Güncelleme Tarihi:
Ufuk Uras, hayat yoluyla iç içe siyasete bakışına ve sol siyasete dair bir desenler kitabı kaleme almış. Hem karşılaşmalar üzerinden bir kuşağın hikâyesini, hem o kuşağın ‘solcu’ ve ‘aktivist’ bir temsilcisinin gözünden Türkiye’nin, solun öyküsünü anlatıyor. Bu öykü, 1960’lardan 2000’lere dönemlerin duyarlılıklarını, deneyimlerini, bugüne oranla tekerrürleri ya da farklılaşmalarını, siyaset ve solun kırılma anları ve geçişlerini, direnç noktalarını içeriyor.
Ancak ‘Velhasıl’ın herhangi bir tanıklık olmadığı aşikâr. Bu otobiyografi bir kurucunun tanıklık kitabı, daha doğru bir ifadeyle sol siyasete müdahale etmiş bir siyasetçinin sola ilişkin kritik bir okuması. Eski bir akademisyen, bir sendikacı, bir milletvekili olan Ufuk Uras’ın en çok öne çıkan özelliği şüphe yok ki, Türkiye’nin sol serüveni içinde kendisine has, önemli bir yeri olan, çeşitli katmanlardan, koalisyonlardan, çeşitli politik evrelerden oluşan bir siyasi deneyimin, Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nin kurucu genel başkanı olmasıdır.80’ler sonu ve 90’ların başında farklı siyasi eğilimlerin bir araya geldiği solda birlik arayışları, 1993’te Devrimci-Yol’un başlattığı tartışma, en nihayet 1994’te Bileşik Sol Parti’nin, 1996’da ise kendisini sosyalist sol tabir eden grupların çoğunun katılımıyla, Özgürlük ve Dayanışma Partisi’nin kurulması, Berlin Duvarı’nın yıkılması sonrası sol siyasi iklimin önemli gelişmeleri arasında yer almıştı.Pek çok ittifakı, ayrışmayı, tartışmayı içeren, kadın hareketi, çevre duyarlılığı gibi konuların solun gündeminde daha geniş yer bulmasıyla yol alan bu dönem, sonunda bildik kopuşlara yol açsa, hatta keskin bir geriye dönüşle sona erse de Türkiye solunun tarihinde ciddi bir sayfa oluşturdu.
Bu sayfada Ufuk Uras’ın özel bir yeri vardır. Uras, Türkiye solunun, özgürlükçü ve yerli değerlerle barışması istikametinde ezber bozan çıkışlar yaptı. Laikliğin demokratikleştirilmesine ilişkin tutumu, Susurluk ve benzeri konularda göz alıcı, zamanın dili ve ruhuna uygun kampanyalardaki taşıyıcılığı sol siyaset tarihinde yenilikçi hamleler arasında yer aldı. Parlamentoda bağımsız milletvekili olarak bulunduğu sırada, DTP’nin 19 kişiye düşüp grupsuz kalmasının ardından, Kürt sorununun parlamentoda çözülmesi gerektiğini iddia ederek BDP’ye geçmesi de sol adına cesur ve kuvvetli bir andı. Türk sol geleneğini belirleyen unsurlar içinde kimi sorunlu eğilimler vardır. Bunlar arasında örneğin toplumsal hassasiyetleri ideolojilere indirgeyen, siyaset alanına hapseden toplumsal tasavvur eksikliği, örneğin sınıfsal eğilimlerle iç içe giren kültürel hassasiyetleri anlamaktan uzak durma, örneğin gelenek ve inançla açık savaş hali bulunur. Az sayıda sol entelektüel bu eğilimlerden muaf olmuştur. Pek azı bu sorunlar etrafında Türk toplumunu anlayarak sol olmanın imkânlarını sorgulamıştır. Ufuk Uras’ın bu az sayıdaki siyasetçi ve entelektüellerden olduğunu düşünüyorum. ‘Velhasıl’ın anlamı ve değeri bir ölçüde burada, bu tür bir öykünün Uras’ın dilinden anlatılmasında yatıyor.Ufuk’la tanışıklığım 35 yıllık. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Siyaset Bölümü’nde asistan olduğu dönemde, o bölümde ben de yüksek lisans tezi, doktora talimleri yapıyordum. Aynı kuşaktanız. Ben biraz da kitapta okuduklarımın tanığıyım, belki de gözlemcisiyim. Bir not daha: Otobiyografi, bu toprakların sevmediği bir türdür. Bizde pek çok otobiyografi kişisel resmi tarihler gibidir. Doğrulama metinleridir, tashih ve tahrifle doludurlar. İç dünyadan, iç konuşmadan, itiraf ve tereddütten, sorgulamadan uzak dururlar. Bu konuda Ufuk Uras’ın kitabı hakkında ne diyebiliriz? Tashih, tarif ve doğrulama yok. Ancak, Ufuk bir öyküyü ve dönüşümü iç dünyası üzerinden değil, olayları ve gelişmeleri üzerinden anlatmayı tercih ettiği için, işin bu keskin tarafı ondan uzak durmuş. Bir süreci, öyküyü, değişimi anlatırken, neden değiştiğinin iç kıvrımlarına çok girmemiş ancak neden ve nerede fark ettiğini, değişimle nasıl dönüştüğünü kritik gözle anlatmaktan kaçınmamış. ‘Velhasıl’ değerli bir kitap.