Güncelleme Tarihi:
Vehbi Koç Vakfı tarafından kültür mirasının korunması için verdiği mücadeleler nedeniyle 2017 yılında Vehbi Koç Vakfı Ödülü’ne Prof. Dr. Zeynep Ahunbay lâyık görüldü. Her kayıp kültür mirası için gözyaşı döken Ahunbay, insanların eserlere verdiği zararlar yüzünden kahrolduğunu söylüyor. Kendisi için hazırlanan filmde, Halep Kale Kapısı’nın yıkılmasından söz ederken göz yaşlarını tutamayan Ahunbay, “O kapıyı gördüğümde saatlerce izlemekten kendimi alamamıştım. Yıkıldığını görmek çok canımı acıttı. Nasıl kıydılar? Vandalizmin her türlüsüne karşıyım” diyor. Edirne’den Mardin’e birçok anıt eserin korunması için mücadele veren Zeynep Ahunbay’la Ayasofya Müzesi’nde konuştuk.
Mimarlık mezunusunuz ama sizi hep restorasyonlarda görüyoruz. Restorasyona geçişiniz nasıl oldu?
İkinci sınıfta öğrenciyken, Doğan Kuban restorasyon dersinde bu alanda ihtiyaç olduğunu söyledi. Kafamda yer etmişti. Okul bitiminde yanına gittim. Önce mimarlık tarihi çalışmamı istedi. Doktorlar nasıl anatomi öğreniyorsa mimarlık tarihi de eserler için aynıdır. Yapının özelliklerini, mimari tarihini, geçmişini öğreniyorsunuz.
Doğan Kuban ile nerelerde çalıştınız?
Doğan beyin Edirne anıtsal momografi projesinde görev aldım. Daha sonra Kaleiçi kazısı yaptı, orada çalıştım. Gaziantep’te Koruma İmar Planı projesinde de beraber çalıştık. Safranbolu’ya özel ilgi duyardım, öğrencilerle orada çalıştık.
Anadolu’da çalıştığınız çok yer var, bunlardan biri de Hasankeyf…
Eşim çok meraklıydı Hasankeyf’e. Birçok Ortaçağ kenti, yeni yerleşmelerden dolayı kayboldu. Antik dönemden Ortaçağ’a kadar Dicle kıyısında mükemmel bir yerleşim. Öğrencilerimle kazı ve belgeleme çalışmalarını yürüttük. Samsat, Atatürk Barajı suları altında kalan 40 metre yüksekliğinde bir höyüktü. En üstte Selçuklu, altında Roma ve daha aşağıya giden tabakalarını kazdık. Barajların geçmişin izlerini nasıl yok ettiğine şahit oldum. Hasankeyf’in sular altında kalmasına tepki gösterdim.
Fotoğraf: Levent Kulu
Baraj yeri değiştirilemez miydi?
Hasankeyf’i sular altında bırakmayan daha küçük barajlar yapılabilirdi. Ama 100 metre aynası olan baraj kadar güçlü olmayabilirdi. Kaybettiğiniz kültür varlıklarını düşündüğünüzde parayla ölçülemeyecek zararlar ortaya çıkacak. Daha az enerji üreten daha küçük ama uzun vadede tarihe saygılı, evrensel değerler açısından daha uygun bir çözüm olabilirdi.
Bugün baraj yapılırken kültürel varlıklar göz önüne alınıyor mu?
Şimdi mecburen alınıyor. ÇED raporları isteniyor. Gerçi Hasankeyf’te de ÇED raporu istenmişti ama uyulmadı.
Mücadele verdiğiniz yerlerden biri de tarihi yarımada. Hatta buranın tümden sit olmasında emeğiniz var. Şu an korunuyor mu?
Şu anda tarihi yarımada da çok sayıda yenileme alanı var. Uluslararası alanda hiçbir yerde koruma ile yenileme alanı üst üste gelmez. Yenileme denildiğinde orada değerli bir şey yoktur, yenilenebilir anlamı çıkıyor. Yenileme yasası belediyelere kolaylık olsun diye çıkarıldı. Önce değeri tanımak ve sonra onu nasıl koruyacağınızın yöntemini belirlemelisiniz.
Ayvansaray örneği ortada değil mi?
Ayvansaray korkunç. Koruma uygulaması olarak adlandırılacak bir çalışma örneği değil. Yenileme alanı. Halbuki orada bir mahalle vardı. Surlara yapışmış olan binalar ayıklanarak titiz ve dikkatli çalışılması gerekirdi. Küçük bir avlusu vardı mahallenin. Şimdi beton bloklarla kaplandı.
Tescilli parsellerin komşuluğundaki parsellere koruma kurulu bakmayacak diye bir yeni karar alındı. Bu tarihi yarımadaya zarar vermez mi?
Kurullar bilimsel bir nitelike sahip olduğunda kurula gitmesi gerekiyordu. Kurullar zayıflatıldı ama belediye tamamen politik bir yer. Ahbap çavuş ilişkisi ile formüle edilirse büyük zararları olur. Yalnız komşu parsel değil ki Vezirhan’ın içine kocaman bina yapıldı. Belediye göz yumduğu için yapıldı.
Ayasofya'yı mücevher gibi işlemek gerekiyor
Ayasofya’da uzun yıllar bilim kurulunda ve buranın restorasyonlarında görev aldınız. İyi korunduğunu söylemek mümkün mü?
