Güncelleme Tarihi:
Murathan Mungan’ın “Bazı yazlar uzaktan geçer” dizesini hatırlamam nedensiz değil Turgay Fişekçi’nin ‘Bütün Şiirleri’ni (Sözcükler Yayınevi) okurken. Bazı şiirler de uzaktan gülümser, belki biraz da şairine benzedikleri için. Siz o gülümseyişi bütünleyen göz kırpmasını görürseniz, ya da hissederseniz diyelim, yakınlaşır ve size açılır.
Şiirin yazılma nedenlerinden biri olarak düşünürüm hep Adnan Yücel’in unutulmaz dizesini, “Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek” der ya, Turgay Fişekçi şiiri de tastamam bunun için yazılıyor gibidir ve burada ‘yeryüzü’nden söz etmek de bu şiirin aşkla gezdiğinin bir delili gibidir. Aşkla yazmak değil yalnızca aşkla gezmek aynı zamanda. Belki de yaşamda ve şiirde bir ‘âşık’ olmak böyle mümkündür ve Fişekçi, şiiri bunun farkına varmakla tanımlamakta, eşdeğer görmektedir. 45 yıllık şiir toplamına bakıldığında, 1977-2022, okuduğumuz, gördüğümüz, duyduğumuz, aşkın hiç terk etmediği bir bakış ve duyuşun, yalnız uzanabildiği alanlara, yerlere etkisi değil, aynı zamanda dünyayı ve ondan da önce şiiri aşkla büyüttüğü, derinleştirdiğidir.
Turgay Fişekçi şiiri yenileyen şairlerden değil, şiiri kararlılıkla sürdürmeyi, daha da iyisi tekrara düşmeden yazmayı yenilik bilenlerden bence. Az şey mi, hayır, çok şey ve çok iyi bir şey. Tutumlu gibi gözüken şiirini yavaş yavaş her adımda biraz daha tabiata, dünyaya, yolculuğa, başka şairlere, şiirlere, şehirlere açarak, bir anlamda bir evvel yazdığını aşarak ilerledi ve sonunda cömert, tıpkı başlangıçta olduğu gibi olgunluğunda da kendisinden taşan bir şiir oluşturdu.
Turgay Fişekçi’nin şiiri; sıçramalarla, ataklarla yükselen, sonra düşüşe geçen, yeniden yukarı çıkan bir şiir değildir. Şiiri çok seven, sevdiği için de iyi öğrenen bir şiir öğrencisinin karınca sabrı, özeni ve usulluğuyla çalışarak ördüğü, göz nuru dökülmüş, başta Nâzım Hikmet olmak üzere Orhan Veli, Cemal Süreya, Turgut Uyar, Melih Cevdet, Oktay Rifat, Necatigil, Dağlarca, Gülten Akın’dan beslenmiş, bu organik beslenme sayılır, bir şiir nasıl geliştirilir, klasik olandan milim sapmadan nasıl her dem taze, coşkulu tutulur, daha da güzeli bir duygunun eskimezliği bir şiirin eskimezliğine nasıl dönüştürülür, ve onca klasik içinde yeni bir klasik nasıl olunur... İşte Turgay Fişekçi şiiri için bunlar ve benzeri düşünceler söylenebilir, bir de unutmadan şu: Bazılarını andığım ustalara hepimizin, Turgay’ın da borcu var, bu borcu onlara adadığı güzel şiirlerle ödemeye çalışmış, ödeyebilir miyiz, hayır, ama onların esiniyle, Fişekçi’nin şiiri gibi benzersiz bir şiir kurabilirsek, o zaman ödevimizi de işimizi de yapmış sayılırız.
‘Bütün Şiirleri’ demiş 45 yılın şiirlerine, doğrusu ilkinden sonuna hemen tümünü yeniden bir arada okuyup renkli, zengin bir yeryüzü sofrasından kalkmış gibi olunca, bu şiir aşkına mı aşkın şiirine mi, ikisine de olsun, “bu daha başlangıç” demekten kendimi alamadım, öyle olsun, beş yıl sonra da 50 yılın şiirini aşkla okuyalım Turgay Fişekçi’den.