Güncelleme Tarihi:
Dünya meselelerini kendine dert edinmiş bir gazeteci, basın fotoğrafçısı ya da ‘unutulmaz olayların tanığı’ diyebileceğimiz Ergun Çağatay, ilk kez eşinin kendisine 1968 yılında hediye ettiği fotoğraf makinesiyle fotoğraf çekmeye başlamış, bu heyecanla hukuk fakültesini terk ederek ömrünü olayları takip etmeye adamıştı. Ergun Çağatay, geçen yıl 81 yaşındayken, kendisinin ‘olay peşinde’ koşmasına engel olan kalbini sağlıklı hale getirmek için ameliyat olmaya karar vermişti ama 16 Şubat’ta hayatını kaybetti. Çağatay, geride erişilmesi zor, imrenilerek bakılacak eserler bıraktı.
Ergun Çağatay’ın kitap olamamış notlarının da yer aldığı bir çalışma var şimdi karşımızda: Merih Akoğul’un hazırladığı ‘Ergun Çağatay Retrospektifi’. Bu çalışma, Eczacıbaşı Fotoğraf Sanatçıları Dizisi’nin dokuzuncu kitabı.
“Fotoğraf, olayları sözcüklere gerek duymadan eksiksiz nakleden bir anlatım şekli olmasına karşılık niye fotoğrafçı bir yazarla eş tutulmaz? Niye sözcükler, görüntüden daha önemli sayılır? Sözcükler okuyanları, görüntünün katı gerçekçiliğine karşı daha ötelere, daha büyük hayal âlemine sürüklediği için mi önemlidir?” Ergun Çağatay, notları arasında bu ifadelere yer vermiş ancak bıraktığı izlere baktığımızda onu kimseyle kıyaslanamayacak noktalara taşıyan, tarihe geçmesini sağlayan işler var.
Bir kısmını hatırlayalım; 1971’de şair Ümit Yaşar Oğuzcan’la beraber ziyarete gittiği sırada çektiği Âşık Veysel fotoğrafları, 1973’te açılan Boğaz Köprüsü’nün yapım aşamasına dair fotoğrafları, 1972’de Münih’te gerçekleştirilen Yaz Olimpiyat Oyunları sırasında yaşanan Münih katliamı sırasında çektiği ancak, yolda kaybolduğu için yayımlanamayan fotoğraflar... Çağatay bu fotoğrafların yanı sıra iki çalışmasıyla zirveyi gördü.
Bunların ilki; 1982 yılının Eylül ayında Life dergisinin kapağını süsleyen, gazetecilik tarihine geçen bir röportaj onun imzasını taşıyordu. Pittsburgh, Amerika’da doktor Thomas Starzl ve ekibi tarafından gerçekleştirilen, dünyanın ilk karaciğer nakli tüm aşamalarıyla fotoğraflanarak, nefes kesen bir hikâye olarak okuyucuya sunulmuştu.
İkinci çalışmasında ise 15 Temmuz 1983’te terör örgütü ASALA’nın Paris’teki Orly Havalimanı’nda Türk Hava Yolları bilet bankosuna bıraktığı bomba dokuz kişinin ölümüne, 56 kişinin yaralanmasına sebep olurken, Ergun Çağatay’ın vücudunun yüzde 35’inin yanmasına, onun günlerce komada kalmasına ve beş yıl süren bir tedavi süreci geçirmesine sebep olmuştu. Sonrasında eski temposunda çalışmamasına rağmen 90’ların başından 2000’lerin ortalarına kadar Balkanlar’dan Orta Asya’ya toplam 120 bin kilometrelik yolculuğun neticesinde 400 fotoğraf ve 37 makale içeren bir başyapıt hazırladı: ‘Türkçe Konuşanlar’ kitabı, 2006’da İngilizce, 2008’de Türkçe olarak basıldı.
Çağatay, yeni nesil için şu tavsiyeyi veriyor. Geriden gelenler olarak bu başucu kitabından çıkaracağımız en önemli ödevlerden biri bu: “Mediokrasinin genele yayıldığı günümüzün fotoğrafında, yeni bir şey söyleyenler vasatın üstüne çıkan süper işler üreten kişilerdir. Hemen hemen her gün yüzlerce yeni fikrin atıldığı bir çağda yaşıyoruz. Fotoğraf gibi neredeyse akla gelen her şeyin yapıldığı bir alanda, yeni bir şey söylemenin güçlüğü karşısında söylediğine inanan kişiler, sonunda kesin bir başarıdan söz etmenin mümkün olmadığını bilerek ama kendilerine güvenerek çok eziyetli bir işin altına girmeyi göze alıyorlar demektir. Olay, süper iş üretmenin ötesinde kendine güven ve irade meselesi oluyor artık.”
ERGUN ÇAĞATAY RETROSPEKTİFİ
Hazırlayan: Merih Akoğul
Eczacıbaşı Vakfı Yayınları, 2018
300 sayfa, 72 TL.