Güncelleme Tarihi:
Heyecanla beklediğim kitaptı ‘İşitiyor musun Memet?’
Kitap, kendi yazılışının öyküsünü de içeriyor. Bu öykü anlatılırken siz hem yazılış sürecine şahit hem de okur oluyorsunuz. Kitabın beni etkilediğini itiraf ediyorum. Mehmet Hikmet’le tanışmayı hep çok istemiştim ama tanışmamıza çok az kaldığında o aramızdan ayrıldı.
Mehmet’i tanımadıysanız hakkında bir şey bilmiyorsunuz demektir. Uzun süre Mehmet’in arkadaşlarıyla konuşan, onlarla yolculuklara çıkan ve Mehmet’ten kalanları büyük bir dikkat ve duygusallıkla inceleyen Sibel Oral böylece, yüz yüze tanışmadan, Mehmet hakkında çok şey bilen ilk insan oluyor. Ölümünden sonra edindiği dostun dünya üzerindeki isimlerini kitapta şöyle sıralıyor:
Memet
Mehmet Andaç
Mehmet Andaç Borzecki
Mehmet Andaç Volkoff
Mehmet Nâzım
Mehmet Ran
Mehmet Hikmet
Nâzım Hikmet’in oğlu Mehmet
Mehmet.
KÜÇÜK MEHMET’İN İLK ŞİİRLERİ...
Halit Çapın ve Orhan Türel’in Mehmet’le Varşova’da yaptığı ve 1970 Mart’ında bir hafta boyunca Milliyet’te yayımlanan söyleşide Mehmet babasıyla ilgili olumsuz şeyler söylediğinde henüz 18 yaşındaydı. Bu söyleşi onun Türk basınıyla ilk ve son konuşması oldu; ondan sonra kendini ve düşüncelerini koruma altına aldı.
26 Mart 1951’de doğmuş Mehmet. Babası yurtdışına gittiğinde henüz üç aylık, kendisi gittiğindeyse dokuz yaşında. 12 yaşındayken babası ölür, 20 yaşına kadar Polonya’da yaşar, sonra annesiyle beraber Paris’e yerleşir. Kitabın en önemli özelliklerinden biri şu: Hiç yayımlanmamış mektuplarda küçük Mehmet’in ilk şiirlerini okuyor, ilk resimlerini görüyoruz. Sonra şiirlerini yakıyor ama resim yapmaya ömrü boyunca devam ediyor.
Mehmet’in Türk arkadaşları onun tarihe ne kadar meraklı olduğunu anlatırlar Sibel Oral’a. Osmanlı tarihini, taht çekişmelerini, Mohaç Meydan Muharebesi’ni, Malazgirt Savaşı’nı keyifle anlatırmış etrafındakilere. Lise yıllarında 1960 darbesini ödev olarak hazırlayıp anlatabilecek kadar yakın tarihle de ilgilidir. Tarih sevgisi müzik tercihinde de etkili olmuştur belki de, en sevdiği bestekâr Dede Efendi’dir ve bütün arkadaşları bunu vurgular. Bir Türk gece kulübünde dinlediği şarkılardan sonra Gündüz Vassaf’a heyecanla “Farkında mısın, kaç asırlık müzik söylendi burada. Ta Karacaoğlan’lardan, Pir Sultan Abdal’lardan Zeki Müren’e, Zülfü Livaneli’ye bir 800 yıllık Türk müziğini dolaştırdı şarkıcılar. Böyle bir kültür, böyle bir zenginlik sadece Türkiye’de var...” der. Resimleri de tarihin derinliklerinden gelen izler taşır. Paris’teki en yakın arkadaşlarından Utku Varlık, Mehmet’in tarihi minyatür ve çizimlerle ilk karşılaşmasını şöyle anlatıyor Sibel Oral’a: “O yıllardaki tutkumu, 60 yıllarından beri gizemini yaşadığım Mehmet Siyah Kalem’in bir kitabını göstermiştim Mehmet’e; Mazhar Ş. İpşiroğlu’nun ‘Bozkır Rüzgârı’. Bu kitabı Mehmet’e gösterip öyküsünü anlatınca, Siyah Kalem bir hayran daha kazandı.” Mehmet’in resimlerine bakarsanız bu kitaptan ve Siyah Kalem’in minyatürlerinden ne kadar etkilendiğini görebilirsiniz. Minyatür geleneğinde sanatçı eserine imza atmaz, belki Mehmet bu geleneğe uyduğu için resimlerini imzalamıyordu.
Sibel Oral bu kitabı yazması için kendisini teşvik eden Gündüz Vassaf’a da soruyor en yakın arkadaşı Mehmet Hikmet’i: “Niye sevdiniz Mehmet’i?”
“Mehmet’in önünde çıplaktım. Yani sessiz halimin tek tanığı oydu. Sessiz halimin çıplaklığını en iyi Mehmet biliyordu çünkü. O da müthiş bir huzur. Zorlamazdı ve asla zorlamaya gelmezdi. Ve kimlik problemim vardı, biliyorsun, onun da vardı. Onun dışında, çocukluğumun bir kısmı, lisenin çoğu Amerika’da geçmiş, arkadaşlarım başka bir yerde kalmış, ben başka bir yerdeyim, üstelik bir kimlik peşindeyim. Türk olma gayretindeyim. Ankara’da arkadaşım yok. Örgütlere girmek istiyorum ama kim beni alacak. Onun için Mehmet’le tanışmak benim için başka bir anlama geldi. Aradığım bir şey değildi ama bir boşluk varmış ki onu doldurdu. Şimdi işte orası bomboş. Mehmet’i özlüyorum. Anlattıklarımı hiç yazmasan da olur, sana anlatmak Mehmet’i yaşatıyor içimde.”
‘İşitiyor musun Memet?’ Mehmet Hikmet’i anlatan bir kitap ve tam zamanında yazılmış; biraz daha önce ya da sonra yazılsa bambaşka bir kitap olması gerekirdi. Sibel Oral yazmaya başladığında hayal ettiği gibi mi yazdı yoksa yazılırken kitap alıp başını gitti mi merak ediyorum.
Biraz daha yazmak istiyorum ama bazı şeyleri tek kelimesini atlamadan okuyanlar kitaptan öğrensin de istiyorum.
İŞİTİYOR MUSUN MEMET?