Güncelleme Tarihi:
VEDAT SAKMAN: BESLENDİĞİM YAŞAMIN KENDİSİ
Hayat hikâyenizi okurken kendi politik, kültürel tarihimizi de okuyoruz. Türkiye’nin yıllardan bu yana hikâyesi sizin ve müziğinizin hikâyesini nasıl etkiledi?
Hepimizin yaşamı doğal olarak bireysel ve toplumsal gelişmelerle sürüp gidiyor. Bu süreçte yaşadıklarımız, özellikle benim gibi “toplumsal yaşama duyarlı” yetiştirilmiş insanları bütünüyle etkiliyor ve bunu şarkılarımda anlatmaya, bir yerinden ucunu tutmaya, kendimi ifade etmeye çalışıyorum.
Biraz kişisel tarihinizden bahsedebilir miyiz; sizi neler besliyor?
Öncelikle yaşadıklarım. Özellikle müziğimin yaşamımla birlikte olması benim için önemli. Anlatmak istediklerimin, duygularımın sahici olmasına özen gösteriyorum. Bir de gözlemlediğim kişisel veya toplumsal olayları şarkılarla anlatmaya çalışıyorum. Beslendiğim yaşamın kendisi, akışı, içinde yuvarlanıp giderken yaşadığımız acılarımız, mutluluklarımız, her şey…
Eurovision maceralarınızı ve şarkı yarışmaları hakkındaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
Eurovision önemli bir yarışma. İlk yıllarda, ağırlıklı olarak amatörlere de fırsat sunuyordu. Bu onlar için uluslararası bir ortamda çalışmalarını duyurması için bir şanstı. Diyelim ki, Anadolu’nun herhangi bir köyünde, kasabasında, şehrinde yaşayan bir kişi şarkı yapıyor ve yarışmaya gönderiyor, beğenilirse yarışmayı kazanabiliyordu. Bunu halk oylamasının olduğu, TRT orkestrasının eşlik ettiği dönem için söylüyorum. Böylece kendini uluslararası bir ortamda buluyordu. Kulağa ne hoş geliyor değil mi?
İrlanda’nın köyünden gelen genç oralarda kendine yer bulabiliyorsa, aynı şey burası için neden geçerli olmasın? Oraya profesyonellerle değil, yine eskisi gibi, kamu ortamlarından gelen amatörlere şans vererek katılmak gerektiğine inanıyorum.
“Sözle müziğin uyumunu, bu dengeyi çok önemserim. Önce sözü yazarım, sonra müziği. Doğrusu da budur” demişsiniz. Bu sözünüzü biraz açıklayabilir misiniz?
Müziğin içinde edebiyatın olması gerektiğine inanıyorum. Şiir ve müzik birlikteliği ne güzel bir estetiktir. Ortaçağ Fransası’ndaki gezgin şarkıcıların “Troubadour”larından tutun da, blues, türkü gibi dünyanın halk müziklerine bakın, hepsinde nasıl derin bir felsefe ve şiirsellik vardır. Bunu nasıl göz ardı edebiliriz? Günümüzde ne yazık ki, dünyanın da bizim de müzikteki en büyük sorunumuz bu. Popüler müzikte de biraz sanatsal kaygı olsa iyi olur.
Müziğiniz bu coğrafyadan besleniyor ve evrenseli de barındırıyor içinde. Tam da bu coğrafyanın karakteristik özelliklerini anlatıyor gibi. Nasıl bir deneyimdi hem köklerinizden kopmamak hem de dünyayı bu denli takip etmek? Ürettiğimiz güzel eserler bu çatışmadan mı doğuyor?
Öncelikle çok teşekkür ederim, beni gururlandırdınız. Aslında bu bana sunulmuş bir şans diyebilirim. Babamdan gelen âşık geleneğiyle annemden gelen Batılı yaşam tarzının birleşmesi şarkılarıma yansıdı. Ben bu çalışmaları yapmak için o duyguları, o yaşam biçimlerini araştırmadım. Zaten onların içinde büyüdüm ve içselleştirdim. Evet doğrudur, yerelden evrensele yolculuk hem çok eğlenceli hem de eğiticidir.
