Umudun ve kötümserliğin diyalektiği

Güncelleme Tarihi:

Umudun ve kötümserliğin diyalektiği
Oluşturulma Tarihi: Nisan 20, 2017 14:58

Biz bu katran karası zamanları daha önce de iki kez yaşadık ama ikisinde de umudunu yitirenlerle karşılaştığımı hatırlamıyorum; oysa bugün, Terry Eagleton’ın ‘İyimser Olmayan Umut’ kitabını yalnızca umutsuzluk üreten şimdiki zamanların derin kaygıları içinde okuyorum.

Haberin Devamı

Her zaman umutlu olmayı öneren insanlarla dolu bir yerde yaşadığımıza göre, işler iyi gitmiyor. İçinden tanık olduğum son kırk beş yılı hep sönmeyen bir umutla geçirmek zorunda olduğumuz hissettirildi ama bir tek gün bile o umutlarımıza uygun yaşanmadı. Aldatıldığımızı elbette düşünmedik, biz de o trenin yapıcıları arasındaydık ama umutlarımızın gerçekliğini iyi düşünememek, büyük düş kırıklıklarına yol açtı. Gene de kendi dört duvarınız içine kapandığınızda hissettiğiniz mutluluk kıpırtılarının dışarı çıktığınızda siliniverdiğini yaşıyorsanız, düşünüyorsunuz demektir.
“Oysa nasıl ki işlerin memnun edici biçimde çözümleneceğini düşünmek için makul bir gerekçe yoksa, bunun tam tersini düşünmeyi gerektirecek bir neden de yoktur” diyor Terry Eagleton, “dolayısıyla iyimserlerin inancı mesnetsizdir.”
Bizim bu gitgide kirlenmiş topraklarda yaşadığımız yılgının benzerleri her yerde yaşanmıyor. Terry Eagleton’ın ‘İyimser Olmayan Umut’ kitabındaki düşünceleri bunu bana daha çok düşündürdü. Müzmin iyimserliğin kolaya kaçmak olduğunu belirtirken, “hayat genel itibariyle o kadar da kötü değildir” diye de ekliyor o. Biz bu katran karası zamanları daha önce de iki kez yaşadık ama ikisinde de umudunu yitirenlerle karşılaştığımı hatırlamıyorum; oysa bugün, Terry Eagleton’ın kitabını yalnızca umutsuzluk üreten şimdiki zamanların derin kaygıları içinde okuyorum.
İnsanın yakasını bırakmıyor umut, ondan kurtulmak istesek de kurtulamıyoruz aslında. Bir bağımlılık ilişkisi mi bu? Tutku mu? Acıları hissettiğimiz anda bile kopamadığımız, mutsuzluklarımızı melankoliye dönüştürerek akla yaklaştırdığımız bir umut hayali, belki yolda yürümek için de gerekiyor. Terry Eagleton, “Walter Benjamin’in devrimci tasavvurunu tarihsel ilerlemeye olan itimatsızlığının yanı sıra, nasıl derin bir melankoli üzerine kurduğunu” da ekliyor. İnsan, derin düşünceleri içinde yaşıyor aslında; yolda yürürken, yiyip içerken, başkalarıyla kurduğu ilişkiler üstünden kurulmuş yaşantılarda değil.
Umut elbette kötümserlikle ilgili. Öyle olmasaydı sürekli sorgulanmazdı. Bir duygu mu, düşünce mi? İkisi birlikte değilse bilinçsiz bir hayale ya da kof bir neşeye bağlanabilir insan. Boş bir umuda bağlanmamak için düşüncenin, bir gelecek tasavvurunun olması da gerekir mi? Böyleyse umut yalnızca entelektüel bir beklenti mi?
Oysa yaşadıklarımızın bize gerçekte nasıl olduğunu gösteren edebiyat, umuda neredeyse yer vermeyen bir eğilim içinde; yüzyıllardır böyle bu ve edebiyat gerçekliğini kötümserlikten alan bir dünya yaratırken insanı hem kendisiyle yüzleşmeye itiyor hem de hayatın gerçek yüzünün umutlar içinden değil, umutsuzluk içinden çıktığını gösteriyor. Romanın ölümden doğuma değil de aydınlıktan karanlığa doğru giden dünyası, kurmaca gerçekliğin doğasından mı geliyor, yoksa yazarın zor olanı değil de kolay olanı seçmeye yatkın oluşundan mı?
Geçen olağanüstü yıllarda Marksizmin mutlak bir umut ve iyimserlik taşıdığına inandık hep. İnsanlığın çağlar boyunca yaşamak zorunda olduğu karanlıklardan aydınlığa çıkacağına olan inancı, serbest piyasanın sürekli kriz üreten yapısı, kapitalizmin çürümeye zorunlu doğası, sınıflar arasındaki çelişkilerin uzlaşmak yerine derinleşeceğinden doğan enerjinin köktenci bir dönüşüme yol açacağı düşüncesiyle birlikte, mutlak iyimserliğin nedenleri olarak alınabilir. Öte yandan, Marx’ın bir o kadar da kötümser olduğunu da belirtir Eagleton. Bugüne dek ödenen bedeller, yıkıcı şiddetin sonuçları unutulamayacağı için.
Walter Benjamin, “Bizden sonra geleceklerden isteğimiz” diyor, “kazandığımız zaferler için bize şükran duymaları değil, yenilgilerimizi hatırlamalarıdır. Bu bir tesellidir: Artık teselli edilme umudu kalmamış olanlara sunulabilecek tek teselli.” Bu sözlerin altında gizlenen duygunun karşılıksız özveriyle karışık bir acı olduğunu anlamak için bütün bir geçmişi gözlerimizin önünden geçirmek gerekebilir. Ve geçmişte yaşamadığımız, dolayısıyla gerçekleşmemiş her şey bizim şu anımıza göre hâlâ gelecek olarak duruyor.

Umudun ve kötümserliğin diyalektiği
İYİMSER OLMAYAN UMUT
Terry Eagleton
Çeviren: Emine Ayhan
Ayrıntı, 2016
188 sayfa, 14 TL. 

BAKMADAN GEÇME!