Güncelleme Tarihi:
Tek bir roman içinde birbiri içine geçmiş beş hikâye (Siyah Kule, Sevdiklerinizin Acısı, Kristal Bahçe, Bir Merkezin Sesi, Amma Palavra Ha!) var. Beş farklı hikâyeyi aslında bir şekilde hepsinin birbiriyle ilgili olduğuna dair kuvvetli bir tahmin duygusuyla okuyorsunuz. Ancak tam olarak hangi hikâyenin hangisine tam da nereden bağlanacağını bilmiyorsunuz. İşte size sayfaları birbiri ardına merakla çevirmenizi ve kitabı elinizden düşürmeden bir solukta bitirmenizi sağlayan, başı ile sonu arasında atılan bu kusursuz düğümler oluyor. Jonathan Coe imzalı roman ‘11 Numara’ ile ilgili en etkileyici unsur işte bu kurgusu ve bu kurgunun peşi sıra gelen sürükleyiciliği...
Jonathan Coe bu kez gerçek bir hikâyeden yola çıkmış ancak bu gerçeklik içerisinde “masal masal içinde” der gibi gerçeküstü betimlemelerle anlatımını zenginleştirmiş. Özellikle ‘Kristal Bahçe’nin anlatıldığı hikâyenin tılsımı ve romanın bağlandığı gerçeküstü sonuç bize bu hissi veriyor. Bir yandan nefes nefese aksiyonu takip ederken bir diğer yandan da tinsel bağlantılar okurun duygusal tarafını besliyor. Her ne kadar yazar, romanı “Amma palavra ha!” diye ironik bir konu başlığıyla bitirse de tüm roman boyunca içten içe bu palavra denilen gerçeküstü sona kendinizi sürüklenir buluyorsunuz.
Romanın bir diğer dikkat çeken tarafı da yazarın gündelik hayattan bahsederken sosyal medyanın yaşamımızın nasıl da merkezine oturduğunu ironik bir dille anlatması. Sosyal medyanın yol açtığı anlamlar, hatta internetin hayatlarımızı nasıl değiştirdiği, mesaj kaygısı gütmeden, gayet gerçekçi bir anlatımla gözler önüne seriliyor. ‘Survivor’ ve etkileri, bu anlamda belki de günümüz toplumunun bir aynası.
2015 yılında ilk baskısını yapan ‘11 Numara’, 2010’lu yılların başında İngiltere ekonomisinin de bir eleştirisini sunuyor bizlere. 2008 küresel ekonomik krizinden payını alan İngiltere’de, krizin gündelik hayata etkilerini de okuyoruz. 16 yıldır ilk kez 2008 kriziyle daralan İngiltere ekonomisi, işsizlik oranı artarken bir diğer yandan uygulanan tasarruf tedbirlerinin insanların yaşamını nasıl da etkilediği çarpıcı bir şekilde ele alınmış. Ancak yine üstü kapalı, yine okuru bu konuya odaklamadan kurgunun alt teması olarak kullanılıyor bu durum, yazar tarafından. Sanki bir ressamın ana rengi üzerine tablosunu işlemesi gibi Coe, romanı incelikle ekonomik krizin üzerine kuruyor. “Her kriz kendi fırsatını yaratır” klişesiyle krizin fakirleştirdiği geniş kitleler ile krizin daha da zenginleştirdiği bir azınlığın yaşadığı hayatlar arasındaki uçurumun büyüklüğü de romanda, özellikle son bölümde kalın puntolarla yazılmamış da olsa, kocaman bir sesle sunuluyor bizlere.
Yine kaçırılmaması gereken bir Jonathan Coe romanıyla karşı karşıyayız. Roman bitince tadı damağınızda kalacak ve sıradaki romanı için kendinizi kitapçı raflarında yeni bir Jonathan Coe romanı ararken bulacaksınız. Şimdi romanın tadını çıkarmanın zamanı geldi...
11 NUMARA