Ayasofya büyük bir eser. Mücevher gibi işlemek gerekiyor. Bizans, Osmanlı, Cumhuryet dönemi etkileri var. Böyle bir eser tüm dünyayı ilgilendiriyor. 6. Yüzyıldan kalan çok eser yok. Büyük bir çaba gösteriliyor. 1996 yılında kubbeden sular giriyordu. İzleme programı yoktu. Bugün projeler var, izleme var. Bakımları yapılıyor. Eskiden para yoktu. Bugün kaynak var. Paramız yok yapamıyoruz gibi bir analayış yok. Koruma için gerekli kaynak aktarılıyor.
Ayasofya’da Fossati müdahaleleri çok tartışılır. Sizin görüşünüz nedir?
Fossati geniş bir onarım yapmış. Muvakkithane binası gibi, hünkar mahfili gibi eklentileri var. Araştırmalar yapmış bulduklarını belgelemiş. Daha sonraki araştırmalar için kaynak zemin oluşturmuş. O dönem kullanılan teknik ve anlayışla bugünkü malzemeler, teknikler aynı değil. Gününün koşullarında değerlendirmek lazım.
Mimar Sinan’ın da ciddi müdahaleleri var değil mi?
O dönemde, güney tarafına gecekondular yapışmış. Duvarları oymuşlar. Mimar Sinan rapor hazırlayarak II. Selim’e sunuyor bu durumu. Onlar kaldırılıyor ve bu bahçe duvarları yapılıyor. Bir anlamda duvarlar koruma bandı vazifesi görüyor. Sonra padişah türbeleri yapılıyor.
Bugün ise Ayasofya’nın içindeki iskele çok tartışılıyor...
İskele kubbe içindeki mozaiklerin onarımı için gerekli bir sistem. Kubbe içinde dönerek gerçekleştirdik onarımı. 55 mette yüksekliğiyle Türkiye’de pek örneği olmayan bir model. Diğer taraftan ağırlığıyla da döşemeyi rahatsız etmemesi, baskı uygulamaması gerekiyor. Bir tarihi eser burası, uzun yıllar bakım yapılmamış. Onarım için bazı şeylere tahammül etmek gerekiyor. İnsanlarımız tam anlamıyor ve tepki veriyor. Şimdiki iskelede çimentolu sıvaları temizlemek için kuruldu. O sıavalar, özgün yapıya zarar veriyordu. Sökülen sıvaların altından da yeni ayrıntılar çıkıyor.
Melek yüzleri de öyle çıkmıştı...
Fossati döneminde üzerlerine kapak konmuş. Fossati bunların yüzlerini ortaya çıkardığında padişah kalsın demesine rağmen kapatıyor. Çünkü halkın camide tepki vermesinden çekiniyor.
Sevdiğiniz 5 anıt eser hangileri?
Ayasofya, Sultanahmet, Selimiye, Divriği, Trabzon Ayasofya...
HALEP KAPISI AĞLATTI
Filmin bir yerinde Halep kapısından* bahsederken göz yaşlarınızı tutamıyorsunuz…
Kale kapısı 1986’dan beri UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alır. İnsanlaın insanlara zulmü kadar anıtlara yapılanlarda beni çok rahatsız ediyor. Halep’teki kapıyı görmüştüm. O kadar güzel bir kapıydı ki hayran olmuş oturup saatlerce seyretmiştim. Nasıl uçurdular, nasıl kıydılar anlamak mümkün değil. Tapınaklar, kalıntılar nasıl bir vicdansızlıkla yıkılırlar. Bunlar benim çok canımı acıtıyor.
* Kullanımı M.Ö. 3000 yıllarına kadar dayanan Halep Kalesi, dünyanın en eski ve en büyük kalelerinden sayılıyor. Sonradan Grek, Bizans, Eyyubi, Memluk ve Osmanlı medeniyetleri tarafından istila edilmiş olsa da yapının çoğu Eyyubi dönemine dayandığı düşünülmektedir. Halep Kapısı, bu önemli yapının kapısı. (Ö.E.'in notu)
Prof. Dr. Zeynep Ahunbay kimdir?
1946 yılında Ünye’de dünyaya geldi. 1970 yılında İTÜ Mimarlık Fakültesi’nden yüksek mühendis mimar olarak mezun oldu. 1971 yılında İTÜ Mimarlık Fakültesi Mimarlık Tarihi ve Restorasyon Kürsüsü’nde asistanlık aldı. 1975 yılında Prof. Doğan Kuban yönetiminde yaptığı “Osmanlı Mimarlığında Sultan Ahmed Külliyesi ve Sonrası, 1609-1690” konulu doktora çalışmasını bitirdi. 1977-78 öğretim yılında İngiltere’nin York Üniversitesi’ne bağlı Gelişmiş Mimarlık Etüdleri Enstitüsü’nde koruma konusunda yüksek lisans eğitimini tamamladı. 1980 yılında “İstanbul Medreseleri - Koruma ve Yeniden Kullanım Açısından Bir Değerlendirme” konulu tezi ile doçentlik aldı. İTÜ Mimarlık Fakültesi Restorasyon Anabilim Dalı öğretim üyesi olarak kariyerine devam etmektedir. Halen Ayasofya Müzesi koruma çalışmaları ve Hasankeyf’te kurtarma çalışmalarını sürdürmektedir.
Ödül bu alanda çalışan insanlara umut verdi
Birçok ödül aldınız ama Vehbi Koç ödülü çok özel sanırım...
Kültür varlıkları açısından çok önemli olduğunu düşünüyorum. Vehbi Bey’in kendisi de çok özel, öncelikli, çalışkan biriydi. Onun adına konmuş bir ödül de çok değerli. En önemlisi, yapılan çalışmaların takdir edilmesine sevindim. Bu alanda çalışan insanlara umut vermesi çok güzel oldu. Çok sayıda telefon aldım. İnşallah külltür varlıklarına daha fazla saygı gösterilir.