Güncelleme Tarihi:
Sovyetler Birliği’nde Perestroyka adı verilen bir dizi reformun hayata geçirildiği dönemde ülkedeki yazarlar kendilerini bir kar fırtınasının içinde buldu. 1991’de SSCB’nin çöküşünü de içine alan bu günler uzun süredir sistemi eleştiremeyen, eleştirse de sansüre uğrayan edebiyatçıların etrafını adeta bir tipi gibi sardı. Bu dönem yazarlar için kimlik krizi yarattı. Bu yazarlar içinde biri vardı ki; Perestroyka öncesinde bile sosyalizmi alaya alan öyküler, eskizler kaleme alıyordu. 1955 doğumlu Vladimir Sorokin’in eserleri SSCB tarafından yasaklandı. Yeltsin sonrası dönemde ise Sorokin Rus edebiyatına katkılarından dolayı onurlandırıldı. Yazdığı 15 eseriyle halkına bağlılığını kanıtlayan Sorokin, Rusya’nın karışık siyasal ikliminde ülke yönetimine kim gelirse gelsin hep ters düştü.
Türkçeye çevrilen ilk Sorokin eseri olan ‘Tipi’ de yazarın ülkesinin soğuğunun acımasızlığı üzerinden yarattığı ütopik dünyada, sert bir Putin eleştirisi sunuyor aslında. ‘Tipi’ ilk sayfalarıyla birlikte edebiyattaki sert kategorileştirilmeye meydan okuyor. Şöyle ki, romandaki diyalogların detaylarıyla Rusların yaşam biçimleri, 19. yüzyılda kaleme alınmış bir Rus romanı okuduğunuz hissini veriyor. Sayfalar ilerledikçe roman, okuyucusunu şimdilerde kullanılamayan koca bir endüstrinin arka planında olduğu 21. yüzyılın civarlarına taşıyor. Eleştirmenlerin romanı bu noktada herhangi bir kategoriye koyması zor görünüyor.
Roman, ana kahramanı 42 yaşındaki Platon İlyiç Garin’in, Dolgoye Köyü’nde ölümcül virüs salgınını yok edecek aşıyı götürmek için bir araç bulmaya çalışmasıyla açılıyor. Sovyet endüstrisinin çökmesiyle yakıtsız kalan trenleri üç katlı apartman boyutunda atların çektiği bir dünya burası. Ve Dolgoye’de virüs insanları yaşayan ölülere, yani zombilere çeviriyor. Garin hızlı olmak zorunda. Güler yüzlü ve uysal Perhuşa’nın keklik boyunu geçmeyen 50 atın çektiği kızağıyla yola çıkıyor Garin. Normalde iki saatte varılacak köye gitmek, tipi yüzünden imkânsız hale geliyor. ‘Tipi’, doktora varoluşunu sorgulatan bir yolculuk romanına dönüşüyor. Yolculuk romanı bir ütopyaya... Ütopya bilimkurguya göz kırpıyor. Sonucunda modern bir romanın içinde okuyucu da kayboluyor.
Garin’in yolculuğun başlarında aşağıladığı Perhuşa, kar fırtınasıyla birlikte can yoldaşına dönüşüyor. Perhuşa en baştan yolculuğunun sonuna kadar, şefkatli, komik ve yürekten. İçinde çok fazla karakter barındıran romanın en iyi yanı ütopik evreni. Ve bu evrende neler yok ki... Fanteziler ve ayrıntıları, kendi kendini inşa eden yapılar, sarhoş edici ilaçlar üreten Vitaminder denilen Orta Asya kökenli halk, kocaman atların yanında küçücük bir çuvala doldurulabilen 50 at, aç kurtlar, tutkulu sevişmeler, semaver büyüklüğündeki erkekler, işgalci Çinliler, kocaman kardan adamlar yapan devler ve bir devin burnu... İkilinin yolculukları sırasında, kızağın karlar içinde ölmüş bir devin burnuna giren ayağını çıkarma çabalarının anlatıldığı bölümdeki hayal gücü ve üslup, Gogol’ü kıskandıracak kadar güzel!
Dünya çeviri edebiyatının en çok sevdiği yazarlardan olan Sorokin, Rus edebiyatında Puşkin ve Gogol’le başlayan, sonrasında Tolstoy, Çehov, Turgenyev gibi yazarların daha yükseğe taşıdığı ve Bulgakov’un hayal dünyasıyla büyüyen bir edebiyat dağının en tepesine çıkmak için yazıyor gibi. Bu büyük mirasın tepesinde bir yerlerde kendine yer edinecek gibi de görülüyor. ‘Tipi’yi okuduktan sonra bir daha okumak isteyeceksiniz. Ama daha da önemlisi, yeni Sorokin çevirilerini heyecanla bekleyeceksiniz.
tipi
Vladimir Sorokin
Çeviren: Ergin Altay
Can Yayınları, 2019
200 sayfa, 19.50 TL.