Genç ve modern Türkiye Cumhuriyeti’nin belki de Kurtuluş Savaşı’ndan aldığı ‘asi ve bohem’ ruhu, tutkulu bir sadakatle tuvallerine yansıtmış büyük usta İbrahim Çallı, bugüne kadar açılmış en kapsamlı sergiyle İzmir’deki Folkart Galeri’ye konuk oluyor. Arkasında beş yıllık bir emeği barındıran ‘Türk Resminin Bohem ve Asi Fırçası: İbrahim Çallı’ başlıklı sergide, “Hayat kâfi gelmiyor, çok kısa sanat için” demiş üstat Çallı’nın eserlerinden özel bir seçki, pek çok kişi ve kurum koleksiyonundan derlenerek bir araya getiriliyor.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden Türkiye İş Bankası’na, Arkas Holding’den Yapı Kredi Bankası’na, Lucien Arkas’tan, Ara Güler Doğuş Sanat ve Müzecilik AŞ’ye, Cumhuriyet gazetesinden İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Ziraat Bankası’na, Ömer Faruk Şerifoğlu’ndan Artam Antik AŞ’ye pek çok kaynaktan edinilen özgün yapıt ve dokümanların sanatseverlere sunulduğu sergiyle ilgili konuşan Folkart Yönetim Kurulu Başkanı Mesut Sancak ise etkinliğin, kurumun gurur simgesi olacağının altını çiziyor.
Mevleviler, Birgül - Ömer Aral Koleksiyonu1882’de o dönem İzmir’e bağlı bulunan, bugün ise Denizli sınırlarında kalan Çal kasabasında doğmuş, 1960’ta aramızdan ayrılmış ve geç Osmanlı, erken Türkiye Cumhuriyeti’nin plastik sanatlar tarihini gerek hocalığı gerekse ürettikleriyle tayin etmiş izlenimci ressamımızı gündeme taşıyan serginin proje direktörlüğünü Fahri Özdemir üstleniyor. Yapıtları, posta pullarına bile kıymet katmış Çallı’yı bütün dönemleriyle görüp okumamıza vesile olan etkinlik, editörlüğü yine Özdemir’in yaptığı, Ara Güler imzalı karelerle ölümsüzleştirilen arşivlik bir albüm-kitabı da beraberinde getiriyor. 28 yaşında Mehmed Ruhi ile Fransa’nın başkenti Paris’e giderek Ecole Nationale des Beaux Arts’ta Fernand Cormon atölyesine dahil olmuş, bu vesileyle hocası Cormon’dan, “Bu çocuk başladığı gibi bitirirse, beşerin en büyük sanatkârı olur” övgüsünü kazanmış Çallı İbrahim’e ilişkin dost ve meslektaş anılarıyla zenginleşen eserde, Çallı’yı Celal Esat Arseven, Prof. Hilmi Ziya Ülken, Kıymet Giray, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Pertev Boyar, Adnan Turani, Fernand Cormon, Kaya Özsezgin, Zafer Toprak, A. Celal Binzet, Doğan Hızlan, Halil Dikmen, Alexis Gritchenko, Nurullah Berk, Eşref Üren, Fulya Erdemci ve daha nice kalemin bakış açısından keşfetmek mümkün...
Misal, sergi yayınındaki nakış nezaketine haiz portre yazısında Dr. İlona Baytar, Çallı’nın öğrencisi ve meslektaşı Eşref Üren’e gönderme yaparak, onun -Çallı’dan söz ederken- şu iltifatta bulunduğunu, bizlere aktarıyor: “Bir Çallı demek, aklımıza hemen ressamı getiriyordu. Türk resminde onun kadar halka mal olmuş bir ressamımızı hatırlamıyorum.”
Sergi, 1947’de, Çallı’nın sağlığında, kendisi onuruna Akademi tarafından hazırlanan ve aralarında Peyami Safa, Nurullah Berk ve Prof. Hilmi Ziya Ülken, Cemal Tollu ile Prof. Şekim M. Tunç’un olduğu imzaların metinlerini içeren 33 sayfalık biricik yayını da bir nevi ibret vesikası kabilinden, gündeme taşıyor.
BEDRİ RAHMİ: USTALARIN ONDA SEKİZİ ÇALLI’NIN ÖĞRENCİSİ
Keza, öğrencisi Bedri Rahmi Eyüboğlu da, İstanbul’a sevdasını yapıtlarıyla kalıcılaştırmış Çallı’yı anarken yine şu sözleri sarf ediyor: “Şurası açık bir gerçek; bugün Türk resminde isim yapmış ustaların onda sekizi, Çallı öğrencisidir. Birkaç örnek vereyim: Zeki Kocamemi, Hale Asaf, Muhittin Sebati, Halil Dikmen, Cemal Tollu, Nurullah Berk, Eşref Üren, Refik Epikman, Turgut Zaim, Ali Çelebi, Cevat Dereli, Nuri İyem, Şeref Akdik, Mahmut Cûda, Bursalı Şefik... Saydığım isimler, şaka maka Türk resminin yarısından çoğu eder.”
