Güncelleme Tarihi:
“Dilediğin nakışı ıhlamur ağacına oyacaksın, yıkanmaya dayanan boyalarla basacaksın. İster kâğıda bas, ister beze. Kâğıda bastığın zaman adına gravür diyorlar, gravür resim sanatının bir dalı. Aynı nakışı beze bastığın zaman yazma kesiliyor. Kâğıda bastığın zaman yalnız İstanbul’da ve İstanbul’un bir semtinde kalan gravür, beze bastığın zaman yazma kisvesine bürünüp bütün yurdu dolaşıyor.”
Bedri Rahmi Eyüpoğlu, kendisini kumaşın dünyasına çeken yazmalara olan merakını böyle özetliyor. Yaratıcılığını, Anadolu’ya has bir yöntem ararken karşılaştığı ve ömrünün sonuna kadar resimle birlikte ürettiği yazmalar, yani kumaş baskılarla sürdürüp kalıcılaştırmış en önemli sanatçılardan biri. Dolayısıyla, İstanbul Modern’de açılan ‘İplikten Çözülenler-Tekstilde Küresel Anlatılar’ sergisinin de gözbebeklerinden Bedri Rahmi yazmaları...
Tekstil insanlığın en temel kültürel malzemelerinden biri. Korunma amaçlı yapılan ilk dokumalar zamanla güzelliğin, çok sonraları önce ticaretin, sonra endüstrinin ve derken tüketim kültürünün önemli bir unsuruna dönüştü. Ama her zaman gündelik hayatın ihtiyaçlarını, renklerini, âdetlerini hatta ortak toplumsal hafızayı barındıran kültürel bir nesne oldu. Tekstil ürünleri yaratıcılıkla işlevselliğin, özgünlükle popüler ve hatta klişe olanın arasında kendine has bir yere sahip. 1920’lerde Rus Avangardlarının da Alman Bauhaus sanatçılarının da geniş kitleler için kumaş desenleri üstünde çalışmalarında, zamanın ruhunu aşan bir şeyler var. O da toplumla ortak bir dil yakalayabilmek, toplum için ‘yararlı ve güzel’ bir şeyler üretebilmek arayışı. Şatoların duvarları için halı dokuyan ortaçağ zanaatkârlarını bir yana bırakırsak, en azından bir asırdır sanatçıları tekstil ile ilgilenmeye çeken şey de bu. Zanaat ile sanat arasında ortak bir alan yaratmak. Zanaatin popüler malzemesiyle özgün sanat eserleri üretmek...
İstanbul Modern’deki sergide Bauhause’un özel bir yeri var. Bir dönem tekstil üstüne çalışan Alman sanatçıların dokuma tezgâhı ve ürettikleri kumaşlar müzenin alt katında izleyiciyle buluşuyor. Bu buluşma aynı zamanda az bilinen önemli bir bağlantıya, İstanbul’da 1950’lerde açılan Tatbiki Güzel Sanatlar Okulu’na işaret ediyor. Bugün hayatına Marmara Güzel Sanatlar Fakültesi olarak devam eden bu okulda çalışan Harald Schmidt’in desen koleksiyonu serginin en zengin köşelerinden birini oluşturuyor.
Alman sanat kurumu Ifa’nın farklı ülkelerde yeni işbirlikleriyle zenginleştirerek gerçekleştirdiği serginin Alman küratörleri Susanne Weiß ve Inka Gressel’e burada İstanbul Modern küratörlerinden Öykü Özsoy eşlik etmiş. Şunu hemen söylemek gerekir ki Özsoy’un katkısı sergiyi başka bir yere taşımış. Türkiye’den incelikle seçilmiş sanatçılar ve eserleri serginin en güçlü yanını oluşturuyor.
Küratör Öykü Özsoy, sanatçıların önemlice bir kısmının ‘göç’ teması etrafında birleştiği gözlemini yapıyor katalog yazısında. Hakikaten Gülsün Karamustafa’nın ‘Sıradan Bir Aşk’ ve Melek’ gibi kolajları, İrfan Önürmen’in ‘Alabora’ adlı tüllerle yaptığı resmi, Perulu Karen Michelsen Castanon’un ‘Kavrama’ adlı videosu, Ulla von Brandenburg’un ‘Uçan Kazlar’ adlı yorganları ya da Hussein Chalayan’ın (Hüseyin Çağlayan) kısacık ve çok çarpıcı videosu tam da insanlığın bu en yakıcı meselesine bakıyor. Mesela Chalayan’ın 2000 tarihli ‘Sözlerden Sonra’ adlı videosu... Bir oturma odasındaki mobilyaların üstündeki örtüleri bir anda kıyafete dönüştürüp üstüne giyen sonra da o mobilyaları katlayıp birer valize çevirip eline alan dört kadını gösteriyor. Chalayan memleketi Kıbrıs’ta, insanların 1974 yılında birer valizle evlerini terk etmeleri travmasını anlatmak istemiş ve hakikaten estetik, yaratıcı ve çarpıcı bir iş çıkarmış.
Şakir Gökçebağ’ın ‘Kozmos’ adlı ilmeklerine ayrılan Türk halısı parçaları, kumaşlarla yaptığı güncel resimleriyle iyi tanıdığımız Gözde İlkin’in ‘Av- Tarih Boyunca Medeniyetlerin Gerçek Yüzü’ adlı bir perdenin üstüne yaptığı unutulmaz resmi, Sabine Susuz’un etiketlerle yaptığı ünlü resmi ‘Alışveriş’, Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun yazmaları ve yazma kalıpları, Burhan Doğançay’ın böyle bir serginin olmazsa olmazı Aubusson halıları, Servet Koçyiğit’in resimleri ile videosu serginin en dikkat çekici işleri arasında yerini alıyor. Özellikle Servet Koçyiğit’in aslında Hollanda’da yapılan ve 170 yıldır Afrika giyim kültürünü belirleyen kumaşlarla ortaya çıkardığı antiemperyalist ve antimilitarist iki resmi, ‘Uçlar’ ile ‘Agent Orange’ çok etkili. Ama özellikle ’99 Yıl’ adlı videosu sergideki hiçbir şeye benzemiyor. Yedi renk ipliği kollarına gerip ‘çile’ yapan bir erkekle onu yumak yapan kadını gösteren bu yedi dakikalık videoda, yumağa sarılan iplikler yerküreye dönüştükçe işin söz ve yaratıcılıkta ulaştığı kuvvet izleyeni gerçekten de etkiliyor...
Tekstilin ‘işlevsellik’ ile ‘dekoratif’ olanla ister istemez bir yakınlığı olduğunu düşünenler, İstanbul Modern’deki bu sergiyi mutlaka görmeli. Bizi kumaş ve dokuma üstüne hiç akla gelmedik fikirler ve bu malzemelerle üretilebilecek eşsiz sanat işleriyle tanıştırması bakımından hakikaten özel bir fırsat...
‘İplikten Çözülenler: Tekstilde Küresel Anlatılar’, 7 Temmuz’a kadar İstanbul Modern’de görülebilir.