Güncelleme Tarihi:
Annesinin, adını Mozart’ın ‘Sihirli Flüt’ operasından etkilenerek koyduğu Tamino (Moharam Fouad), Mısır’ın önemli müzisyenlerinden Moharam Fouad’ın da torunu. Belçika’da büyümüş, yine de hem Arap hem Batı kültürünün, her ikisinin de hayatında etkisi var.
Yaşının çok ötesinde bir derinliğe ve zengin ses rengine sahip olmasının nedeni tam da bu belki de... Clash Magazine’in ‘güçlü ses’ olarak tanımladığı Tamino, konser öncesi sorularımızı yanıtladı.
İlk grubun bir punk grubu, doğru mu? Bir de annenin plakları var...
Aslında ilk göz ağrım tiyatroydu. Sonra onu müzikle aldattım! 10 yaşındayken klasik piyano çalmaya başladım. 2-3 yıl devam ettikten sonra nota çalışmaya sabrım olmadığını gördüm. Benim için fazla matematikti ve zaten okulda matematikten nefret ediyordum. Bir süre hiç müzikle ilgilenmedim ama tiyatro devam etti. Ve 14 yaşında ilk şarkımı besteleyerek müziğe geri döndüm. Çok kötü bir şarkıydı ama yeni bir obsesyonun ilk kıvılcımını attı.
Ve evet, annemin plak koleksiyonunun çok önemli bir yeri var, aslında kendisinin de rolü büyük. Annem devamlı piyano çalıyordu ve şarkı söylüyordu. Evet, ilk grubum gerçekten de bir punk grubuydu. 17 yaşında Amsterdam’da müzik çalışmaya gittim ve kendi adımı kullanıp solo olarak sahne almaya başladım.
İlk single’ın ‘Habibi’nin arkasındaki hikâye nedir?
Sanırım yazdığım her şarkının bir hikâyesi var. Hiç anlamı yokmuş gibi gözükenlerin bile... Ama detaylı bir şekilde bunları anlatmak dinleyicinin kendi yorumunu ve şarkıyı dinlerken hissettiklerini zedeler sanırım. İyi bir şarkı, sanki kendi şarkınmış gibi hissettirir. Sanki sana ait duyguları anlattığını hissedersin ve sanki senin de yaşadığın meseleleri anlatıyordur. Bu yüzden şarkılarımın ardındaki hikâyeleri açıklamaktan kaçınıyorum.
YouTube’da ‘Summertime’ cover’ını dinledim. Çok iyiydi... Başka caz standartlarını da seslendirmeyi düşünüyor musun?
Teşekkür ederim. Aslında o sıra ne yaptığımla ilgili hiçbir fikrim yoktu açıkçası. Belçikalı ünlü piyanist Jeff Neve, Radio 1 için düzenlenen bir caz müziği akşamında, sahnede ona katılmamı istedi. Ben caz müzisyeni değilim. Standartlara gelince, çok şey bilmiyorum. Ama caz müziğini çok seviyorum. En sevdiğim caz müzisyeni biraz tuhaf bir isim: Rabih Abou-Khalil. Geleneksel Arap müziğiyle cazı sentezliyor. Özellikle, ‘Blue Camel’ isimli albümüne bayılıyorum.
Seni Jeff Buckley’ye benzetiyorlar...
Benzetilmekten onur duyarım... Sadece benzetme olarak kalırsa...
Mısır ve Belçika arasında, Arap ve Batı kültürüyle iç içe büyüdün... Birbirinden farklı iki kültürle yaşamak nasıldı?
Belçika’da büyüdüm ve aslında kendimi oldukça Avrupalı hissediyorum. Ama Mısır’a da defalarca gittim. Arap müziğine büyük ilgi duyuyorum. 30’lar-70’ler arasına özellikle... Oum Kalthoum, Farid Al Atrache veya büyükbabam Moharam Fouad gibi sanatçılar beni çok etkiledi.
Gelecek planların neler?
Öncelikle, sana geliyorum Türkiye! Ve ardından, dünyadaki birçok ülkeye daha... Müziğimin beni bir sürü harika yere götüreceğini bilmek muhteşem bir duygu. Bir tarih veremem ama çok kısa zaman içinde albüm yayımlayacağımı söyleyebilirim.