Yahşi Baraz: Türkiye’de Zeid’in değeri çok sonradan anlaşıldı

Güncelleme Tarihi:

Yahşi Baraz: Türkiye’de Zeid’in değeri çok sonradan anlaşıldı
Oluşturulma Tarihi: Ekim 08, 2021 08:43

Bozlu Art Project’te açılan bir serginin de eşlik ettiği Yahşi Baraz’ın ‘Fahrelnissa Zeid: Fırtınaya Doğru’ kitabı, büyük sanatçının inişli çıkışlı yaşamını ve sanat yolculuğunu görseller eşliğinde yansıtan kapsamlı bir monografi. Her yaratıcı sanatçıda olduğu gibi Zeid’in yaşamının da ruhi iniş çıkışlarla dolu olduğunu vurgulayan Baraz, “Ben bu kitabı kaleme alırken Zeid’in yaşamındaki kırılma noktalarından aile ilişkilerine, eserlerinden eşsiz kariyerine uzanan kapsamlı bir analiz yaptım. Zeid’in sanatı 21. yüzyılda çok daha iyi anlaşılmıştır. 20. yüzyılın dünya çapındaki en başarılı sanatçılarından biri olmasına rağmen ülkemizde Zeid’in değeri çok sonradan anlaşılmıştır” diyor.

Haberin Devamı

Fahrelnissa Zeid ile ilgili bir kitap hazırlama süreci nasıl gelişti, Zeid neden ilginizi çekti?
Ben 1964 yılında Akademi’ye (Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) girdiğim sene Fahrelnissa Zeid’in olağanüstü bir sergisi açılmıştı. Hayatımda ilk defa o derece büyük ebatlı eserler ve görkemli bir sergiyle karşılaşmıştım. Ve yine o sergide Zeid’i yakından görme fırsatım oldu. O sergiden sonra Şakirpaşa ailesinin bütün fertleriyle tanıştım. Bu kişiler sırasıyla Aliye Berger, Füreya Koral, Cevat Şakir (Halikarnas Balıkçısı), Şirin Devrim ve Nejad Devrim’dir. Nejad Bey ile çok yakın dostluğum vardı. Şakirpaşa ailesi benim daima merakımı çekmiştir, çünkü 20. yüzyılın başından itibaren çok ayrıcalıklı konumda olan ve devrin yüksek burjuvazisini temsil eden bir aile olmuştur. Şakirpaşa ailesinin kişilikleri birbirinden çok farklıdır ve dönemin en önemli aydınları konumunda olmuşlardır. Ben Fahrelnissa Zeid’in iki kez sergisini açmıştım. İlki EKAV’ın katkılarıyla 1994’te CRR Sergi Salonu’ndaydı. Bu sergide Zeid’in eserlerini ilk kez Türk sanat piyasasına takdim etmiştim. O zamanlar yüksek burjuvazi ve sanat ortamı dışında Fahrelnissa Zeid’in ismi hiç bilinmezdi. İkincisini de EKAV’ın 1. Levent’teki sergi salonunda düzenlemiştim, harika bir sergi olmuştu. Yaptığım bu sergilerin kitabın hazırlanmasında muazzam etkileri olmuştur. Ben 1975’te Galeri Baraz’ı kurduğum tarihten itibaren yüzlerce karma sergi düzenlemiş ve bu sergilerin çoğunda Zeid’in eserlerine yer vererek onu Türk sanatına lanse etmiş ve ismini vurgulamaya çalışmış birisiyim.

Haberin Devamı

1991’de Amman’a gidip Zeid’e İstanbul’da büyük bir sergi teklifi yaptığınızı ve onun kabul etmediğini belirtiyorsunuz. Sizce Zeid teklifinizi neden kabul etmedi?
Amman’a Zeid’i ziyarete gitmiştim. Kendisi hayattayken, İstanbul’da büyük bir sergi açmayı teklif etmiş ancak olumlu geri dönüş alamamıştım. Kısa bir süre sonra da sanatçı maalesef hayatını kaybetti. Fahrelnissa Zeid yaşamı boyunca asla meşhur olmak ve para kazanmak için çabalamamış birkaç sanatçımızdan biridir. Bu bakımdan Zeid’i diğer sanatçılarımızdan ayrı tutmamız gerektiğini düşünüyorum. Sadece sanatını düşünmüş, hiçbir zaman ünlü olma kaygısı gütmemiştir. Dikkat ederseniz 90 yıllık ömründe de çok sınırlı sayıda sergi açmıştır.

