‘Tüm sertliğine rağmen bir tür aşk hikâyesi’

Güncelleme Tarihi:

‘Tüm sertliğine rağmen bir tür aşk hikâyesi’
Oluşturulma Tarihi: Haziran 30, 2022 13:03

Booker ödüllü İrlandalı yazar John Banville, ‘Sır’ romanını yaşlı bir adamın hayatı boyunca gizlediği karanlık geçmişi etrafında kurgulamış. Benlik, zaman, hafıza, aşk ve ölüm temalarını barındıran, Banville’in deyişiyle ‘karanlık, sert, acımasız bir kitap’.

Haberin Devamı

Sır’ın, ‘Cleave Üçlemesi’nin ikinci kitabı olduğunu Cass Cleave sahneye çıktığında fark ettim. Üçlemenin ilk kitabı ‘Güneş Tutulması’ (Can Yayınları) daha önce Türkçeye çevrilmiş, tiyatro oyuncusu Alexander Cleave ve kızı Cass Cleave ile tanışma fırsatı bulmuştuk. ‘Sır’da genç kızı daha yakından tanıyacağız. Üçleme -henüz Türkçeye çevrilmeyen- ‘Ancient Light’ (2005) ile noktalanacak. Ancak eklemek gerekir ki üçlemede yer alan kitaplar her ne kadar geçmişin yansımalarıyla birbirleriyle bağlantılı olsalar bile her birinin hikâyesi bağımsız ve sıra izleyerek okumayı gerektirmiyor.
Cass Cleave, ‘Sır’ın ana karakterlerinden biri ama romanın asıl kahramanı Axel Vander; eğitimini ABD’de yapmış, ünlü bir Avrupalı edebiyat profesörü. Geçmişte yaşanmış bir olayın bakiyesi olarak, bir ayağı aksak, bir gözü kör. Daha önceki kitaplarında da yer verdiği tipte kibirli, otoriter, cinsiyetçi, narsist, huysuz, yaşlı bir adam. Başkalarının hayatlarını hiç önemsemiyor. Kısacası, kelimenin anlamını dolduracak şekilde kötü bir karakter.
Vander ile kafasındaki sesle konuşurken karşılaşıyoruz. Sesin sahibi yıllar önce kaybettiği karısı Magda. Yıllarca Axel Vander’in sessiz destekçiliğini yapan kadın, hayatının son yıllarını bunamış bir halde geçirmiş ve bilinçsizce içtiği haplarla hayata veda etmiş. Magda’yı hatırlarken pişmanlıkla karışık bir huzursuzluk duyduğu seziliyor. Ama Axel Vander’in huzursuzluğunun asıl nedeni tanımadığı bir kadından aldığı mektup. Zira Belçika’dan -Antwerp’ten- yollanan mektupta meçhul kadın Alex Wander hakkındaki gerçekleri bildiğini söylüyor. Yaşlı adam önce kaçıp ortadan kaybolmayı düşünecektir. Sonra Torino’daki konferansa katılıp kadınla orada yüzleşmeye karar verir. Torino’da eski tanıdıklarla karşılaşır, geceleri halüsinasyonlar görür ve nihayet mektubu gönderen kadınla yüz yüze gelir. Tahminlerinin aksine, karşısına İrlandalı, kırılgan genç bir kadın çıkmıştır; Catherine Cleave, ya da kısaca Cass...
İlerlemiş yaşı ve tükettiği alkol miktarıyla zihni karışık, gerçeği kurgudan ayırt etmekte zorlanan Vander ile sanrılarla, kafasında dolaşan seslerle boğuşan Cass -yani bu iki hasarlı insan- arasında tuhaf bir ilişki başlar. Cass, Vander’in geçmişindeki sırlara doğru isteksiz yolculuğunun ateşleyicisi olmuştur. Ne var ki ilişkileri karanlıktır ve trajedinin sonu daha başından bellidir...

