Güncelleme Tarihi:
1914’te Brno’da doğan Bohumil Hrabal, 1934’te Prag Karl Üniversitesi’nde hukuk tahsiline başladı ama 1939’da savaş çıkınca öğrenimine ara vermek zorunda kaldı. Nazi işgali bitene kadar küçük bir kasabada demiryolu işçiliği yaptı. 1946’da hukuk diplomasını aldı ama hayatını kazanmak için çok farklı işlerde çalıştı. Bu sıralarda edebiyata da yönelmiş, Prag’ın yeraltı sanat ve edebiyat çevrelerine katılmıştı. 1948’de şiirlerini topladığı ilk kitabı ‘Kayıp Sokak’ı yayımladı. Sonraki kitapları müstehcenlik ve sansür nedeniyle ancak 1963’ten itibaren özgürlüklerine kavuşabildi. İlk öykü kitabı ‘Derindeki İnciler’ 1963’te, ilk romanı ‘Yetişkinler ve İleri Düzeyde Öğrenciler İçin Dans Dersleri’ 1964’te yayımlandı. 1968 Prag Baharı ile birlikte yeniden yasaklanan kitapları 1970’ten 1989’a kadar ‘yeraltı’ basımlarla yayımlandı. 3 Şubat 1997’de, kaldığı hastanede güvercinleri beslerken pencereden düşerek -veya atlayarak- hayata veda etti.
BİR PALAVRACININ HATIRALARI
‘Yetişkinler ve İleri Düzeyde Öğrenciler İçin Dans Dersleri’ni tamamladığında 50 yaşındaydı Hrabal ama 80 sayfalık tek cümleden oluşan bu kısa romanda özgün anlatı biçimini yakalamıştı; konusunu konu dışına çıkışlarda bulan bir biçimdi bu. Tam da bu nedenle ne anlatıyor sorusunu yanıtlamak bir hayli zor. Bu çabaya girişmeden önce, kitaba eklenen Adam Thirlwell’in kuşatıcı ‘Sonzöz’üne değinmekte fayda var. Belli ki edebiyat ve özellikle Bohumil Hrabal konusunda uzman olan Thirlwell’in yazara ve romanına ilişkin kapsamlı değerlendirmesini mutlaka okumanızı öneriyorum. Okuduğunuz bu yazı da ‘Sonsöz’den yararlanarak hazırlandı.
‘Yetişkinler ve İleri Düzeyde Öğrenciler İçin Dans Dersleri’ gerçeklikle kurmaca ilişkisinin neşeli ve özgün bir örneği. Gerçekliğin nasıl hazin ve ciddi biçimde şekil değiştirip bir kurmaca içine akabileceğinin kaydını tutuyor Hrabal.
Hikâye bir tür birahanede -muhtemelen sessizce bir genelev olarak da işleyen bir birahanede- bir grup ‘genç hanım’a hitaben, 70’ine yaklaştığını neşeyle kabul eden ve özellikle monarşi döneminde başından geçenleri anlatan bir adamın monoloğu şeklinde kaleme alınmış. Doğrusal bir çizgi izlemeyen, çağrışımlar yoluyla daldan dala sıçrayan bir anlatıya tanık oluyoruz.
Hrabal’ın çok sevdiği dayısı Pepin’den esinlenerek yarattığı sevimli palavracının hayatı 80 sayfa içinden cımbızlandığında biraz olsun şekilleniyor: “askermiş ama kunduracı olmak için ordudan ayrılmış. Kunduracılıktan sonra (gene Pepin Dayı gibi) maltçılık işine geçmiş. Çalışmaya tutkun biri. (...) Sokol Jimnastik Kulübü’nün de eski bir üyesi, kendi deyişiyle ‘Mozart gibi duyarlı ve Avrupa Rönesansı’nın hayranı’ olan bir kimse. Çünkü özellikle gönül çelen biri: Avrupa Rönesansı’ndan kastı sekstir (...), ‘dans dersi’ derken de yine aynı şeyi kasteder ve ‘zengin hanımlar her zaman çok romantiktir, bana da o tip tekliflerde bulunurlardı, şirpençeler çıkardı her tarafımda’ diye açıklar kendinden emin bir şekilde...”
SOHBETİ TATLILAŞTIRMAK İÇİN
Sözü döndürüp dolaştırıp kendi başarılarına getiren, en kötü koşullarda bile kendisinden her daim memnun olan, aslında çoğu dehşet verici hikâyelerden mürekkep bir geçmişi anlatılar sayesinde yaşanılır kılmaya çalışan bir anlatıcıdır konuşan. “Yaşamanın yerine konuşmayı koymuştur, kurmacanın alternatif güzelliğine, kendi hikâyelerine bağlılığında kahramandır.” Entelektüel derinliği Anna Nováková’nın ‘Rüya Tabirleri’ kitabı ile Bay Batista’nın evlilik ve cinsellik hakkındaki yazılarından ileri gitmez ama konuşmaya başladığında bunları derin bir hayat felsefesine çevirmeyi bilir. Gel gör ki hayat felsefesi de karşı cinsle ilişkilerle sınırlıdır.
