Güncelleme Tarihi:
Bir Afrika atasözü; ‘Aslanlar kendi tarihlerini yazıncaya kadar tarih hep avcıların kahramanlık hikâyeleriyle doludur’ der. Eric R. Wolf, bu sözden hareket edercesine tek bir tarih ve ilerlemeden söz edilemeyeceğini, ‘insan dünyasının karşılıklı olarak birbirine bağlı çeşitli süreçlerden oluşan bir bütün olduğunu’ iddia eder. Ona göre, Avrupa merkezli bir tarih tahrifi vardır. Bu bağlamda, ulus, toplum ve kültür gibi adlandırmalar konusunda da dikkatli olmak gerekir. Çünkü bu kavramlar insanlık tarihinin kaçınılmaz bütünlüğünü ayrıştırmak için icat edilmişlerdir çokça. Wolf’a göre ‘ayrı ve bağımsız kültürler kavramı siyasi projeler’in sonucudurlar. O sebepten ‘sabit, yekpare ve kapalı kültür kavramı yerini kültürel ayrımların akışkan ve geçirgen olduğu düşüncesine bırakmalıdır’.
Niçin ve hangi gerekçelerle böyle düşünmektedir Wolf? Eğer ‘dünyanın ne olacağını anlamak için önce neydi, onu bilmemiz’ mümkün olursa önümüz aydınlanacaktır. ‘Batılı bakış açısıyla yazılmış tarihin görmezden geldiği veya karikatürize ettiği halkların tarihsel güzergâhlarının izinden gittiğimizde’ Avrupa’nın küresel yayılmasından çok önce, dünyanın kendi arasında geniş bir alana yayılmış, etkileşime açık ve tanımlanabilir maddi süreçler geçirdiği görülecektir. Avrupa’nın kendi ihtiyaçlarına göre yazdığı hikâye ve çizdiği sınırlar bugünkü tarihçiliğin nazarında soru işaretleriyle doludur. 400 yılını örnek bir çıkış olarak ele alan yazar, dünyanın ticaret yollarıyla ne denli etkileşim ve iletişim içinde olduğunu ayrıntılarıyla irdeler. Ticaret ve din bir tespih dizilişi gibi halkları birbirine bağlar. 1415 yılındaki ‘küçük bir olay’ ise etkileri bugüne kadar ulaşan küresel egemenlik kavgasını hızlandırır. Portekizliler, Cebelitarık’taki Müslüman şehri Ceuta’yı ele geçirirler. Böylece Osmanlı kontrolünde olan Doğu zenginlikleri, denizaşırı ticaret yoluyla başka alternatif yollar bulacaktır. Başta Portekizli ve onu izleyen Avrupalı denizciler Güney Amerika yolunu keşfederler. Hindistan’a ulaşırlar. Çin ile temasa geçerler. Geleneksel İpek Yolu yön değiştirir. Bu başlangıç, hızlı ve etkili bir tarih akışı getirecektir.
Wolf, denizaşırı ticaret vasıtasıyla Avrupa’nın dünya kaynaklarını tek taraflı nasıl sömürdüğünü, koloniler kurarak köle ve kürk ticareti yanında üretim yöntemlerini de değiştirdiğini ve sonuçta sanayi çağına varıldığını anlatır. Bütün bu süreçler Marx’ın ‘Toplumsal yaşam insanların üretim yoluyla doğayı değiştirmeleriyle biçimlenir’ fikrinin de yansımasıdır. ‘Avrupa’nın dünyaya yayılmasıyla harekete geçirilen küresel süreçler, diğer halkların da tarihini oluşturur’. Bu tarih, yanlış ve tek taraflı yazıldığı için kültür gibi kavramları da yeniden tartışmak gerekir. ‘Doğa nesnelere anlam yüklemez, anlamlar insanların eseridir’ ve anlamlandırmalar gerçeklikten kopmuş, siyasallaştırılmıştır.
Eric R. Wolf, elbette romantik bir birlik hikâyesi kurmuyor. Günümüz global dünyası nasıl büyük şirketler ve markalarla örülmüşse bu geçmişin de etkisiyledir. İnsanlık her zaman birbirine bağlı/ bağımlı yaşamıştır. Dini ve kültürel katmanlar etkili olsa bile başta ticaret olmak üzere pek çok sebeple ‘dünya kendi kendine yeten toplumlar ve kültürler toplamından çok’, ‘uzak yakın diğer topluluklarla ağ benzeri ilişkilerle ayrılmaz şekilde birbirine bir şekilde bağlı’ olmuştur.
‘Avrupa ve Tarihsiz Halklar’, ilgi çeken bibliyografik notları ve soğukkanlı eleştirel yöntemiyle tarihe taze bir bakış sunuyor. ‘Artık toplumlar soyut ve kendi kendini sürdüren sistemlerden ibaret’ kalamayacaksa, ortak kaderin geçmişine bakmak yararlı olabilir.
Â
AVRUPA VE TARÄ°HSÄ°Z HALKLARÂ
Eric R. Wolf
Çeviren: Hamit Çalışkan
İş Bankası Kültür Yayınları
736 sayfa, 70 TL.