Güncelleme Tarihi:
Dünya hızla alışageldiğimiz kimliğini değiştirip başkalaşırken insanlar da oluşmaya başlayan bu yeni düzende kendi yollarını bulmaya çalışıyor. Normaller farklılaşıyor. Eskilerin yerini yeniler alıyor. Giden gidiyor, kalanlar ise kurulan bu yeni âlemde yaşayacak gücü kendinde bulabilmek için ayak uydurma derdine düşüyor. İnsanlığın, gelen yeni çağa ayak uydurma çabalarının onu iyiye mi, yoksa kötüye mi yönelttiği ise bugün için büyük bir soru işareti. Bu soru işaretinin ardından yaşanacaklara dair fikirler, düşünürler tarafından öne sürülmeye başlandı. İşaretler iyiye alamet değil. Bu düzenle geleceğe doğru atılan her adımın insanlığın düşüşüne yol açacağı üzerinde fikir birliği var adeta.
Edebiyatın da bu noktada boş durması beklenemez elbette çünkü böylesi kırılmalar, beslendiği en önemli kaynaklar arasında yer alır. Tam da bundan, söz hakkı her zaman saklıdır. Şöyle bir gerçek de var ki toplumsal alametleri okumada edebiyat her zaman muteber bir yere sahip olmuştur.
Edebiyatımızın değerli seslerinden Gaye Boralıoğlu da yeni öykü toplamı ‘Alâmetler Kitabı’nda böyle bir okumaya girişiyor. Geleceğin ya da bir adım ötesinin nasıl şekilleneceği üzerine düşünüyor. Distopik diyebileceğimiz ama bugünden çok da uzak olmayan bir dünyanın neye benzeyebileceği ile ilgili edebiyatla birlikte bir anlamda fikir yürütüyor. Evet, ‘Alâmetler Kitabı’nda toplanan öykülerin distopik bir atmosferi var ve dolayısıyla bu öykülere Boralıoğlu’nun zihninden çıkmış bir gelecek tasavvuru diyebiliriz. Ancak bugünle bağını asla koparmıyor yazar. Bu anlamda dünyanın bugünkü ahvaline bakıp dertlendiklerinin bir adım ötesinde ne hal alabileceğinin resmini çiziyor aslında Gaye Boralıoğlu öyküleriyle.
BUGÃœN ASLINDA FRAGMAN...
Dün yaşansa ‘anormal’ kabul edeceğimiz fakat bugün gördüğümüzde yadsımayıp ‘normal’ gördüğümüz olayların ruhunu taşıyor ‘Alâmetler Kitabı’nda Gaye Boralıoğlu. İnsanlığın normal algısı üzerine yeniden düşünmesini isteyip aslında nasıl da uçuk bir devre doğru adım adım yol aldığımızı duymak isteyen kulaklara usulca fısıldıyor, görmek isteyen gözlere göstermek istiyor. Teknoloji de savaşlar da ahlaki çöküntü de sıradanlaşan kötülük de Boralıoğlu’nun bu gelecek okumasında yerini alıyor, çünkü bugünü bir anlamda fragman olarak görüyor yazar. Geleceğin çok daha vahşi, acımasız ve ahlaktan yoksun olabileceğinin altını çiziyor. Yani günün getirdiği alametlerin peşine düşüp bunların nelere gebe olabileceğini gösteriyor. Bunu yaparken ise fantastikten de absürtten de bilimkurgudan da yararlanıyor. Yazarın, ‘Alâmetler Kitabı’nda ortaya koyduğu öykü evreninin bu anlamda renkli ve çoksesli olduğunu söyleyebiliriz. Fakat tüm bunların yanına koyduğu acı bir gerçekçi katman var ki, kitapta bir araya gelen öykülerin asıl rengini bulmasını sağlayan bu. Hayal gücü ve gerçeğin bu buluşmasından ortaya çıkan ise ‘Alâmetler Kitabı’ oluyor işte.
‘Alâmetler Kitabı’nda 14 öykü yer alıyor. Gündelik hayatın içinde akan ve artık sıradanlaşmış kötülüğün nasıllığı üzerine düşünen herkese dokunan metinler hepsi. Boralıoğlu’nun geleceğe dair açtığı bu öykü penceresinden bakanlar, gördükleri manzarada kendilerine de rastlayabilirler ayrıca. Çünkü yazarın öykü evreninin içine aldığı tepetaklak dünyanın ister istemez bir parçasıyız her birimiz.
ALÂMETLER KÄ°TABIÂ
Gaye Boralıoğlu
İletişim Yayınları
139 sayfa, 25 TL.