Şostakoviç’ten 82 yıl sonra İstanbul’a bahar turnesi

Güncelleme Tarihi:

Şostakoviç’ten 82 yıl sonra İstanbul’a bahar turnesi
Oluşturulma Tarihi: Mart 09, 2017 17:28

20’nci yüzyılın önde gelen bestecilerinden Dimitri Şostakoviç 1935 Nisan’ında, 28 yaşındayken, 37 günlük bir bahar turnesi için Türkiye’ye gelmişti. ‘Leydi Macbeth’ operası nedeniyle ülkesinde başı dertteydi. Ankara, İzmir, İstanbul’da konser verdi, bestecilerimizle tanıştı, yarışma jürisine katıldı, hatta maç izledi. Besteci, 15-16 Mart’ta CRR’deki Şostakoviç Günleri’nde beş konser ve söyleşilerle anımsanacak.

Haberin Devamı

Boğaziçi’nde buz kütlelerinin yüzdüğü, kartopu oynamanın yasaklandığı, çok sert geçen 1935 kışının hemen ardından İstanbul’a gelmişti Şostakoviç. Odessa’dan hareket edip 13 Nisan’da Tophane Rıhtımı’na yanaşan Franz Menring vapurundaki yolculardan biriydi.
Sovyetler Birliği’nin genç Türkiye Cumhuriyeti’yle kültürel bağ kurmak amacıyla gönderdiği 13 kişilik sanatçı kafilesinin en genci oydu. 28 yaşındaydı. 1.5 yıl önce prömiyeri yapılan ‘1. Piyano Konçertosu’yla parlamış, aynı günlerde sahnelenen ‘Leydi Macbeth’ operası eleştirmenlerce sosyalist sanatın ilkelerine uymadığı gerekçesiyle hedef tahtasına konmuştu. Zor günler yaşıyor, bir yandan zihninde 4’üncü senfonisini hazırlıyordu.
Kimler yoktu ki kafilede? Kısa süre sonra yüzyılın efsanevi piyanistlerine dönüşecek Lev Oborin, Nikita Magarof, orkestra şefi Lev Şteynberg, opera sanatçıları Valeriya Barsova, Maria Maksakova, bas Aleksandr Pirogov, Ivan Jadan, tenor Panteleymon Nortsof, Leningrad Balesi’nden Natalya Dudinskaya, balet Asaf Messerer. Cumhuriyet gazetesinin ertesi gün birinci sayfadan verdiği habere göre kafileyi besteci Cemal Reşit, Halkevi Başkanı Refi Bayar, Konservatuvar Müdürü Ziya Bey karşılamıştı. Kemancı David Oyştrah da birkaç gün sonra ekibe katılacaktı.

Haberin Devamı

Kuyruklu ceketi ilk kez Ankara’da giydi

Aynı gün trenle Ankara’ya geçen ekip, ilk konserini 15 Nisan’da Sovyet Büyükelçiliği’nde verdi. Başbakan İsmet İnönü dinleyiciler arasındaydı. Şostakoviç, daha sonra anılarında o günleri anlatırken Atatürk’ün ‘bitmek bilmez’ davetlerinden, bu vesileyle hediye edilen ve hayatında ilk kez giydiği kuyruklu ceketi (jaketatay) daha sonra Moskova’ya götürüp hava atmasından ve izlediği Türkiye–Avusturya maçından bahsedecekti. Bir de Musiki Muallim Mektebi’nde tanıştığı 15 yaşındaki ‘çok yetenekli’ piyanist, besteci Sabahattin Kalender’den. (Ölümünden birkaç yıl önce Kalender’le görüştüğümde, Şostakoviç’in kendisine üç hafta, günde iki saat gönüllü kompozisyon dersi verdiğini, Moskova Konservatuvarı’na aldırmak için Milli Eğitim Bakanlığı’na referans mektubu yazdığını, fakat gönderilmek bir yana kıskanç hocaları yüzünden okuldan atılmanın eşiğine geldiğini anlatmıştı!)

Haberin Devamı

İzmir’den sonra İstanbul’a gelen ekip, Tepebaşı Tiyatrosu ve Fransız Tiyatrosu’nda konser verdi. Konservatuvar öğrencileri de izleyiciler arasındaydı. İçlerinden kemancı Semih Argeşo’ya yıllar sonra izlenimlerini sorduğumda “Hepsi çok gençti, adlarını bile duymamıştık” demişti. Sonra Şostakoviç’in piyano konçertosunu İstanbul’da seslendirmek istediğinde başına gelenlerden bahsetmişti: “İstanbul’da eşlik edecek orkestra yoktu. Kendi piyanoyla orkestra partisini çaldı. Oborin ise solo piyanoyu. Biz en çok David Oyştrah’a hayran kaldık... Saint Saens çalarken önünde balerinler dans etmişti.”

Şostakoviç’ten 82 yıl sonra İstanbul’a bahar turnesi

Haberin Devamı

‘Müzik kampanyası yapın’

15 Mayıs 1935 tarihli Cumhuriyet’in birinci sayfasında Şostakoviç’in ismine rastlıyoruz. Haberden öğrendiğimize göre, gazetenin düzenlediği beste yarışması finalinde sahneye çıkmış. Dahası, Şostakoviç jüride yer almış. Üyelerden biri de müzik eğitimi sistemini düzenlemek üzere Türkiye’ye gelen besteci Paul Hindemith... O gece Şostakoviç piyanoyla eserlerinden ‘polka’ ve ‘adagio’ adlı iki bölüm çalmış. Jüri finalistleri değerlendirirken Münir Nurettin konser vermiş.
Gazete aynı gün besteciyle yapılan mülakata da yer veriyor. İmzasız yayımlanan, muhtemelen amatör kemancı ve genç muhabir Nadir Nadi’nin kaleme aldığı metin tasvirle başlıyor: “Şostakoviç sarışın ve nazlı yüzlü bir delikanlı. Kulaktan takma gözlüklerinin ardındaki gözlerinin iyi ve tatlı ifadesi mi, yoksa sadece bu kulaktan takma gözlükler mi Schubert’i hatırlattı bilmiyorum. O da yeni devrin ve inkılabın bir sanatkârı olduğunu bana söyledi.”
Mülakatta Şostakoviç “Arap ve Acem müziğinden aldıklarınızı değil, halk şarkılarınızı çok beğendim” diyor. Ankara’da hediye edilen ‘büyük ses koleksiyonu’nu dönüşte inceleyeceğini, muhtemelen gelecekteki bestelerine yansıyacağını belirtiyor. Eserlerine halk motiflerini aldıkları için Cemal Reşit ve Hasan Ferid Alnar’ı takdir ediyor, teknik yetkinliklerini övüyor. Türkiye’deki müzik devrimi konusunda görüşleri sorulduğunda önerilerini sıralıyor: “Müzik kampanyası yapın, müzik kültürünü topluma yayın, konservatuvar ve orkestraların mükemmeliyetine özen gösterin.”

Haberin Devamı

37 günlük turneden döndükten sonra Süovetskoye Iskusstvo gazetesinde yayımlanan ‘Yeni Türkiye’ başlıklı yazısında Şostakoviç, Ankara’da tanıştığı Atatürk ile 15 yaşındaki besteci Sabahattin’den, Rey ve Alnar’dan övgüyle bahsedecekti. Bu gezinin detayları daha sonra müzikolog Fehar Tahirova’nın tez konusu oldu. Metin 2010’da Pan Kitap’tan yayımlandı.

 

 

BAKMADAN GEÇME!