Tomur Atagök: Akademide kadınlar ayrımcılığın farkında bile değildi

Güncelleme Tarihi:

Tomur Atagök: Akademide kadınlar ayrımcılığın farkında bile değildi
Oluşturulma Tarihi: Ocak 17, 2020 11:35

İş Sanat Kibele Sanat Galerisi’nde devam eden retrospektif sergi ‘Döngüsel İzler’, Tomur Atagök’ün sanat yaşamından önemli işleri izleyiciyle buluşturmakla kalmıyor, doğa ve kadın hakları savunucusu sanatçının mücadelesine de ışık tutuyor.

Haberin Devamı

Hem akademisyen hem de sanatçı kişiliğiyle ülkemizde sanat ve müzeciliğin gelişiminde önemli bir rol oynayan Tomur Atagök’ün ‘Döngüsel İzler’ sergisi, İş Sanat Kibele Sanat Galerisi’nde izleyiciyle buluştu. 18 Şubat’a dek devam edecek bu sergi, doğa ve kadın hakları savunucusu Atagök’ün sanat yaşamını gözler önüne seriyor.
‘Döngüsel İzler’ retrospektif bir sergi. Sanatçının her döneminden işleri bir araya getiriyor. Bu sergi vesilesiyle Tomur Atagök’ün kariyerine yakından bakmakta da fayda var... 1939 yılında İstanbul’da doğan Atagök, Robert Kolej’den mezun olduktan sonra, 1960’ta aldığı bursla ABD’ye gitti. İlk önce Oklahoma’da, ardından da Kaliforniya Üniversitesi, Berkeley’de eğitim gördü.

ÇİÇEK ÇOCUKLARIN YARATTIĞI DEĞİŞİM
Sergisi vesilesiyle bir araya geldiğimiz Atagök, ABD’deki eğitiminin hayatı ve sanatı üzerine etkisini şu sözlerle anlattı: “Oklahoma’daki okulumda çok ilginç bir hocayla karşılaştım. Resim yapıyor ve resmi hareket eden bir kamerayla fotoğraflıyordu. Böylece eseri hareket eden bir hale sokuyordu. Yani, 1962’de San Francisco’ya gitmemden önce, bu hoca sayesinde yeni eğilimleri görmüş oldum. Berkeley’deki eğitimime başladıktan sonra ise ‘çiçek çocuklar’ ortaya çıkıvermişti. Bunlar ailelerinden ayrı, birlikte yaşamak istiyorlardı. Ve özellikle kadın-erkek ilişkisinde daha serbest olmak istiyorlardı.”
O yıllar, kadınların özgürlük mücadelesinin zirve yıllarıydı. Atagök’ü etkileyecek birçok olay yaşanıyordu. Ancak kendi sözleriyle onu en çok etkileyen şey, “Kadın sanatçıların yeterince birlikte çalışmadıklarının farkına varmalarıydı”. Judy Chicago ve Miriam Schapiro’nun işbirliğinden dersler çıkarıyordu: “Judy Chicago ve Miriam Schapiro, Los Angeles civarındaki bir okulda bir ‘kadın araştırmaları merkezi’ (Womanhouse) açtılar. Bu, bence çok önemliydi. Çünkü kadınlara neden başarılı ya da neden başarısız olduklarını gösteriyorlardı. Benim Türk kadınlarıyla ilgili bir resmim var. Orada da benzer kadın araştırmaları merkezlerini açmış olan bazı kadınları görürsünüz.”
ABD deneyimi, Tomur Atagök’ün zihninde önemli kapılar açtı. Bu, eserlerine de yansıyordu, kadın-erkek eşitsizliği karşısındaki tavrına da... Eserlerinde tanrıçalar kadar, sıradan kadınları da odağa aldı. Kendisi için aslında bu ikisi arasında bir fark yoktu. Ancak izleyicinin sorgulamasını istiyordu.
Türkiye’ye döndükten sonra Üsküdar Amerikan Kız Lisesi ve daha sonra Robert Kolej’de eğitimler verdi. Bu yıllarda şunu gözlemlemişti: “Genç kızların birlikte hareket etmeye başladığını ve feminist bir tavır içine girdiklerini gördüm. Bu kızlar, Türkiye’de daha dirençli olmaları gerektiğinin farkına varmıştı. Ben de bu hareketliliği izledim. Kadın sanatçılar çok başarılıydı ancak buna rağmen onlar hakkında kapsamlı bir araştırma yapılmıyordu. İyi galerilerle de çalışamıyorlardı. Ben yine şanslıydım. Yahşi Baraz’ın ilk açtığı sergilerden biri benimkiydi.”

