HAYDAR ERGÜLEN - haydaree@yahoo.com
Oluşturulma Tarihi: Kasım 18, 2022 13:42
Ersan Üldes’in romanlarındaki ironisi sözlükte de sürüyor: ‘Gayrimeşru Anlamlar Sözlüğü’ (Kafka Kitap).
Ersan Üldes’in ‘Gayrimeşru Anlamlar Sözlüğü’nde de (Kafka Kitap) belirttiği üzere çok bilinen, Türkçeye de çevrilmiş iki sözlük var. İlki Gustave Flaubert’in ‘Yerleşik Düşünceler Sözlüğü’, ikincisi Ambrose Bierce’ın ‘Şeytanın Sözlüğü’. Kimi ansiklopedi ya da alfabe adıyla yayımlanan çalışmaları da buna yakın tutuyorum. Tabii Alberto Manguel’in dev ütopyası ‘Hayali Yerler Sözlüğü’nü unutmuyorum. Bunu derken kaç sözlüğü şimdiden unutmuş olduğumu ise bilmiyorum!
Sefa Kaplan da iyi şairliğinin yanı sıra, şahane biyografiler, ‘Oğuz Atay Sözlüğü’, ‘Ahmet Hamdi Tanpınar Sözlüğü’ ve bugünlerde çıkacak, bence sözlük, ‘Yaygın Yanlışlar Ansiklopedisi’yle ilginç kitaplar yazıyor. Şu başlıklar son kitabından: “jandarma biz sosyalistiz”, “kitap okuma fetişizmi”.
Ben alfabe sözcüğünü yeğliyorum, ‘Nişanlılar İçin Şarkılı Alfabe’ yazdım, ‘Şair Alfabesi’ni sürdürüyorum, biterse yayımlayacağım. Bazı kitaplarımsa adı konulmamış sözlük çalışmaları, yanbaşlığı ‘Yolyazı’ olan ‘Yayan Yapıldak’ kitabım gibi.
Ersan Üldes’le başladık, onun sözlüğüyle sürdürelim. ‘Sözlük’ maddesine bakalım önce: “Yüzer geçer, daralır kayar ve alınır satılır anlam bolluğu içinde, eski kafalı, naif bir karşılık beklentisi. Aydınlanma devrindeki anlamı ve işlevi daha sabit ve saygıdeğerdi tabii. Flaubert’in ‘Yerleşik Düşünceler Sözlüğü’nden sonraysa aklına esenin yapabileceği bir şeye dönüştü” dedikten sonra kendi sözlüğünü örnek veriyor, benim alfabeyi de yanına koyabilir! Son cümlesine katılıyorum, “Yine de herkesin bir sözlüğü olsa hem niyetler daha kolay anlaşılır hem de erkin keyfi ve pragmatik sözlüğüne bunca boyun eğilmez belki.”
Yaratıcı yazarlık dersinde iki üniversitede beş yıl boyunca yüzlerce öğrenciye sözlük çalışması yaptırmış ve birbirinden ilginç sözlükler okumuş biri olarak, kim yaparsa yapsın bu tür çabalar beni heyecanlandırıyor. Üldes’in romanlarındaki ironisi sözlükte de sürüyor. ‘Ç’ harfindeki tek madde olan ‘Çınar’da örneğin: “Bir ayağı çukurda olan yazar. Onore etmek için böyle söylenir ama buradan yola çıkıp da başka bir yazara gürgen demek olmaz”. Çınar ile çukur arasındaki analojiye dikkat!
İronisiyle, yaptığı edebi alıntılarla ve okurun da kendi sözlüğünü yazması için boş sayfalarıyla hoş bir sözlük.
Neredeyse şiir...
Emrah Yolcu’nun kitabı adına layık olmuş: ‘Neredeyse Şiir’ (Çolpan). Bazı şiir kitapları ve şiirler üzerine yazılar, ama hepsinde ‘neredeyse şiir’ var! “Çünkü senin adın umut Nadejda: Belirsizlikten açıklığa Osip Mandelştam” yazısını okudum ilk. Mandelştam’ın düzyazılarını, şiirlerini, hakkında yazılanları epey okudum, fakat yapıtı, yaşamı, çilesi üzerine bunca şiirli ve yüreksöken bir yazıya rastlamamıştım: “Gümüş Çağı’nın önemli şairlerinden biri olarak Mandelştam, evreni daha kuşatıcı duyumsamaya başlayarak kendi kömür çağına ulaşır. Derine inmiştir, ateşi harlanmıştır.” (s.126)
Şiir üzerine yazılan metinler, denemeler o şiirin okunmasına, daha çok sevilmesine yardımcı olur ama bazı metinler de vardır ki işaret ettikleri şiir ya da kitabın yanında bağımsız bir nitelik kazanırlar ve onlar da ‘neredeyse şiir’ olarak okunurlar. Tıpkı Emrah Yolcu’nun yazıları gibi.
Şiir eleştirisi değil, inceleme de değil, etkilendiği, sevdiği şiirleri bir de yazarak okuma denemesi. İyi bir yöntem. Lezzetli yazılar. Ele aldığı şairlerin ve kitapların başkalığını derinden duyumsamanın ürünleri. Başkalık, aynı zamanda kimselere benzemeyenlerin dışarıda kalışına/bırakılışına da ilişkin. Can Alkor’un örneğin ve onun kitabı ‘Güneşdil’in (2016). Yolcu, Güneş-Dil kuramını da kattığı yazısında, Alkor’un ona şair tozu üflediği ve yepyeni bir imge haline getirdiğini söylüyor. Mustafa Kemal
Atatürk’ün mirası Güneş-Dil’in yine ozanların boynuna kaldığını da ekliyor ki, bu da ‘yaşamı duyumsamaya çalışmak’, güneşe bakan ilkel insanlardan süregelen bir duyumsama.
Halit Asım’ı anıyor Emrah, bir vefa olarak da elbette. 23 yaşında veda etmiş bir şair ve tek kitabı ‘Ömür’ (1940). Canım kardeşim, Vefa Kuşağından Seyhan Erözçelik gündeme getirmişti de 1992’de yeniden basılmıştı. Emrah Yolcu, Halit Asım’ın önemini vurguluyor: “Umulur ki Ömür, şairi büyütür, büyütür”.
Rilke’nin ‘Panter’i, Baudelaire’in ‘Albatros’u. Bu iki ‘karanlık’ şiiri bir aydınlatma çabasından çok, iki şiirin denizden karaya, içeriden bağlantı yollarını kurcalayan bir metin. Yolcu-Metin.
Sait Faik’in dülger balığının kendisi olduğunu öğrenmek de bu kitabın hoş bir sürprizi oldu. Öyle ya ‘Dülger Balığının Ölümü’nü bu kadar etkileyici biçimde sahici ve içeriden nasıl bilebilirdi ki kendisi olmasaydı!
Emrah Yolcu’nun ‘Karabakı’sını (Norgunk) okumaya başlıyorum hemen.