Güncelleme Tarihi:
CSO ADA ANKARA’da verdiğiniz ‘Türk Arpı’ başlıklı konser, sizin uzun zamandan beri yürüttüğünüz bir projenin ürünü aslında. Bize bu projeyi biraz anlatır mısınız?
“Türk Arp”ı ilhamını coğrafyamız ve kültürümüzde var olmuş “çeng” adında bir çalgıdan alıyor. Çeng bir kucak arpı ve orta çağ yakın doğu kültürlerinde el üstünde tutulmuş, ne var ki sonrasında unutulmuş. 2007 yılından itibaren ben bu çalgıyı canlandırmak için çeşitli çalışmalar gerçekleştirdim. Türk müziği literatürüyle tanışmam aslında bu çalgıya yeniden bir işlev kazandırmaya çalışırken oldu. Zaman içinde belli sınırları olan bu ilkel çalgı yerine mandallı olarak tabir ettiğimiz küçük arplar ve pedallı arpları denediğim çalışmalar gerçekleştirdim. Elde ettiğim sonuçları 2015 yılından itibaren aralıklı olarak yazmaya gayret ettim; çünkü özellikle yurt dışındaki arpistler bu eserleri çalmak istediler ve notalarını talep ettiler. Eserlerin arp için uyarlamalarının zihnimde olduğunu söylediğimde hayal kırıklığına uğradılar. O zaman anladım ki yazmam gerekiyor. Ancak yazarak bu müzik kültürünü paylaşabiliriz. Çeşitli zorluklara rağmen Türk Arpı Nota Koleksiyonu başlıklı bu projeyi yoğun bir odaklanma ile geçtiğimiz haftalarda tamamladım. Kültür ve Turizm Bakanlığının desteğiyle Türk müziğini temsil ettiğini düşündüğüm anlamlı bir kesiti 24 adet nota kitabı olarak hazırladım. Bu bir anlamda bir katalog ve bu kataloğu her daim yeni uyarlamalar ve bestelerle geliştirmeye devam etmeyi umuyorum. Hatta yeni iki bölüm de eklemeyi düşünüyorum. Daha modern besteleri de dahil ederek... Bu haliyle koleksiyon yurt dışında bir müzik yayıncısı tarafından yayınlanacak ve tüm mesleki camiamın kullanımına sunulacak.
Konser repertuvarını nasıl oluşturdunuz?
Programda eskiden yeniye farklı formlarda eserler seslendirdim. Saz semaisi, peşrev, oyun havası, longa gibi geleneksel formların yanı sıra benim de birkaç besteme yer verdim; bunlar fantezi formunda besteler. Hem mandallı, hem de pedallı arp ile çaldım. Türk müziğinin tüm renkliliğinin duyumsanabileceği bir seçki bu. Üstelik arpın kendine has renkleri ve hareketleri ile buluşunca biraz da farklı da bir ifade ile ruhumuza işleyebilecek bir müzik. Benim bestelerim gelenekten besleniyor; özellikle kullanılan usuller bakımından fakat makamlar bakımından geleneğin ötesine de uzanan bir tarz var. Bu da doğal çünkü uzun yıllar Batı müziği kültürünün içinde harmanlandım. Konserde seslendirdiğim her bir eser bu nota koleksiyonunda yer alıyor.
Enstrümanınızın sizin için anlamı nedir? Arp ile olan bağınızı nasıl açıklarsınız?
Arp varlığımın bir uzantısı sanırım. Açıklamam çok kolay değil. Her şeyin toplandığı bir yer, tüm düşüncelerin, duyguların birleşerek oluşturduğu bir manyetik alan gibi. Oradan seslenebiliyorum; orada kendimi tartabiliyorum. O da bir varoluş noktası.
Müzisyenliğinizin ve konser kariyerinizin yanı sıra eğitimci kimliğinizle de çocuklarla ve yetişkinlerle bir araya gelerek birikimlerinizi paylaşıyorsunuz. Gençlerle güçlü bağları olan biri olarak onlara vereceğiniz en önemli tavsiye ne olur?
Kendilerini birey olmaya adamalarını tavsiye ederim. Birey olmak desteklenen bir durum değil ülkemizde. Bunun için de farklı dünyalar görmek, farklı kültürler tanımak için çaba sarfetmek çok önemli.
Yoğun konser maratonunun, projelerin ve eğitimlerin arasında kendinize nasıl zaman ayırıyorsunuz? Sizi neler motive eder, nelerden beslenirsiniz?
Bu yıl projeden dolayı hayatımda çalışmadığım kadar çok çalışmam gerekti. Kendime çok zor zaman ayırabildim. Yoga, qigong, yolculuk, yemek pişirmek, eski yerleşimler, kırsal, fotoğraf çekmek çok sevdiğim şeylerden bazıları…