Haberin Devamı

TÜRKİYE’NİN EN PAHALI MODERN RESSAMI
Zeid’in Türkiye’de tanınmasında sizin gerçekleştirdiğiniz iki kapsamlı serginin etkisi büyük. Aslında 1940’larda, 50’lerde tanınıyordu da soyut resme geçince unutuldu mu Türkiye’de?
Aslına bakarsanız Fahrelnissa Zeid’in sanatı 21. yüzyılda çok daha iyi anlaşılmıştır. 20. yüzyılın dünya çapındaki en başarılı sanatçılarından biri olmasına rağmen ülkemizde Zeid’in değeri çok sonradan anlaşılmıştır. Zeid hem figüratif hem de soyut eserler üreten birkaç ressamımızdan biridir. İlk soyut resmi Türkiye’de Nejad Melih Devrim yapmıştır (1947-49); o tablo, şu an İstanbul Modern koleksiyonunda bulunmaktadır. Hemen arkasından Zeid gelir. Bu iki sanatçımız ülkemizde soyut sanatın öncüleri konumundadır. İkisi de Fransız sanat kitaplarında en ünlü sanatçılarla birlikte anılmaktadır. Aynı zamanda Zeid’in, 2017’de Tate Modern’de retrospektif sergisi açıldı. Zeid haricinde hiçbir ressamımız henüz böyle bir başarıya imza atamamıştır. Günümüzde, bir sanatçının en büyük hayali, dünya çapındaki bir müzede retrospektif sergisi açmaktır. Zeid, 150 sene içinde en çok ilerleme kaydeden ressamlarımızdan biri olmuştur. ‘Great Women Artists’ (Büyük Kadın Sanatçılar, Akbank Sanat) ve Pepe Karmel’in kaleme aldığı ‘Abstract Art Global History’ gibi en önemli sanat kitaplarında ismi geçmektedir. Zeid soyut ve figüratif anlamda dünya tarafından takdirle karşılanan bir sanatçımız ve ülkemizin yetiştirdiği en önemli değerlerden biri olmuş, Türkiye’nin en pahalı modern ressamı konumuna gelmiştir.

Haberin Devamı

Yahşi Baraz: Türkiye’de Zeid’in değeri çok sonradan anlaşıldı
Kraliçe Elizabeth, Zeid’in St. George Gallery’deki sergisinin açılışında, 1948, Yahşi Baraz Arşivi.
Kitabın girişinde Türkiye’de resim sanatının benimsenmesi, sanat koleksiyonculuğunun teşvik edilmesi konusunda çok çalıştığınızı ve özellikle de soyut resim yapan sanatçılara daha fazla ilgi duyduğunuzu belirtiyorsunuz. Soyut neden ilginizi çekiyor, ilk nasıl başladı?

Akademi’de okuduğum yıllarda Sabri Berkel hocam olmuş ve beni çok etkilemişti. Sabri Berkel, soyut sanatın Türkiye’deki en önemli temsilcilerindendir, soyut sanatı sevmemde kendisinin çok büyük etkisi olmuştur. Daha sonraki yıllarda Piet Mondrian, Francis Picabia, Wassily Kandinsky ve Roberto Matta’nın eserlerini derinlemesine inceledim . Bu sanatçıların yapıtları beni ambale etti ve hemen akabinde Amerikan soyut sanatına merak sardım. Mark Rothko, Jackson Pollock, Clyfford Still, Willem De Kooning, Helen Frankenthaler, Joan Mitchell, Lee Krasner ve Robert Motherwell gibi soyut sanatın dünya çapındaki en önemli temsilcilerini araştırdım. 1945-65 dönemi soyut sanatına hayranlık duydum. Paris ekolü sanatçılarından Poliakoff, Georges Mathieu, Hans Hartung, Pierre Soulages, Vieira da Silva, Auguste Herbin, Jean Michel Atlan, Manessier, Nicholas de Stael, Andre Lanskoy, Jean Paul Riopelle ve diğer önemli temsilcilerini araştırdım. Türkiye’deki soyut sanatçılarla güzel dostluklar kurmamın da tabii çok önemli etkisi olmuştur. Soyut sanat tamamıyla imajinasyon ve zihinsel emeğe dayalı bir ekol olduğundan ötürü daima ilgimi çekmiştir. Soyut sanatçıların yaratıcılık seviyeleri oldukça yüksektir ve eserlerini bu doğrultuda üretirler. 1998 yılında ‘Türk Resminde Soyut Eğilimler’ sergisini açarak soyut sanata olan yaklaşımımı, sevgimi ve desteğimi en net şekliyle bir kez daha göstermiş oldum.

