Güncelleme Tarihi:
Geleneksel divan şiiri, biçimden söze doğru ilerler. Eğitimli divan şairleri aruz başta olmak üzere mazmunlar konusunda da geniş bilgi sahibidirler. Kaside, gazel, rubai vb. türlerde bilgi kadar söz hünerlerini sergilerler. Modern şiir ise sözden biçime doğrudur ve çoğunlukla biçimi söz yaratır. Kendi içinde estetik bağlanımlar taşısa bile artık geleneksel biçiminin kuşatması kaldırılmıştır. Peki buna rağmen bir şair niçin kitabına geleneğin en belirgin vasfının ismini verir? ‘Divan’ der ona?
Her türlü politik tartışmanın ötesinde poetik bir tutum diye düşünüyorum Turgut Uyar’ın ‘girişimini’. İlk kitabı ‘Arz-Hal/Türkiyem/ve Sonrası’ zaten geleneğin başka bir söz damarından izler taşır. Halk şiiri biçimi ve duyarlığının ekseninde izlekler taşıyan bu şiirleri ‘Dünyanın En Güzel Arabistanı’ kitabıyla aşmıştır Uyar. Bir bakıma geleneği evrimleştirmiştir. Modern şiirimizin ana yapıtlarından biri olan bu kitapla, şair sadece kendi sürekliliğini kabartmaz, Türkçe şiirin sürekliliğini de sağlama alır. 1970’te basılan ‘Divan’ ile de kendi sonrasını kurar.
Turgut Uyar’ın tam ortasıdır ‘Divan’. Belki de Türkiye entelijansiyasının roman ve ATÜT (Asya tipi üretim tarzı) bağlamında yaptığı tartışmaya şiir üzerinden hiza kazandırır. Bu hiza asıl konu ile değil, dil ile kurulur. Şunu demek ister adeta; konu bir şey değildir, meseleyi nasıl güncelliyor ve onu estetize ediyorsunuz ona bakmalı. Bazı başlıklar, münacat, naat, kaside, rubai gibi isimler taşısa bile, bu 16’ncı yy’da Ahmet ismini taşıyan bir adamla 20’nci yy’da yine Ahmet adına sahip bir adam arasındaki isim benzerliği kadardır. Zihniyet çoktan değişmiştir. Değişmiş olanın ‘divan’ıdır bu ve değeri oradan gelir. Ne var ki içten bir yıkım kadar bitmez saygı jestleri taşıması, dile ve hayata duyulan bağlılıktan gelir. Uyar bu kitabıyla, divan şiirinin soyut ve öznesiz dünyasını somutlar.
Bir tür yönelim kitabıdır ‘Divan’. Özne (Cahil Beşir’e), nesne (dikilitaşlar’a), durum (biten bir yaza) arasında kendi yoklayışlarını ilerletir. Geleneksel şiir biçimlerindeki isimsizliği (gazellerin ismi yoktur) başka bir uzaya çeker. Çağrışım/çağrıştırımlara bağlar. Bu, şiirin çoğul algısının işletilmesidir. ‘Baharat Yolu’ şiiriyle, Turgut Uyar, divan şiirinin mazmunlarına değil ama onu yaratan coğrafyanın katmanlarına dalışlar yapar. “Ben eskiden bilirdim tiryaki bir aktar vardı/Uzun birtakım saplar ve hazin kokular satardı...” İndirgemeci olmaksızın ifade edilebilir ki tiryaki aktar, geçmiş şiirin uzayıdır.
Başka bir şey daha var, Turgut Uyar, ‘Divan’ ile uzun ve esnek mısra kurmanın hünerini kendi şiirinin mülküne dönüştürür. Bu, dili yoklarken buluşlara da açık durmanın anahtarı olmalı. Ferahlamak için adeta uçmak için rüzgâra karşı kollarını açmak gibi.