Her yıl 27 Mart Dünya Tiyatro Günü nedeniyle tiyatro sahnelerinden okunan uluslararası ve ulusal bildiriler yayımlandı. Bu yılki uluslararası bildiriyi Pakistanlı oyun yazarı ve 1984'te kurulmuş olan Ajoka Tiyatrosu’nun Genel Sanat Yönetmeni Shahid Nadeem kaleme aldı. Ulusal bildiride ise akademisyen, eğitmen ve oyuncu Doç. Dr. Lemi Bilgin’in imzası var. Covid-19 salgını nedeniyle tiyatrolar kapalı olduğu için, bu yıl basın ve internet aracılığıyla paylaşılan bildiriler, perdeler yeniden açıldığında gelenekselleşmiş şekliyle sahnelerden okunacak.
Devlet Tiyatrosu eski Genel Sanat Yönetmeni Doç. Dr. Lemi Bilgin, ulusal bildiride tiyatronun ‘insanları bir araya getirme’ gücünü anımsatarak “Farklı oldukları için birbirini yok etmek isteyenlere karşı, benzerliklerimizi ortaya çıkarıp, birbirimizi anlamanın, diyaloğun, birlikte yaşamanın yollarını arayacağız" ifadelerine yer verdi.
Lemi BilginBilgin'in yazdığı ulusal bildirinin tamamı şu şekilde:
Binlerce yıldır olduğu gibi siz ve biz, seyirciler ve oyuncular yeniden buluşacağız, yine bir araya geleceğiz ve birlikte yaratılan anların tanığı olacağız. Bizi birbirimizden ayıran tüm engelleri, tüm farklılıklarımızı unutup, bizi birbirimize bağlayan ortak duyguların, ortak tehlikelerin, ortak özlemlerin büyülü dünyasına katılacağız. Var olmak için birilerine aracılık edip körü körüne savunucusu olmak yerine, gerçeklerin üstündeki örtüyü kaldırıp bir ışık tutacağız. Farklı oldukları için birbirini yok etmek isteyenlere karşı, benzerliklerimizi ortaya çıkarıp, birbirimizi anlamanın, diyalogun, birlikte yaşamanın yollarını arayacağız.
Görmek istemeyenlerin gören gözü,
Söylemek için cesareti olmayanların söyleyen dili olacağız.
Bizi tek bir kalıba dökmek isteyenlere karşı çok sesli, çok renkli bir dünyanın savunucusu olacağız.
Biliyoruz,
Savaşların, çatışmaların, baskıcı düzenlerin, yırtıcı kapitalizmin hüküm sürdüğü,
Doğanın katledildiği,
Kadınların ezilip öldürüldüğü,
Hukukun adaletin yok sayıldığı,
Sınırlarda çocukların solduğu,
En büyük acıları en masumların yaşadığı bir zaman diliminden geçiyor dünya.
İşte bunun için,
İçinde yaşadığımız zamanı utandırmak, bu utanca ortak olmamak için,
Barışı öksüz bırakmamak,
Umutlarımızı yeşertmek için,
Sansüre, engellere, yasaklara, yokluklara karşı tiyatronun yeniden ve daha cesaretle var olduğunu göstermek için,
Kilit altına alınamayan sözcüklerle, şarkılarla, dansla, ışıkla, renkle
Yeniden buluşacağız
Birlikte olacağız
Siz ve biz
Yani tiyatro.
Shahid Nadeem (yukarıdaki fotoğraf) ise uluslararası bildiride “kayıtsızlık, rehavet, kötümserlik ve açgözlülüğe karşı savaşmalıyız” dedi. Nadeem'in bildirisinin tamamı şu şekilde:
BİR MABET OLARAK TİYATROAjoka Tiyatrosu’nun sahnelediği, Sûfî şair Abdullah Şah üzerine bir oyun sonrasında, seyirciler
arasından yaşlı bir adam büyük Sûfî’yi canlandıran oyuncuya yanaştı. Yaşlı adamın yanında genç bir oğlan
da vardı. “Torunumun durumu çok kötü, bir okuyup üfler misin oğlum?” diye sordu. Hazırlıksız yakalanan
oyuncu “Ben Abdullah Şah değilim, rol yapıyorum sadece, oyuncuyum ben,” dediyse de yaşlı adam: “Sen
oyuncu değilsin oğlum, Abdullah Şah sende vücut bulmuş. Sen onun avatarısın (4),” dedi. Bir anda
oyunculuğun, tiyatronun yepyeni bir boyutunun farkına vardık, oyuncu, canlandırdığı karakterin
reenkarne olmuş haliydi.
Abdullah Şah’ınki gibi, her kültürde çokça bulunan hikayeleri keşfetmek, biz tiyatro yaratıcıları ve bu
hikayelerle tanışmamış ancak hevesli seyircilerle arasında bir köprü kurabilir. Sahnede oynarken bazen
tiyatro felsefemiz, yani toplumun değişim elçileri olma rolü bizi andan alıp götürüyor, o zaman halkın
büyük bir kısmını arkada bırakıyoruz. Günün zorluklarıyla uğraşarak, belki savaşarak kendimizi tiyatronun
sağlayabileceği son derece kuvvetli manevi deneyimlerden mahrum bırakıyoruz. Yobazlık, nefret ve
şiddetin yine sükse yaptığı günümüz dünyasında farklı milletler, inançlı insanlar ve topluluklar arasında
büyüyen bir kin var; bu kin nefret ideolojilerini beslediği sırada çocuklar yetersiz beslenmeden, doğum
yapan anneler sağlık hizmeti yetersizliklerinden ölüyor. Gezegenimiz iklim faciasına hızla yaklaşıyor,
Mahşerin Dört Atlısının toprağı döven nal sesleri artık duyuluyor. Manevi gücümüzü tazelemeliyiz,
kayıtsızlık, rehavet, kötümserlik ve açgözlülüğe karşı savaşmalıyız. Yaşadığımız dünyayı, bizi yaşatan
gezegeni önemsememeye karşı savaşmalıyız. Tiyatronun bir rolü var, insanlığı giderek içine sürüklendiği
boşluktan çıkarıp silkelenmeye, harekete geçmeye itmede asil bir rol bu. Tiyatro oynandığı sahneyi,
performans alanını kutsal bir yüksekliğe taşıyabilecek güçtedir.
Güney Asya’da sanatçılar sahneye adım atmadan önce selamlamak için sahneye dokunur, bu
maneviyatın kültürle iç içe olduğu dönemden kalma bir gelenektir. Bu ortakyaşar ilişkiyi sanatçı ve seyirci
arasında, geçmiş ve gelecek arasında yeniden kurmanın vakti geldi. Tiyatro yaratımı kutsal bir iş olabileceği gibi, oyuncular da oynadıkları rollerin birer avatarı olabilir. Tiyatro bir mabet olabileceği gibi,
mabet de performans alanı olabilir.
İKİ OYUN YAYIMLANACAK
Küresel salgın nedeniyle perdelerini kapatan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları da 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nde daha önce sahnelediği, bir çocuk ve bir yetişkin oyununu, https://kultursanat.istanbul/ adresinden sanatseverlerle buluşturacak. Sanatseverler 27 Mart Cuma günü saat 20.00’de ‘Geç Kalanlar’, 28 Mart Cumartesi saat 14.00’da ‘Pollyanna’ oyunlarını internet üzerinden izleyebilecek.
TEB ÖDÜLLERİ ERTELENDİ
Tiyatro Eleştirmenler Birliği'nden yapılan açıklamada Korona virüs salgını nedeniyle 29. TEB Ödülleri'nin ertelendiği duyuruldu...