‘Yetişkinler ve İleri Düzeyde Öğrenciler İçin Dans Dersleri’ odaklanamamak, konu dışına kaçmak hakkında bir roman. Konusu, bir türlü konuya, hikâyenin özüne girememek. Anlatıcı bir konuya başlıyor, kullandığı bir sözcüğün çağrışımıyla başka bir konuya geçiyor, oradan bambaşka bir zamana ve hatıraya sıçrıyor. Bir alıntıyla örnekleyelim:
“(...) oysa bakın yetmişime gelmişim, imparatorun Schratova’yla geçirdiği gibi ben de sizinle güzel vakit geçiriyorum, size cilalı kırmızı potinler yapabilirim pekâlâ, tıpkı Doktor Karafiát’ın kız kardeşine yaptıklarım gibi, Karafiát’ın kardeşi güzel bir kadındı ama tek gözü camdı, nahoş bir durumdu bu, çünkü öyle bir göze ne olacağı bilinmez, Prostejov’lu bir şapkacı bana tek gözü cam olan bir kızla sinemaya gidişini anlatmıştı...”
Böyle bir anlatının Laurence Sterne’nin “‘Thristram Shandy’nin mirasçısı olduğu çok açık. Sterne’in hikâyesini tatlandırmak için kullandığı bir teknikti; konu dışına çıkışlar, hiç tartışmasız, okumayı güneş gibi aydınlatır, onun canıdır, ruhudur. Onu bir kitaptan çıkarın, kitabı da kaldırıp atın; her bir sayfaya sonsuz soğuk bir kış çökecektir. Hüner konu dışına çıktığınızda elinizdekini iyi pişirmekte, iyi kotarmakta yatar”.
1759’da yayımlanan ‘Thristram Shandy’den yaklaşık 200 yıl sonra kaleme alınan ‘Yetişkinler ve İleri Düzeyde Öğrenciler İçin Dans Dersleri’ni hem iyi pişirmiş, hem iyi kotarmış Hrabal. Ancak yine de Hrabal’ın deyişiyle ‘çapraz okuma’ yapabilecek bir okur tipine güvenerek yazılmış. Böyle bir okuma ‘okurun birkaç sayfa sonra başka bir cümle parçasıyla açıklanacak olan önceki bir cümle parçasını hatırlamasını ya da okurun görünüşte rastgele ayrıntılar arasında acaba bir örüntü var mı diye merak etmesini gerektirir’.
“Peki tek cümlelik roman ne demektir? Hrabal için ne ifade etmiştir? Konudan mutlak sapma simgesi olarak, bence, bütüncül bir roman arzusunu temsil etmektedir. 1950’lerde Hrabal’ın arkadaşı şair Egon Bondy, ortak estetik ideallerini tasvir etmek için ‘bütüncül gerçekçilik’ sloganını icat etmişti. Bütüncül! Bu tek cümlelik roman arzusuydu.”
DÜNYANIN BİR SURETİ
Nedensiz gibi görülen konu dışına çıkışlar, zıtlıkların sürekli yan yana sıralanaşı aslında dünyanın bir suretini sunma arzusundan... Zira Hrabal’ın anlatısını analiz eden Vaclav Havel’e göre “En büyük sadakatle dahi tasvir edilse, hiçbir münferit olgu kendi içinde bir hakikat oluşturmaz; yalnızca aynı cümle içinde ilkine tezat teşkil eden bir başka olgunun farkına varırsak hakikate dönüşür”. Söz konusu hakikatin içinde siyasetin yer almaması ilk bakışta garip/çelişik gelebilir. Gerçekten de yaşlı adamın anıları arasında Çekoslovakya’nın büyük tarihi olayları yer almaz. “Evet, bu büyük olayların, anlamın nihai belirleyicisi olmasına razı gelmez Hrabal’ın yapıtları. Palavra sıkmak, Hrabal’ın, dünya tarihinin zorba anlatısına verdiği cevaptır: politika karşıtı duruşum aslında benim politikam -benim yazma tarzım.”
Hrabal’ın Türkçeye çevrilen ‘Sıkı Kontrol Edilen Trenler’, ‘Gürültülü Yalnızlık’ ve ‘Yetişkinler ve İleri Düzeyde Öğrenciler İçin Dans Dersleri’ romanlarında hayatın cömert davranmadığı insanlar çıkar karşımıza. Hikâyeler karanlıktır. Buna karşılık bu hayatın içindeki mizahı yakalamasını, daha doğrusu trajik olanla komik olanı yan yana getirmesini bilen Hrabal, hayatın absürdlüğünü/saçmalığını sergiler.
İmgeler, metaforlar, göndermelerle dolu 80 sayfalık tek cümleye bu denli ironik, eğlenceli ve akıcı bir hikâye sığdırmak tam da Bohumil Hrabal’a yakışır bir iş...
YETİŞKİNLER VE İLERİ DÜZEYDE
ÖĞRENCİLER İÇİN DANS DERSLERİ
Bohumil Hrabal
Çeviren: Elif Gökteke
Notos Kitap, 2022
106 sayfa.