek bir döngü oluşturuyor. Medeniyetle gelen yabancılaşmanın olmadığı bu dağlarda kadın kendini bulmak için sonsuz yolculuğuna çıkıyor.
VAHŞİ HAYVANLARA
İNANMAK
Nastassja Martin
Çeviren: Gülce Bacalan
Can Yayınları, 2022
120 sayfa.