Haberin Devamı

Zeid’in sanat yaşamında Fransız eleştirmen Charles Estienne ile yakın dostuğunun önemine vurgu yapıyorsunuz. Estienne olmasaydı Zeid dünya sanat tarihine giremez miydi?
Charles Estienne, 1950’lerin en önemli Fransız sanat eleştirmenlerinden birisidir. Kendisinin Zeid ile yakın dostluğu olmuş ve onu Fransız sanat ortamına takdim etmiştir. Estienne, aynı zamanda bir sanat yazarıdır ve Zeid’in sanatı hakkında çok etkileyici yazılar yazmıştır. Elbette bu yazıların Zeid’in ünlenmesinde muazzam etkileri olmuştur. Bir sanatçı için sanat eleştirmenleri ve galericilerle olan ilişkileri hayati önem taşır. Zeid sanatçı, eleştirmen ve galerici üçlüsünde çok başarılı olup kısa bir sürede sanatıyla sivrilmiştir. Çok önemli sanat yazarları tarafından kaleme alınmış, Katia Granoff ve Dina Vierny gibi dönemin en önemli galericileriyle çalışma imkânı bulmuştur. Dolayısıyla kısa zamanda yıldızı parlamıştır. Tabii, Zeid gibi değerli isimler, hakkında yazılar yayımlamamış, sergiler açmamış olsalar dahi er geç hak ettiği konuma gelecek ve dünya sanat tarihine adını yazdıracaktır.

Haberin Devamı

ÇOK ÇALKANTILI VE HÜZÜN DOLU BİR HAYAT
Zeid ile ilgili araştırma yaparken sizi en çok şaşırtan, etkileyen ne oldu?
Her yaratıcı sanatçıda olduğu gibi Zeid’in yaşamı da ruhi iniş çıkışlarla doluydu. Yaşadığı travmalar, başından geçen trajedik olaylar beni daima etkilemiştir. Aynı zamanda siyasi ve toplumsal olaylar da Zeid’in kişiliğini ve sanatını derinden etkilemiştir. Şakirpaşa ailesi, aile içi anlaşmazlıkların yoğun olarak yaşandığı bir aileydi, aile fertlerinin karakterleri birbirine zıt denebilecek kadar farklıydı. Benim hepsiyle tanışıklığım oldu. Zeid’in yaşamı bilinenin aksine çok çalkantılı ve hüzün dolu geçmiştir. Ölümler, cinayetler, travmalar, Arap kültürü içerisindeki yalnızlık, oğlu Nejad ile olan olumsuz ilişkisi sanatçının ruhi durumunu derinden etkilemiş, hatta intihara teşebbüs ettirmiştir. Zeid, teskin edici ilaçların yanı sıra çareyi sanatına sarılarak bulmuştur. En güzel kadınların portrelerini çalışırken bile hüznü, ümitsizliği ve dramı rahatlıkla yansıttığını görebiliyoruz. Kısaca, Zeid’in hayatı benim hep ilgimi çekmiş ve bu kitabı yazmama sebep olmuştur.

‘Fahrelnissa Zeid: Fırtınaya Doğru’, hem Zeid’in fırtınalı yaşamını hem de sanat yolculuğunu ayrıntılı bir şekilde yansıtan hayli doyurucu bir kitap. Aslında Zeid ile ilgili epey kitap var. Onları inceleyip kendi kitabınızın içeriğine nasıl yön verdiniz?
Zeid hakkındaki kitapları incelerseniz sanatçının yaşamından çok sanatına odaklandığını göreceksiniz. Ben bu kitabı kaleme alırken Zeid’in yaşamındaki kırılma noktalarından aile ilişkilerine, eserlerinden eşsiz kariyerine uzanan kapsamlı bir analizini yaptım. Bu yönüyle değerlendirirsek kitabım monografik eser olma niteliğini taşımaktadır.

Türkiye’de sanat arşivciliği hayli sorunlu. Bu durum, kitaptaki pek çok görsel içeriği de barındıran Yahşi Baraz Arşivi’ni daha da önemli kılıyor. Bize biraz arşivinizin içeriğinden bahseder misiniz?
Arşivcilik benim için bir hobiyle başladı. Ben 1964 yılından itibaren sanat arşivi niteliği taşıyacak her tür fotoğraf ve haberleri belgelemiş birisiyim. Bu biriktirme hobim en sonunda profesyonel bir hal alarak bugünkü Galeri Baraz Arşivi’ni oluşturmuştur. Bu kitabın içinde de o arşivin çok küçük bir kesitini görüyorsunuz. Zeid’in hemen hemen tüm fotoğrafları bu kitapta mevcuttur. Arşivcilik, Türkiye’de asla olması gereken konumda değildir. Bu işi normalde müzelerin yapması gerekir ancak Türkiye’deki müzelerin hiçbiri bugün ne yazık ki o bilinçte değildir.

