Tanıdığım Sevim Burak

Güncelleme Tarihi:

Tanıdığım Sevim Burak
Oluşturulma Tarihi: Eylül 07, 2017 11:02

Sevim Burak; o güzelliğin, o görkemli görünüşün altında garip bir hüzün gizliydi. Söylediklerinin, yazdıklarının ötesini arar, onu sizin bulmanızı isterdi.

Haberin Devamı

Notos dergisinin* kapağında ‘Sıra Dışının Gizemi - SEVİM BURAK’ yazısını görünce, ilk kitabının çıkışından tanışmamıza kadar anılar bir film şeridi gibi gözümün önünden geçti.Kimler yazmış? Nilüfer Güngörmüş, Elfe Uluç, Murat Yalçın, Beliz Güçbilmez, Seval Şahin, Bedia Koçakoğlu, Seher Özkök, Yalçın Tosun. Kızı Elfe Uluç’un Sevim Burak hakkındaki yazısından bir bölüm: “Annemin yazdıklarının etkisini birkaç kez çok yoğun şekilde duydum. ‘Yanık Saraylar’ yaşam boyu bekleyişlerin ardından çıkan savaşları, yangınları ve ölümleri haber verir.”
Murat Yalçın onun yazarlığını nasıl tanımlıyor: “Sevim Burak boşluğu anlamlı kılan bir anlamsızlık ipi üstünde, elindeki dil değneğiyle dengesini bulan bir cambazdır.”Seval Şahin’in yazısının adı ‘Ölüm Saatleri’nde Birleşen Anlatıcı ve Kahraman’. Özel sayıdaki bazı yazarlardan kısa alıntıları okumanızı istedim önce. Sevim Burak’ı, ilk kitabı ‘Yanık Saraylar’ın yayımlanmasından hemen sonra tanıdım. Kitabı için de Yeni Dergi’nin kitap ekine yazdım. Beğenmişti. Çünkü kozmopolit İstanbul’a değinmiştim. Bazı yazarların ürünlerini doğru bir eleştirme düzlemine oturtmak için, onların yaşamına bir ışıldak tutmak gerekir. Onu tanıdığınızda, böyle bir kadının ancak bunları yazabileceği yargısını verirdiniz.
Sevim Burak, hem dünya yazarıdır hem de İstanbul yazarı. Bir semtin monografisini bu kadar ustaca yazan birinin önce İstanbul’la ilişkisi irdelenmelidir.
Ömer Uluç’la evlendikten sonra Asmalımescit’teki Nil Lokantası’nda akşam yemeklerinde buluşurduk. O masalarda tartışmalar birer arya düeti gibiydi, kırıcılıktan, hamlıktan uzak, zekâ gösterileriydi. Bu gecelerde de Sevim Burak, başta Ömer Uluç olmak üzere hepimizle tartışır, tartışılacak bir konu önermekten hoşlanırdı. Tartışmaların en önemli kişilerinden biri de Sezer Tansuğ idi, masada bir ressam olunca hangi adın öne çıkacağını tahmin etmek zor değildi. Yemek masasından kalkılır, evlerimize dağılırken en hoşuma giden görüntü Sevim Burak’la Ömer Uluç’un kol kola girerek bir aşk mekânına yönelişlerini seyretmekti.
Sevim Burak’ın evine de gittim. Ev halinde bile size özel biri olduğunuzu hissettirirdi; çünkü o özel biriydi. Giyimi kuşamı, makyajıyla hemen bir davete gideceğini, sahneye çıkacağını zannederdim. Benim gibi sıradanlıktan, hırpanilikten hoşlanmayan biri için bir kraliçe idi.
Çay masası o kıyafete uygun bir kalite taşırdı. Yazdıklarından konuşurduk, gerçekle gerçeküstü arasında gelgitlerdeki tespitleri...
Sizi tanımışsa, ne yiyeceğinizi, ne konuşacağınızı bilirdi. O güzelliğin, o görkemli görünüşün altında, garip bir hüzün gizliydi. Söylediklerinin, yazdıklarının ötesini arar, onu sizin bulmanızı isterdi.
NOTOS’u alın, özel dosyayı ve Sevim Burak’ı okuyun.
(*) NOTOS 65, Ağustos - Eylül.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!