Güncelleme Tarihi:
Tarih; ‘eğer’, ‘keşke’, ‘şayet’ ile başlayan yorumları kabul etmez. Tarihçiye “Eğer öyle olmasaydı, böyle mi olurdu?” kalıbıyla soru yönelttiğinizde cevap alamazsınız. Üstüne de bu konuda tarih disiplininin benimsediği ilkeleri dinlersiniz.
Ancak okuyucularını böyle sorulara sevk etmesi kaçınılmaz olan bazı tarihi mevzular var. Okuyucular bu soruları sormaktan kendini alamaz. Mesela Yıldırım Bayezid ile Timur ordularının Ankara’daki savaşı tam da bu neviden bir mevzu: ‘Eğer Bayezid galip gelseydi İstanbul çok daha erken mi fethedilirdi?’ ‘Timur, Altınordu’yu ezmeseydi, Ruslar o kadar hızla güçlenebilir miydi?’, ‘Peki ya Timur’un Çin seferi gerçekleşseydi?’, ‘Timur ve Yıldırım savaşmak yerine ittifakla doğudan batıya seferlere çıksalardı bugün başka bir tarih mi okuyor olurduk?’
Soru listesi uzar gider ama cevabı yoktur. Tarih meraklılarının yapması gereken bu konulardaki kaynakları iyi takip etmeleridir. Yıldırım-Timur meselesinde Timur az bilinen taraftır. Savaşın iki Müslüman ve Türk hükümdar arasında geçmiş olması da kavganın sebepleri konusunda geniş bir merak uyandırır. Bu merak, tarihi efsaneler ve dedikodularla da beslenir.
Prof. Ahmet Şimşirgil’in ‘Otağ 2 - Emir Timur’u, Timur’u ve devrini merak edenler için dikkat çeken bir çalışma. Klasik Osmanlı kaynaklarının dışında hem Avrupalı tarihçilerin çalışmalarından da faydalanılmış. Kitapta Timur’un bir devlet adamı ve asker olarak geniş ve detaylı bir portresi var. Çevirdiğiniz her sayfa bu müthiş ve efsanevi hükümdarın tarihte ne kadar haklı bir yer tuttuğunun delili niteliğinde... Kitaba göre Timur 69 yıllık ömründe 35 yıl hüküm sürdü. 17 büyük savaş yaptı, hiç kaybetmedi. 27 ülkenin hükümdarı oldu. Taktik ve strateji dehasıydı. Ordu lojistiği ve nakliye konusunda birçok ilki gerçekleştirdi.
Müslüman devlet kültürünün “Adalet mülkün temelidir” şiarından şaşmamış, mührüne ‘rasti rusti’ (güç adalettedir) ifadesini kazıtmıştı. İstişare (danışma) ve müzakere değişmez özelliklerindendi. Kitapta kendisinden alıntı yapılan İngiliz tarihçi M. J. Roberts’a göre Timur, “Eşi benzeri bulunmaz” bir generaldi. 200 bin kişilik ordusunu yaz-kış bütün coğrafi şartlara uyumlu bir şekilde hızla hareket ettirebiliyordu.
“Bileği güçlü bir kişiyi yıkar, bilgisi güçlü ise bin kişiyi” mottosunu benimseyen Timur, haber ve istihbarat toplamayı da başarıyla kurumsallaştırmış. ‘Havadis Kâtipliği’ diye bir kurum ihdas etmiş. Bu kâtipler, ülkeye gelen giden herkesi, ülkede olup biten her şeyi kayıt altına alıp merkeze göndermekle görevlendirilmiş...
ÖFKE VE ENTRİKA
Ankara Savaşı’na giden süreç ise ‘filmlere konu olacak’ cinsten... Anadolu Türk beylikleri, Timur’u sürekli Osmanlı’ya; Timur’dan kaçan Türkmen beyleri de Yıldırım’ı Timur’a karşı kışkırtır. Arada mektuplar gelir gider. İpleri kopmaya götüren bu mektuplaşma sürecinde Karamanoğulları’nın mektup götüren elçileri yakaladığı, mektupların içeriğini değiştirdiği bile yazılır kaynaklarda. Ayrıca Ceneviz, Fransa ve Doğu Roma (Bizans) gibi müzmin Osmanlı rakipleri de bu savaşı iştahla beklemektedir. Nihayetinde Timur’un Delhi’nin yağmur ormanlarını, Kafkasların karlı dağlarını, Bağdat ve Basra’nın çöllerini geçmiş namlı ordusu Ankara bozkırlarına gelip dayanır...
Kitabın sayfaları bu kanlı savaşın detaylarıyla dolu. Timur’un sonraki seferlerinin de... Ama benim aklımda hâlâ tek bir soru var: “Eğer bu savaş olmasa, Timur ve Yıldırım müttefik olsaydı tarihin seyri nasıl olurdu?”