Bu noktada, ulusal sanat tarihimizin başöğretmeni denebilecek Çallı üzerine, biyografik kimi detayların da altını çizmek gerekiyor:
1906’da, II. Meşrutiyet döneminde, Şeker Ahmet Paşa’nın desteği ile Sanayii Nefise’ye (bugünkü MSGSÜ) giren Çallı, bilindiği gibi Paris eğitiminden döndükten sonra aynı okulda Hikmet Onat, Nazmi Ziya, Feyhaman Duran, Avni Lifij, Namık İsmail gibi isimlerle eğitim vermişti.
Mustafa Kemal Atatürk Portresi, İBB Atatürk Müzesi KoleksiyonuSergide, sanatçının ‘nü’ çalışmaları, ‘ölüdoğa’ yorumları, ‘Mevleviler’ serisi ve manzara resimleri ile Atatürk, İsmet İnönü, Fatih Sultan Mehmet, Yunus Nadi gibi tarihsel karakterlerin Çallı imzalı portreleri bir araya getiriliyor. Bu kapsamda, etkinliğin gözbebeği denebilecek 1937 tarihli Mustafa Kemal Atatürk portresi, İBB Atatürk Müzesi’nden taşınarak İzmirli sanatseverlerle buluşturuluyor. Elif Naci, hocasının bu portresine dair, Atatürk’le olan anekdotunu ise şöyle tarihe geçiriyor:
“Müze açılışında Atatürk resmi görünce:
- Fena değil ama bunun gözlerinden biri sağa, biri sola bakıyor. O neden?
- Paşam, siz hem sağı, hem solu hem de uzağı gören bir insansınız. İmkânım olsa bir de arkaya baktırırdım.”
Görüldüğü gibi dobralığı bir estetik, etik ve eleştiri mevzuu halinde sürekli gündeminde tutan bir usta Çallı. Keza, kendisine dönemin basınında çıplaklığa bakışı danışıldığında, “Hz. Âdem ve Havva da çıplaktı” diyerek dillendirdiği çıplaklığın o evrensel, bonkör ve enerjik, doğurgan olağanlığından asla taviz vermeyerek, fanteziler ve güzelliklere de hiç küsmeyen bir resim olarak, kayda geçiyor Çallı resmi. Tıpkı, içkili sofralarından eksik etmediği o hazırcevaplığı gibi...
Çal’lı İbrahim, bu sergide de gördüğümüz üzere, derdini bir tohum gibi disiplin ve merak içerisinde topladığı kendinden emin etütlerinde biriktirip, edindiği izlenimi de bir tarla gibi nice niyetle işlediği espas, figür ve formlarıyla, renk ve leke ezgileriyle dışavuruyor. Bu da sergide gördüğümüz manolyalardan, dönemin medeni Türkiye manzaralarından ibretle anlaşılıyor.
Kayıklar, Fahri Özdemir KoleksiyonuGeleceğin sureti, modern Cumhuriyet kadınının adeta izini tüm renk ve tuşeleriyle, itinayla süren, onun güzellik, eşitlik ve çağdaşlık için varoluş kavgasının gönüllü tanığı olan ve saygıda kusur etmeyen sanatçı, resme ve ona bakan insana özgürlükten, özgünlükten başka bir vasiyet bırakmayan gezgin bir çift gözün, nasihat kıdemindeki samimiyetine varıyor.
Özetle, Çallı resmi, yüzde yüz, donuk, peşin fikirli ve dayatmacı bir hakikatin kulu olmaktansa özgüveni tam, bireysel ve pragmatik gözlemin, sıradan diye kabul görülerek yaşamın içinde görünmez bırakılan nice kronolojik kıymet ve kudretin zaptını, eleştirel bir şövale üzerinde tutmaya çalışan bir karakter arz ediyor.
Hoca Çallı, bunu yaparken o asi, bohem havasından da hiç mi hiç kaybetmiyor: “Ağlayan, sızlayan insandan bana ne hayır gelir. Benim arkamdan gülün, eğlenin, neşeyle beni yâd edin.”
‘Türk Resminin Bohem ve Asi Fırçası: İbrahim Çallı’ başlıklı sergi, 17 Nisan’a kadar İzmir Folkart Galeri’de ücretsiz görülebilir.