Güncelleme Tarihi:
‘Anne Beni İyileştir’ altıncı kitabınız, annenin ve babanın travmalarının çocukları nasıl hasta ettiğini, iyileşme öykülerini anlatıyorsunuz. Peki, o travmanın varlığından haberimiz bile yoksa, nasıl fark edeceğiz?
Bu bir labirent. Labirentte ben tehlikedeyim diyen olayı, duygu yığınını bulmamız ve çalışma yapmamız gerekiyor. Burada da NeuroFormat tekniği devreye giriyor. Travmayı boşaltarak deşarj etmemiz gerekiyor. Hangi rahatsızlıklar, hangi travmalarla tetiklenir, bunu da bilmek lazım. Örneğin egzama, ürtiker gibi cilt rahatsızlıkları ayrılık travması ile tetiklenirken tansiyon, sıvı travması ile tetiklenir. Bağırsak sorunları alana yapılan müdahale ya da sindirilemeyen öfke ile ilgiliyken sivilce o bölgeye saldırı şeklinde gerçekleşebiliyor. Çocuklarda durum daha farklı. Çocuk hastaysa, doğduktan sonra, doğum sırasında yaşadığı travmalara, annenin doğum sırasında yaşadığı travmalara, çocuğun ve annenin hamilelik sırasında yaşadığı travmalara, annenin henüz hamile değilken, hatta çocukken yaşadığı travmalara bakılmalı.
Sizin de annenizden miras kalan ve bu şekilde çözdüğünüz bir travmanız var mı?
1975 doğumluyum. İsmim, Türkiye’nin 1974’te Kıbrıs’a ‘Barış Harekâtı’ yaptığı dönemde verilmiş. Annem o dönemde aşırı korkmadığını, babamla arasının iyi olduğunu ve büyük bir travma yaşamadığını söylemişti. Annemin geçirdiği zor bir durum var aslında, 20 aylık bir çocuğu ve 5 aylık bir bebeği varken bana hamile kalıyor. Aslında beni istemiyor ve neredeyse kürtajdan dönüyorum, bu bana sevgi dolu bir şekilde aktarılmıştır. Bu durumdan çok etkilenmedim çünkü annem bana karşı hep sevgi doluydu, en küçük çocuk olduğum için torpilliydim. Buradan büyük bir travma çıkmadı. Kendim bu tarz bir iyileşme yaşamadım fakat kızımda bir iyileşme gördüm. Lara seslere karşı çok tepkiliydi. 15 Temmuz 2016’da eşim Zeynep hamileydi. Lara’nın tepkisinin Zeynep’in 15 Temmuz’daki uçak seslerinden korkmasıyla ilgili olduğunu fark ettik. Lara’yla hem uykuda hem uyanıkken çalışma yapıldıktan sonra Lara’nın seslere verdiği tepki büyük ölçüde azaldı, şu anda neredeyse tamamen bitti.
Eğitim hayatınızın bir kısmı ABD’de geçti. ABD’deki travmalarla Türkiye’deki travmalar benzer mi?
Amerika’yı basit Amerikan evleri, güvenli aile hayatları olarak ele alalım. İnsanlar güvenli bir mahallede, şiddetli ekonomik sorunları olmadan yaşıyor. Sert travmalar yaşamıyorlar çünkü güvenlikleriyle ilgili sıkıntıları yok. Belirli bir sistemleri olduğu için sağlık sorunları da çözülebiliyor. Ailelerine aşırı bağımlı değiller, tek başlarına yaşıyorlar. Yani kayıp travmalarını çok sert yaşamıyorlar, travmaları da onları çok fazla hasta etmiyor. Türkiye’de ise travmalar daha sert etkiler bırakıyor. Terör, güvenlik sorunları, krizler gibi problemlerle baş etmek zorunda kalabiliyoruz. Amerikalılara göre avantajımız, birbiriyle yardımlaşan bir toplum olmamız. O yüzden travmalara karşı biraz daha aşılıyız ama sevdiklerimizi kaybedersek daha büyük travmalar yaşayabiliyoruz.
Sizi en çok etkileyen iyileşme öyküsü hangisiydi?
Ara sıra toplu bir şekilde tanıtım amaçlı Instagram çalışmaları yapıyorum. Bir keresinde toplu bir şekilde eşe kızarak eşi affetme çalışması yapıyordum. Eşiyle 15-20 sene öncesi boşanmış ama çocukları olduğu için görüşmeye devam eden bir hanımefendi vardı. Hanımefendi çalışma yapıyor, iki gün sonra eski eşi gösterdiği fotoğrafta dili şişmiş, sağ omzunda ürtiker benzeri kızarıklar mevcut halde görülüyor... Kişi çalışma yaparak eski eşini etkilemiş oluyor. Çalışmalardan sonra insanlarda kısa dönemli ağrılar, kızarıklıklar olabilir, buna ‘iyileşme’ diyoruz. İyileşmeyi hanımefendiden ziyade eski eşi yaşıyor. Anne-çocuk iyileşmesi kadar olmasa da bu şekilde iyileşme gösterenleri de gördüm.