DİLİN TADINA VARMAK İÇİN
Bir röportajında hem roman yazmayı hem de kendi romanlarını sevmediğini söyleyen Banville’e göre en iyi romanlarının başında ‘Sır’ geliyor: “Sır, benim değer verdiğim ama başkalarını dehşete düşüren canavar çocuğum. Garip olan şu ki, tüm sertliğine rağmen, bir tür aşk hikâyesi”. Ahlakçı bir refleksle gerçekleri örtmek yerine gerçekliğin sertliği ve dehşetiyle yüzleştiğinde edebiyatın daha iyi olacağı fikrini savunan Banville, şunu da eklemiş: “Ancak bir okuyucunun kolayca sevebileceği bir kitap değil”...
Romanı kolayca sevmekteki zorluk sadece karakterlerin ya da anlatılan olayların hazmedilmesinde değil. Banville zaten zorluğuyla ünlü bir yazar. Kurgularının mimarisi ve dilsel süslemeleri ile romanları ‘barok katedraller gibidir, ayrıntılı pasajlarla doludur ve bazen sıradan turistlere ezici gelir’. Tam da ‘Sır’daki gibi; her ayrıntının ve geçmişe dönüşün zamanı senkroniktir. Ritim asla bozulmaz. Bir düşünce ve onun tezi ya da antitezi olabilecek açıklama beklenmedik olaylara yüklenmiş bir şekilde eşzamanlı, yan yana verilir. Mesela ironik bir aşk sahnesinde Axel Vander, sevişmenin ayrıntılarını bir merhamet cinayetinin ayrıntılarıyla birlikte hatırlar...
‘Sır’ üst üste binen temalarıyla yoğun, gerek gerçek olaylarıyla gerekse de entelektüel meseleleriyle gerilimli bir roman. Hikâyenin merkezi gerilim noktası, Vander’in sakladığı -İkinci Dünya Savaşı dönemine dayalı- sır. Ancak o kadarla kalmamış Banville, gizemi anlatı yapısından karakterlerin zihinlerine, duygularına, ilişkilerine kadar yaymış. Vander’ın sanrıları, Cass’ın halüsinasyonları sayesinde kendimizi sanki bir rüyanın içindeymiş gibi hissediyoruz. Vander’in güvenilmez zihninden yapılan birinci tekil şahıs anlatısı şüpheleri daha da derinleştiriyor. Anlatı ağırlıklı olarak Alex’in ağzından ilerlerken Cass merkezli üçüncü tekil şahıs anlatısına yapılan ani geçişler de öyle... Bu iki karakter ruhlarını, geçmişlerini ve anılarını ne kadar çok keşfederlerse kimlikleri ve benlikleri o denli karmaşıklaşıyor.
Kimlik, benlik meselesi romanda önemli yer tutuyor. Banville, hikâyenin her detayını söz konusu temalara, dış dünyayla kurduğumuz ilişkiler ve ölümden sonra hatırlanma arzusuna bağlayan usta bir zanaatkâr. ‘Sır’da hayal ve gerçeklik, hatırlama ve unutma, varoluş ve kimliğin inşası, eylem ve kefaret üzerine çok fazla soru atmış ortaya. Bu sorular sadece anlatı içinde kalmıyor, ima yoluyla edebiyat dünyasının önemli yapıtlarını da işin içine katıyor. Banville romanını modernist edebiyata yapılan göndermelerle, verdiği referanslarla zenginleştirmiş.
Yukarıda sözünü ettiğim röportajında “Sizi roman yazmaya çeken neydi?” sorusuna “Dil. Kelimeler” yanıtını vermiş Banville. Gerçekten de o bir dil ustası. Bir cümle yazmayı kendi başına sanatsal bir disiplin olarak görür ve dış dünyanın nesnelerini romanın temaları ve motifleriyle kusursuz bir uyum içinde kullanmasını bilir.
‘Nabokov aracılığıyla Proust’un vârisi’ olarak nitelenen ama edebi mirasını Yeats, Joyce ve Henry James’e bağlayan Banville, ‘lirik, titiz ve ironik’ üslubunu bütün güzelliği ile sergilemiş. ‘Sır’da yaşlanmanın, bunamanın, özgürlük arayışının, aşkın ve ölümün mükemmel tasvirlerini bulacaksınız. Hikâyesi ve barındırdığı temalarıyla etkileyici, dil ve imge bakımından son derece zengin, duygusal olarak gergin titreşimlere sahip bir roman...

SIR

‘Tüm sertliğine rağmen bir tür aşk hikâyesi’

John Banville
Çeviren: Ayça Çınaroğlu
Sia Kitap, 2022
288 sayfa.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!