DENİZ DURUKAN: 'MÜZİĞİNDE SADELİĞİN GÖRKEMİ VAR'
Vedat Sakman’ın hayatını kitaplaştırma fikri nasıl ortaya çıktı ve kendisiyle buluşmanız nasıl oldu?
Bu fikir sevgili Atilla Birkiye’den çıktı. Ben de sıcak baktım bu fikre. Vedat Sakman hakkında daha önceden birkaç yazı yazmıştım. Kitap üzerine çalışmaya başladığımda, onun müziği hakkında çok fazla yazılmadığını fark ettim. Bu, merak duygumu kabarttı. Vedat Sakman’ı yakından tanıdıkça onun çok büyük bir kaynak olduğunu gördüm. Bunu ortaya çıkarmak istedim. Üç yıl çalıştık Müzisyen için. Ben ona sorular sordum, sonrasında anlattıklarını hikâyeleştirdim. Bunu yaparken, onun hayatında kırılmalara neden olan dönemsel olaylara, değişen kültüre, politik atmosfere, yapılan müziklere de bakmaya çalıştım. Çünkü Vedat Sakman’ın hikâyesinde bu coğrafyanın kederi de vardı, sevinci de. Onun tüm oluşlarını daha iyi anlatabilmek için bütünsel yaklaşmaya çalıştım.
Biyografi yazmak nasıl bir sorumluluğu beraberinde getiriyor?
Anlattığınız kişiyi, olayları doğru aktarmak, gerektiğinde tarafsız yaklaşabilme sorumluğunu da beraberinde getiriyor. Biyografik çalışmaların tarihe kayıt düşme işlevi var. Eğer bir müzisyeni anlatıyorsanız müziğin tarihini de kayıt altına almış oluyorsunuz. O yüzden bu kitabı hazırlarken, çok titiz davranmaya çalıştım. Maddi hata olmamasına da özen gösterdim.
Siz tüm hayatını incelemenizin ardından Vedat Sakman’ı üç kelimeyle nasıl anlatırdınız?
Disiplinli-çalışkan, hümanist, adil.
Sizi müzik yazılarınızla tanıyoruz. Vedat Sakman’ın müziği hakkında birkaç şey söylemenizi istesek karakteristik özelliklerinin ne olduğunu düşünürsünüz?
Vedat Sakman, daha ilk baştan yerelden evrensele ulaşma amacıyla yola çıkmış. Dolayısıyla hem bu coğrafyanın melodisini hem de Batı’nın müziğini içselleştirmiş. Yani geleneksel olanın duygusunu koruyarak, farklı seslerin, melodilerin izini sürüyor. Onun müziğinin en belirgin özelliklerinden biri bu. Bu da onun müziğinde kendine has bir dil oluşturmasına neden oluyor. Üstelik popüler müzik alanında olmasına karşın, güncel olana değil, içsel olana önem vermesi de onu ayrıcalıklı kılıyor. Sadeliğin görkemi de var onun müziğinde.
Vedat Bey’in Türk müziğinin şekillenmesinde nasıl bir rolü var sizce?
Vedat Sakman ve onun kuşağının ortak bir özelliği; müziklerinde estetik kaygıyı önemsemeleri. Vedat Sakman da bu kaygıyı en ön sıraya koyuyor. Hatta bu, en önemli kriterlerinden biri. O nedenle farklı sanat disiplinleriyle de sıkı bir bağ kuruyor Vedat Sakman. Bu bağ, müziğinin felsefesini sağlamlaştırmasına da olanak sağlamış. Dolayısıyla popüler müziğin sanatsal boyutunu ileriye taşıma çabası, bu konudaki ısrarı, müziğinde kendine has özel bir dil geliştirmesi müziğe yön veren isimlerden biri yapıyor onu.
USULCA VEDAT SAKMAN: MÜZİSYEN
Deniz Durukan
hep kitap, 2019
200 sayfa, 20,37 TL