Yahşi Baraz: Türkiye’de Zeid’in değeri çok sonradan anlaşıldı
Fahrelnissa Zeid, 'Güneş Arenası', 1954, Tuval üzerine yağlıboya, 196 x 269,5 cm, İstanbul Modern Sanat Müzesi Koleksiyonu, Eczacıbaşı Topluluğu Bağışı, Fotoğraf: Reha Arcan 

Yıllardır sanat piyasasının içinde biri olarak Türkiye’de sanat koleksiyonculuğunun geldiği noktayı nasıl değerlendirirsiniz?
Aslına bakarsanız sanat koleksiyonculuğu dediğimiz şey, çok köklü bir kavram. Şayet bugün Avrupa’yı düşünürsek 400-500 yıllık bir olgudan bahsedebiliriz. Türkiye bu koleksiyonculuk kavramının yüzyıllarca çok dışında kaldı; yalnızca son 40-50 senedir sanat koleksiyonu yapan kişiler ortaya çıktı. Ancak 40-50 yıl bir toplumda sanat koleksiyonculuğunun gelişmesi için çok yetersiz bir süre. Üzülerek ifade ediyorum ki, bizdeki koleksiyoncuların hepsi yöresel koleksiyonculardır, hiçbir koleksiyoncumuz bugün dünya çapındaki bir koleksiyoncuyla yarışacak valörde değildir. Elbette bunda kültürel ve sanatsal geri kalmışlığın etkileri göz ardı edilemez. Aynı şekilde, ekonomik faktörler de sanat koleksiyonculuğunun gelişimi açısından son derece önemlidir. Türkiye milli geliri kişi başı 9 bin dolar olan bir ülke. Dünya çapında isim yapmış olan sanat koleksiyoncularına baktığımızda ise milli geliri 50 - 60 bin dolar olan toplumların yarattığı kişiler olduğunu görüyoruz. Bana sorarsanız bir koleksiyoncunun sanata yapabileceği en büyük katkının, önce sanat alanında son derece bilgi sahibi olması, ardından sofistike bir koleksiyon oluşturması gerektiğini söylerim. Son aşamada ise bir müze kurarak toplamış olduğu sanatçıların yapıtlarını o müzede lanse etmeli ve toplumla paylaşmalıdır. Bugün gelişmiş ülkelerin hemen hemen hepsinde sanat koleksiyonculuğu bu şekilde yapılmaktadır.

30 KOLEKSİYONDAN 40 YAPIT
Bozlu Art Project’te açılan ‘Fahrelnissa Zeid: Fırtınaya Doğru’ sergisinin küratörü Oğuz Erten: ”Serginin çıkış noktası aynı isimli Yahşi Baraz’ın yazarlığını yaptığı kitap oldu. Dört yıllık bir araştırma ve yazım sürecinin sonucunda ortaya çıkan kitap ile birlikte bir sergi yapmaya karar verdik. Bu sergi, hem kitabın görselleştirilmesi hem de Zeid’in 120. yaşını kutladığımız bugünlerde ona bir armağan niteliğinde olması arzusu ile düzenlendi. Zeid’in çocukluğundan hayatının son yıllarına kadar çekilmiş orijinal fotoğraflardan dünyanın önemli merkezlerinde açmış olduğu sergi afişlerine kadar arşivsel yönü de bulunan bir sergi oldu. Serginin içeriğinde 30’a yakın koleksiyondan 40’a yakın yapıt bulunuyor. Daha çocukluk yaşlarında ürettiği işlerden 1940’lı yıllarda ürettiği İstanbul özelindeki işlere, 1960’lı yıllarda ürettiği ve Paris Ekolü’ne dahil olduğu soyut işlerinden hayatının son döneminde ürettiği ışıklı vitraylarına kadar birçok dönemini yakından görebilmek bu sergide mümkün oluyor. Serginin konsepti için küçük bir retrospektif seçki diyebiliriz. Böylece Zeid’in hayatındaki değişim ve dönüşümleri resimler üzerinden okuma imkânına da sahip olabiliyoruz.”
‘Fahrelnissa Zeid: Fırtınaya Doğru’ sergisi 30 Ekim’e kadar Bozlu Art Project’te görülebilir.

Yahşi Baraz: Türkiye’de Zeid’in değeri çok sonradan anlaşıldı
Fahrelnissa Zeid: Fırtınaya Doğru
Yahşi Baraz
Bozlu Art Project, 2021
360 sayfa, 340 TL.

BAKMADAN GEÇME!