‘Taşıması zor ama gurur verici bir bayrak’

Güncelleme Tarihi:

‘Taşıması zor ama gurur verici bir bayrak’
Oluşturulma Tarihi: Nisan 07, 2023 09:10

Evin Sanat Galerisi’nde Aldous Huxley’in ‘Cesur Yeni Dünya’ kitabına gönderme yapan ‘Yeniden Cesur Dünya’ başlıklı serginin küratörü Osman Nuri İyem, “Sergide, romanda feda edilmek zorunda kalınan güzel sanatlara bir sahip çıkma çabası var aslında” diyor.

Haberin Devamı

Beşiktaş, Bebek’teki binasında ikamet eden Evin Sanat Galerisi, üç aylık uzun bir aradan sonra ‘Yeniden Cesur Dünya’ başlıklı sergisiyle sanatseverlere kapılarını ‘yeniden’ açıyor. Küratörlüğünü aynı zamanda galerinin direktörü olan Osman Nuri İyem’in üstlendiği sergi, İngiliz yazar Aldous Huxley’in 1932’de yayımlanan ‘Cesur Yeni Dünyası’na bir gönderme niteliği taşıyor. Galerinin iki katına yayılan sergide, aralarında Nasip İyem, Nuri İyem, Neş’e Erdok, Rahmi Aksungur ve Setenay Alpsoy’un bulunduğu 13 sanatçının farklı disiplinlerden oluşturulan eserleri yer alıyor. İzleyiciler, sergide geçmiş üretimler ile güncel eserleri bir arada görerek bu sanatçıların sanat pratiklerindeki evrimleri de gözlemleme imkânı buluyor. Ayrıca bu sergi, İyem’in tek başına küratörlüğünü üstlendiği ilk sergi olma özelliğini de taşıyor. İyem’le hem sergi hem de küratörlük üzerine konuştuk.

Haberin Devamı

Serginizin başlığı yazar Aldous Huxley’in ‘Cesur Yeni Dünya’ romanına gönderme yapıyor. ‘Yeniden Cesur Dünya’ sergisi ile bu kitap arasında nasıl bir bağlantı kurdunuz?

‘Taşıması zor ama gurur verici bir bayrak’

Aldous Huxley’in ‘Cesur Yeni Dünyası’nda insanlar, ütopikmiş gibi görünen distopik bir dünyada yaşıyor. Bu dünyada bir istikrar var ve bu yüzden de insanlar kendilerini mutlu hissediyor. Ancak bu dünyada güzel sanatlar ortadan kaldırılmış. Otoriteler tarafından da bu durum istikrarsızlığın gösterişi istikrarda yoktur diye açıklanır. O yüzden de bu düzenin devamını sağlayabilmek için güzel sanatları feda etmek zorunda olduklarını söylerler. Biyopolitikalarla insanları planlarlar. Dünyada da biraz benzer durumda olduğumuzu düşünüyorum. Bütün felaketlere rağmen her şey çok güzel gibi pazarlanan bir dünyadayız. Biraz o yüzden de ‘yeniden cesur dünya’da yaşıyoruz. Bu sergiyle cesur olmamız gerektiğine dair bir altmetin yaratmaya çalıştım. Serginin Huxley’in kitabıyla ilişkisi ise aslında burada bir distopik ortam canlandırmak değil. Yapıtlardan da göreceğiniz üzere öyle de bir ortam yok. Sergide, romanda feda edilmek zorunda kalınan güzel sanatlara bir sahip çıkma çabası var aslında.

Haberin Devamı

Böyle bir sergi yapma fikri nasıl ortaya çıktı?
Evin Sanat Galerisi, 26 yıldır güzel sanatlara sahip çıkma çabası içinde olan bir galeri. Oradan da yola çıkarak Evin Sanat Galerisi’ne bakan bir sergi hayal ettik. Fransız filozof Michel Foucault’un ‘Söylemin Birlikleri’ başlıklı bir makalesi var. Bu makale geleneği ele alırken evrim ve bu iki kavram arasındaki temastan bahsediliyor. Foucault, makalede bir kitaptan bahsederek bir yapıtın kendi başına özerk bir yapıt olduğunu söylüyor. Ona göre başı ve sonu vardır, bellidir. Ama o kitabı diğer bütün kitaplardan bağımsız olarak ele alamazsınız. Bunların arasında bir ilişki vardır. Burada da Evin Sanat Galerisi’nin böyle bir iddiası varsa hem galerinin çalıştığı sanatçılar arasında birtakım ilişkiler ve temaslar hem de sanatçıların evrimsel süreçlerinde birtakım yolculukları olmalı. Ama bu yolculuğun içinde de tekrar eden motifler olmalı diye yola çıktık.

Haberin Devamı

Eğitimiz sinema ve fotoğraf üzerine... Bunun küratöryel bakış açınıza etkileri nasıl oldu?
Aslında çok faydası olduğunu düşünüyorum. İşin ticari kısmı değil ama sergilemenin kendisini düşünmek film yapmaya çok benziyor. Nasıl derseniz, bir yönetmen filmini çekerken pek çok oyuncuyla, yazarla, müzisyenle çalışıyor. Tabii ki çalışmak zorunda değilsiniz. Kendiniz de oynayabilir ya da doğayı çekebilirsiniz... Ancak öbür taraftan baktığınızda günün sonunda bir sürü farklı duyarlılıkları olan sanatçılarla çalışıyorsunuz. Bunun yanında serginin kurulumunu hayal etmek de kamera planını hayal etmek gibi. Birinde kameranın nasıl hareket edeceğini, nerede keseceğini hayal ediyorsunuz. Diğerinde ise duvarın varlığı, katın bitişi gibi durumları düşünüyorsunuz.

Haberin Devamı

Evin Sanat Galerisi’ni anneniz Evin İyem’den devraldınız. Dedeniz sanatçı Nuri İyem ve babaanneniz sanatçı Nasip İyem galerici değildi ancak sanat dünyasının önemli isimlerindendi. Galeride üçüncü kuşaklardan birisiniz. Bu nasıl bir sorumluluk sizin için?
Ben, sinema ve fotoğraf bölümünü okudum. Aslında o taraftan da işin içindeyim. Eskisi kadar yoğun olmasa da üretmeye devam ediyorum. Türkiye’de sanat galericiliği yapmak çok zor. Sanatçı olmak da hiç kolay değil. Ama hele bir de işin ticari tarafında olduğunuz zaman farklı dinamikler de karşınıza çıkıyor. Benim avantajım, bu işin içinde büyümek oldu. Evde oyuncaklarımla oynuyordum ama annemin işi olduğunda babaannemin atölyesinde ise çamur ve seramikle oynuyordum. Annem ve babam, ben 9 yaşındayken Evin Sanat Galerisi’ni kurdular. Dedemin resimleri müzayedeye çıkıyor diye pazar günleri müzayedeye giderlerdi. Ben de okuldan sonra galerideki açılışlara giderdim. Ağabeyim de bu konularla ilgilenmediği için galerideki görevi benim üstleneceğimi bir noktada biliyordum. Ancak bu kadar zor olduğunu ve bu kadar kalem işi çıkacağını bilmiyordum. Ama bir şey yapmak istiyorsanız birtakım bedeller ödüyorsunuz. Hatta sergi metnindeki yazımda da bunu belirtiyorum. Bu güzel bir bayrak. Taşıması zor ama bir o kadar da keyifli ve gurur verici bir bayrak.
Yeniden Cesur Dünya’ başlıklı sergi, 29 Nisan’a kadar Evin Sanat Galerisi’nde.

BAKMADAN GEÇME!