Güncelleme Tarihi:
Fazıl Say ruhumuzun en derin noktasına dokunuyor. Say çaldığında kalbimiz bir farklı çarpıyor, parmakları tuşlarda gezerken içimizde bir yerler ‘cızz’ ediyor. Beethoven ya da Liszt, Mezopotamya Senfonisi veya Nâzım Oratoryosu fark etmiyor... 25 yıldır notaları sadece bu topraklarda bizlerin değil dünyanın dört bir yanından insanların da yüreklerine işliyor. Piyanoya ilk adımlarını, beş yaşında Mithat Fenmen ile atıyor Say. 17 yaşında Dortmund’da David Levin ile başladığı eğitimini Berlin’de tamamlıyor. 1994 yılında Uluslararası Genç Konser Sanatçıları Yarışması’nı kazandıktan sonra, New York ve Washington’ın ardından Amerika’nın farklı küçük şehirlerinde de konserler veriyor, çaldıkça büyüyor, büyüdükçe daha çok çalıyor...
Concertgebouw’dan Carnegie Hall’a dünyanın en saygın salonlarında konserler veren; Salzburg, Dortmund ve Berlin Konzerthaus, Schleswig-Hollstein Müzik Festivali gibi birçok salon ve festivale misafir sanatçı olarak davet edilen Say, keman virtüozları Maxim Vengerov ile Patricia Kopatchinskaja’nın yanı sıra çellist Nicolas Altstaedt ve mezzosoprano Marianne Crebassa gibi önemli solistlerle de çalıştı. Beş kıtada sayısız konser veren, Gramophone ve Echo Klassik dahil dünyanın en saygın müzik ödüllerine layık görülen Say bu eşsiz başarılara rağmen tüm dâhiler gibi hiç durmuyor, duramıyor.
Çok çalışmak birçok sanatçı için başarının sırrı olarak tanımlansa da Fazıl Say’ın ayrıca kendine koyduğu hedefleri var: ‘Akılla Bir Konuşmam Oldu’ adlı kitabının ilk sayfalarında 47 yaşında 74 eser bestelediğini ifade eden Say; “Bu hayatta kendimden, besteci olarak 100 saatlik beste, yorumcu olarak 100 saatlik kayıt bekliyorum. Şu an o yolun ancak yarısındayım” diyor. Âşık Veysel, Nâzım Hikmet, Sait Faik, Metin Altıok, İstanbul, Sivas, Hopa, Mezopotamya, Truva... İlham kaynağını çok sevdiği bu topraklardan alan Say bu ülkede üretmekten, çalmaktan, yaşamaktan vazgeçmeyenlerden...
Türkiye’nin dört bir yanındaki köylerde, kasabalarda, üniversitelerde, ulaşabildiği her noktada konserler veren; izleyicisiyle hep temasta kalmayı, müziğiyle herkese dokunmayı kendisine şiar edinen Say bir müzisyenin ancak böyle gelişebileceğine inanıyor. 2016 Beethoven Uluslararası İnsan Hakları, Barış, Yoksullukla Mücadele ve Kapsayıcılık Ödülü’ne layık görüldüğünde Türkiye’de Batı müziği, Batı’da ise Türk müziğinin unsurlarını taşıyan bestelerini çalma ayrıcalığına sahip olduğunu ve böylece kültürlerarası köprüler kuran bir sanatçı olarak ödüllendirildiğini ifade ediyordu.
Uluslararası İstanbul Müzik Festivali kapsamında, Şanghay Filarmoni Orkestrası ile vereceği konser de iki ülke arasında müzikal bir dostluk köprüsü oluşturma amacıyla kurgulandı. 2017 yılında İKSV Genel Müdür Yardımcısı Yeşim Gürer Oymak’ın Şanghay’da bir kongre sırasında temellerini attığı bu dostluğun ilk adımı olan konser, İstanbul’dan hemen sonra İzmir Müzik Festivali’nde dinleyici ile buluşacak. Müzik araştırmacısı İrkin Aktüze, Beethoven’in Do Minör Piyano Konçertosu ile bir ‘ses şairi’ olarak ünlendiğini, bu eserin uzmanlar tarafından bestecinin güçlü kişiliğini yansıtan bir portre olarak kabul edildiğini belirtir. İşte Beethoven’in bu eserini 30 Haziran Pazar akşamı, 20.00’de Liang Zhang yönetimindeki Şanghay Filarmoni Orkestrası eşliğinde, güçlü kişiliği ve icrasıyla dünya çapındaki en değerli ‘ses şairlerimizden’ Fazıl Say’dan dinleyeceğiz.