Uzun kal şair!

Güncelleme Tarihi:

Uzun kal şair
Oluşturulma Tarihi: Kasım 18, 2021 20:08

Ömer Erdem gezginliğinde hayli yıl ve yol aldı, kitapları da gezdi şehirleri de, insanları da gezdi tabiatı da, yakınlıklar, uzaklıklar, dostluklar, savaşlar, eski ve yeni Türkiye, salgın... ‘Evvel’den ‘Kireç’, ‘Kör’, ‘Pas’ ve ‘Azap’a (2017) 12 yılda yayımladığı beş kitapla bir şiiri ‘inşa’ eden şair artık bahçeye çıkıyor.

Haberin Devamı

Ömer Erdem şiiri, çok uzun zamandır, belki de 1996’da daha ilk kitabı ‘Dünyaya Sarkıtılan İpler’le başlayan, 2005’te çıkan ‘Evvel’ ve sonrasıyla da sanki yalnızca şiirin değil de bir başka şeyin ustasıymış gibi, arkadaşlığın örneğin, usul ustalığın şiiri olarak var.
Çoğun yazı ve şiirinden söz ederiz sevdiğimiz şairlerden konuşurken. Yazısının ve şiirinin birlikte yürüdüğünden, birbirlerine yoldaşlık ettiğinden, tamamlamak değil ama yeni yollar açtıklarından... Ömer Erdem için bu, yazı ve şiiriyle sınırlı bir hal değil, onun başkalarının şiirine bakışı ve yaşama bakışı da aslında yazdığı her şeye içkin.
Yani biz onda bildiğimiz ama adlandıramadığımız şeyleri de şiir halinde görürüz, sevdiğimiz ama söyleyemediğimiz şeyleri de. Bir şiire özenmenin ne demek olduğunu değil yalnızca, işte özenmek için örnek bir şiir diye göstermeyi de. Devamında da bir şiirin nasıl yazıldığını sanki adım adım, açıklamalı değil ama açık, öğreten değil ama kışkırtan biçimde görürüz. Hem de en kışkırtıcı haliyle.
Bir alaylı değil mekteplinin, böyle sanki içine doğmuş gibi şiir yazması da, saymadım ama sanırım bir hayli nadirattandır. Doğmak bahsinden mülhem kitabın adı da kendini hatırlatıyor: ‘Güneş Kalır Bir Başına’ (Everest, 2021). Sanki okulu bitirmeden daha gezginliğe yüz tutmuş, kuşkusuz önce şiiri gezmiş olmalı. Bunun için de ilk şart diyelim, okulda öğretilenleri unutmak ya da bir kenara saklamak, belki de yalnızca şiire değil yaşamaya da iyi gelecek şeyleri sezmek ve seçmek.
Gezginlere mahsus bir perspektifi var şiirinde (tabii yazısında da). Ömer Erdem’in bir konuda, bu güncel bir şey olsun sözgelimi, yazısını okuyunca, sağlam kuruluşu, lezzetli Türkçesi, şairane ya da şiirsel değil fakat onu iyi bir şairin yazdığını anımsatan kimi buluşlar, çağrışımlarla ve en önemlisi bambaşka bir yerden bakıldığını belli eden şaşırtıcı bir metinle karşılaşırsınız.
Bu perspektif şiiri için de tümüyle geçerlidir. Perspektifin şiir yazısında ne işi var diyorsanız, işte tam da bunun için derim. Gözleriyle bakmak, buna yüreği de katmak ‘hoş’tur, ama gövdesiyle ve ruhuyla bakmak, sanırım kendisini, dünyayı ve hayatı şiir yoluyla anlamanın ve yazmanın derdindeki biri için ‘ötesi’dir. Ne zaman bir Ömer Erdem şiiri okusam, tarif şart değil ama yine de bir farklılaştırma duygusu yükseliyor içimden, şiirin yüksekliğine bağlı olarak elbette, ‘ötesi’ diye düşünüyorum. Buna Ece Ayhan’ın “Atlasları getirin tarih atlaslarını en geniş zamanlı bir şiir yazacağız” deyişi de eşlik ediyor.
Ömer Erdem ne şair-i maderzat ne de doğaçlama yazan bir şair. Tesadüfi şiir yazan biri hiç değil, aksine şiirin tam da çalışmakla mümkün olabileceğinin en yetkin örneklerinden. Çalışmak dediğim, duyguyla olduğu kadar akılla da bakma uğraşı, şiiri arada sırada yapılan bir iş değil bir süreklilik içinde yazma eylemi, başka şairleri çalışmanın kendi şiirini ve kendi şiirini çalışırken başka şairleri de çalıştığını hiç unutmama ciddiyeti.
Bazen şiirimizin tam ortasında bir şair diye düşünürüm onu. Geçmişi, bugünü iyi okumanın, çalışmanın geleceğe de uzattığı ve gelecekten de imgeler topladığı bir şiiri var çünkü. Ve öyle bir şiir ki hem tümüyle Ömer Erdem’e özgü hem de Türkçenin en sevdiğimiz şairleriyle tanışıklık hissini duyuruyor. Onlarla hasbıhal içinde. Evden değil bahçeden komşu.
Ömer Erdem gezginliğinde hayli yıl ve yol aldı, kitapları da gezdi şehirleri de, insanları da gezdi tabiatı da, yakınlıklar, uzaklıklar, dostluklar, savaşlar, eski ve yeni Türkiye, salgın... Şimdi artık kendi antolojisine yeni bölümler, temalar, tarzlar ekliyor. ‘Evvel’den ‘Kireç’, ‘Kör’, ‘Pas’ ve ‘Azap’a (2017) 12 yılda yayımladığı beş kitapla bir şiiri ‘inşa’ eden şair artık bahçeye çıkıyor.
Şiirinin mevsimlerini de tabiatın ve insanın mevsimleriyle ayarlı bir söyleyişe dönüştüren Ömer Erdem’in şimdi hem kendi vaktidir hem şiirinin vaktidir bahçe. Orada ‘Güneş Kalır Bir Başına’, orada “sevdiklerinin yaşlılığına da erdin” diye sevilir ve sevinir bir şair, orada güzün gazeline düştüğü için üzülmek kadar ateşin olduğu için sevinmek de vardır, orada karaşın halk şiirleri yazılır ve orada “uzun kal patron” diye alkış tutar bugün işçi yarın işsiz Türk, Kürt, Afgan, Afrikalı ve Suriyeli çocuklar. Ve orada Ömer Erdem’in sevdiğimiz şiirinin ustalığına bir kez daha erdiği yeni şiirleri var.

Uzun kal şair


BAKMADAN GEÇME!