Tomur Atagök: Akademide kadınlar ayrımcılığın farkında bile değildi


Haberin Devamı

AYRIMCILIK, GÜNLÜK HAYATA DA YANSIYORDU
Tomur Atagök’e o yılların sanat ortamında cinsiyet eşitsizliği olup olmadığını sordum; cevabı “Tabii ki, bir cinsiyet eşitsizliği vardı” oldu. Yaptığı bir araştırmadan bahsetti: “Bir araştırma yaptım. Yayımlandı da... Kaç kadın, araştırma görevlisi olarak işe alınmış, kaç kişi profesörlüğe yükseltilmiş diye bakmıştım... Bir eşitsizlik söz konusu olduğu ortaya çıktı. Bu ayrımcılığın günlük hayata da yansımaları oldu. Çok ilginç olan ise kadınların bunun farkında olmamasıydı. Çok sayıda genç kız öğrenci olarak okullara giriyor. Bunlardan çok azı araştırma görevlisi olabiliyor. Çok az bir kısmı da Avrupa’ya gönderiliyordu. Bu senelerdir devam eden bir şeydi. Peki bugün ne oldu? Çok sayıda güzel sanatlar fakültesi açıldı. Çok sayıda vakıf üniversitesi var. Peki hocalar kim, kim ne ders veriyor? Ne öğretiyorlar? Önemli olan bu...”

Haberin Devamı

‘MÜZELER HEDEF KİTLE BELİRLEMELİ’
Tomur Atagök, 1980-1984 yılları arasında MSGSÜ İstanbul Resim ve Heykel Müzesi Müdür Yardımcılığı görevinden sonra Yıldız Teknik Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak kurumun Kültür, Basın ve Dış İlişkiler Başkanlığı’nı yaptı. 1989 yılında ise Türkiye’de ilk müzecilik yüksek lisans programını kurarak emekliliğine kadar yürüttü. Atagök’e bu programın önemini de sorduk...

Müzecilik yüksek lisans programının kurucususunuz. Sanatın erişilebilirliğiyle ilgili bir sorun olduğunu gördünüz, değil mi?
Sadece Amerika’da değil, dünyanın birçok yerinde müzeler gördüm. Bu müzelerin sanata katkılarını çok iyi anladım. Ancak şöyle bir sıkıntı da vardı: O kadar müze olmasına rağmen kadın sanatçıların işleri müzelere alınmıyordu. Değerlendirme yapılmıyor, yapılsa bile şahsi değerlendirmeler yapılıyordu. Ben de ‘Müzecilik nedir?’ diye sordum. Burada ‘küratör’ kelimesiyle karşılaşıyorsunuz. Küratör ne yapar? Aslında sanat eserini korur. ‘Cure’ kelimesinden geliyor. Oysa burada küratörü farklı bir şekilde algılıyoruz. Biz birtakım değerleri çok yanlış anlıyoruz. Sadece sanat tarihi bilmek yeterli değil. Eserin neler anlattığını, kimi anlattığını ve kimi, nasıl anlatması gerektiğini bilmeliyiz.

Haberin Devamı

Bu programın başlamasından bugüne Türkiye’de müzeciliğin gelişimi hakkında neler düşünüyorsunuz?
Çok müze açıldı. Ancak bunların sergileme ve izleyiciyle iletişim kurma aşamasında ne kadar başarılı olduğu tartışılır. Her şeyden önce bir genel veritabanı çıkarmak lazım. Hedef kitle belirlenmeli...

Özel girişimler şu anda ülkemizde öne çıkıyor. Devlet müzeleri ise beklenen noktada değil. Devletin müzelere destek vermesi ya da desteğini artırması ne gibi kazanımlar sağlar sizce?
Devletin bir süredir sinemaya ağırlık verdiğini, desteklediğini biliyorum. Yararı oldu mu? Oldu. Dolayısıyla sinemaya verilen destek, görsel sanatlara da verilirse görsel sanatların da gelişmesi mümkün olacak. Emin değilim. Ancak bir ilerleme kaydedilebilir.
Tomur Atagök’ün ‘Döngüsel İzler’ başlıklı retrospektif sergisi, 18 Şubat’a dek İş Sanat Kibele Sanat Galerisi’nde.

Haberin Devamı

Tomur Atagök: Akademide kadınlar ayrımcılığın farkında bile değildi

BAKMADAN GEÇME!