Tess Gerritsen efsanesi bu kitapla başladı

Sadece ‘Rizzoli&Isles’ polisiye serisiyle değil, yazdığı diğer polisiye ve tıbbi gerilim türü romanlarıyla dünyanın en çok okunan yazarları arasındaki Çin asıllı Amerikalı Tess Gerritsen, ilk romanını 1987 yılında yayımlar. ‘Gece Yarısından Sonra’ ismini verdiği romanın ana karakteri Sarah Fontaine, kocasının ölümünün ardındaki gerçeğin peşine düştüğünde yanında hiç hesapta olmayan birinin aşkını bulur. Romantizmle gerilimi bir araya getiren bu romanı, aynı türden sekiz kitap takip eder...
Tüm dünyada ‘Gerilimin Kraliçesi’ olarak anılan Gerritsen’e asıl ününü kazandıran, antropoloji lisansı ve ardından aldığı tıp eğitimi birikimini romanlarında etkileyici bir biçimde kullanması olur.

1979 yılında dahiliye alanında hekimliğe başlayan Tess Gerritsen, hamilelik döneminde izin alarak bir dergiye kısa hikâye sunar ve bu dergide birincilik kazanır. Doğum iznine ayrıldığı dönemde ise ‘Gece Yarısından Sonra’ kitabını çıkararak yazarlık hayatına ilk adımını atar. Gerritsen’i polisiye edebiyat dünyasına sokan ‘Gece Yarısından Sonra’, Geoffrey Fontaine ismini kullanan eski ajan Simon Dance’ın Berlin’de bir otel odasında kendisine suikast düzenlemeye gelen kiralık katili öldürmesiyle açılıyor. Cesedi yatağa koyan Dance tüm odayı ateşe verip ortadan kayboluyor. Eşinin eski bir ajan olduğunu bilmeyen Sarah Fontaine, gerçeğin peşine düşüyor ve kendini Avrupa çapında CIA, FBI, Mossad ve KGB’nin dahil olduğu bir casusluk kovalamacasının içinde buluyor. Sarah’a kocasının ölüm haberini veren ABD Dışişleri Bakanlığı’nda görevli Nick O’Hara da bu yolculukta Sarah’ın yanında yer alıyor. Nick’i bu tehlikeli yolculuğa çıkaran tek neden ise aşk oluyor. İkilinin arkasından Berlin’e gelen CIA’in şeflerinden Roy Potter’in yardımcısı Tarasoff’a söylediği gibi: “Aşk deyince söylemeye çalıştığım yakıcı bir şey, seni çıldırtacak, hayatını riske attıracak bir şey. Hatta evlenmene bile sebep olacak bir şey.” Yazar, romantizm, gerilim ve şiddetle ördüğü kurgusuyla sayfaları kesintisiz çevirtmeyi başarıyor.

Gerritsen’in yeni yayımlanan diğer romanı ‘Karanlığın Ayak İzleri’ de okuyucuyu İngiltere, Fransa, Yunanistan ve Almanya’da bir yolculuğa çıkaran casusluk hikâyesi. Şimdilerde 20’li yaşların sonlarında olan Jordan ve Beryl Tavistock, katıldıkları bir partide MI6 ajanı olan ebeveynlerinin ölümleri hakkında bilmedikleri dedikoduyu sarhoş bir misafirin ağzından duyuyor. Babalarının, bir ilişkisi olduğunu keşfettiği annelerini vurduğu ve sonra da intihar ettiğine dair söylenenlere bir dakika bile inanmayan kardeşler gerçeği ortaya çıkarmak için Paris’e gidiyor. Beryl’nin partide tanıştığı eski CIA ajanı Richard Wolf da bu yolculukta onları korumak için yanlarında yer alıyor. Ancak güvenin iki ucu keskin bir kılıç olduğu casusluk dünyasında, arkadaşlar düşman, düşmanlar katil oluyor. Gerritsen’in aşk dolu renkli karakterleri cinayetleri aydınlatırken biz okuyuculara ise onları takip etmek kalıyor.
Gerritsen sade dili, kendine özgü tarzı, akıcı anlatımı ve sürükleyici olay örgüsüyle okuyucunun bir solukta bitirebildiği eserlerini, Stephen King’in de memleketi olan Maine’de yazıyor.
Meraklısına not: Gerritsen’in ‘Asla Arkana Bakma’ ve ‘Bıçak Sırtı’ isimli kitapları da haziran sonunda yine Doğan Kitap’tan çıkacak.

Gece Yarısından Sonra
Tess Gerritsen
Çeviren: Özlem Gültekin
Doğan Kitap, 2020
272 sayfa, 35 TL.

Karanlığın Ayak İzleri
Tess Gerritsen
Çeviren: Cumhur Mısırlıoğlu
Doğan Kitap, 2020
256 sayfa, 33 TL.