‘Sonu yokmuş gibi söylüyordu türküsünü’

Güncelleme Tarihi:

‘Sonu yokmuş gibi söylüyordu türküsünü’
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 27, 2020 17:31

18. yüzyılın büyük şairlerinden William Wordsworth’un şiirlerinde dile gelen temel tezlerden biri doğadaki canlıların edimleri sevince neden olurken, insanın insana yaptığı yas içerir. Wordsworth’a göre, her çiçek, aldığı nefesin tadını doyasıya çıkarırken, insan ancak acısını dile getirerek, sonsuzlukta sanki bir son arar.

Haberin Devamı

William Wordsworth’un, şiiri, “Kendiliğinden kabarıp taşan güçlü duyguların daha sonra sakin kafayla hatırlanıp kaleme alınması” biçiminde tanımlamış olması, bizim için de etkileyici bir tanımdır. Şiir, hatırlanarak yazılır. “Kanepede uzanmış yatıyorken/Yalnızlığın lütfu olan o gönül gözüne.”
Wordsworth’un (1770-1850) şiirlerinde dile gelen temel tezlerden biri doğadaki canlıların edimleri sevince neden olurken, insanın insana yaptığı yas içerir: “Benim de içimdeki insan ruhuna/Bağlamış güzel işlerini tabiat./Ah, içimi nasıl da sızlatıyor/İnsanın insana ettiği fakat.” Wordsworth’a göre, her çiçek, aldığı nefesin tadını doyasıya çıkarırken, insan ancak acısını dile getirerek, sonsuzlukta sanki bir son arar. ‘Yalnız Orakçı’ şiiri çok önemli görünüyor: “Şuna bakın, tarlada bir başına/Yalnız yayla kızına işte şurada!/Biçerken türkü söylüyor bir yandan/Hiç kımıldamayın, usulca geçin ya da!” Bu dizeler, bizim memleket şiirindeki genç köylü kadını imgesini çağrıştırabilir. Bu imge, ‘çoban’ figürüne âşık olan ve memleketi bekleyen bir figürü dile getirir. Memleketi beklemek, geleceği beklemek demektir. Oysa ruhanilik geçmişle bağlantıda ortaya çıkar. ‘Yalnız Orakçı’ şiirindeki ‘yayla kızı’ ekin biçerken aynı zamanda türkü de söylemektedir: “Ne söylüyor, diyecek yok mu bana?/Hüzünlü notalar çok önceki./Mâzideki, bedbaht, uzak şeylerden/Savaşlardan şikâyet ediyor belki./Yahut daha tanıdık, bugünkü/Konulara dair bir şey mi bu türkü?/Bir doğal felaket, kayıp ya da keder,/ Yaşanmış ve yaşanabilecek tekrar.” Ruhanilik, ulusal değildir, başımıza gelenlerin, ruhumuz üzerinde bıraktığı izlerdir. Sonraki dizeler bunu dile getirir: “Konusu her ne idiyse, bu Kız/Sonu yokmuş gibi söylüyordu türküsünü.” Bir sonsuzluk duygusunu dile getiren bu dize, sanırım daha iyi bir biçimde ifade edilemez veya çevrilemezdi.
Wordsworth’un romantizminde Spinozacı bir varlık kavrayışı da söz konusu. Onun şiirinde, doğa ile Tanrı’nın varlığı iç içe geçmiş gibidir, doğadaki canlıların şakıması, yani neşe, Tanrı’nın varlığını duyumsatır. ‘Doğa Ana’na bakınıp duruyorsun./Sanki seni boş yere, amaçsız yarattı,/Senden evvel kimseler yaşamadı sanki,/Sanki ilk sana can kattı.” (İkaz ve İtiraz) Bu dizelerde, insanın doğanın/Tanrı’nın varlığını kendi varlığına göre algılayışının bir eleştirisi de vardır; tıpkı Etika’nın birinci kitabının son sayfalarında Spinoza’nın yaptığı gibi. Şu dizeler de belirgindir: “Dinle! Nasıl da şen şakıyor ardıç kuşu./Sanma ki o sıradan bir vaiz:/Çık, sarsın seni varlıkların ışığı,/Ve Tabiatı kıl kendine kılavuz.” (Düzden Bakınca) Onun poetikasında, hayal gücünün rolü de tam bu noktada ortaya çıkar. Hayal gücü, tabiatta vücuda gelen varlığı kavramamızı sağlar.
Orijinalleriyle birlikte, çift dilli olarak basılan ‘Bir Bulut Gibi’nin çevirisi, Nazmi Ağıl’a ait. Nazmi Ağıl, İngiliz şiirinin birçok önemli yapıtını Türkçeye çevirdi. Bunların önemli bir kısmını eski metinler oluşturuyor. Ortaçağa ait metinleri de çevirdi Ağıl Türkçeye. Bunlardan biri ‘Beowulf’tur (2013). ‘Beowulf’, İrlandalı şair Seamus Heaney’in günümüz İngilizcesine aktardığı metinden çevrilmiştir. Bu çevirinin girişinde Ağıl, Talat Sait Halman’a, manevi desteği için teşekkür eder. Manevi olarak destek olmak, ‘el vermek’ anlamına gelir. Halman, Ağıl’ı, daha öncesinde, sözgelimi ‘Canterbury Hikâyeleri’ni (1994) çevirdiğinde keşfedip takdir etmiş olsa gerek. Nazmi Ağıl, bizim kuşağın çağdaş yüzünü temsil eden şairlerden biri. Şiiri hakkında ayrıca yazmak gerekir. Çevirileri, şiir kültürümüz için özverili bir katkıdır. Şairliğinin ruhundan da nefes alır. Başta ‘Bir Bulut Gibi’ olmak üzere, bütün şiir çevirileri için, Nazmi Ağıl’a teşekkür ediyorum.
Wordsworth’un başyapıtı kabul edilen ‘Prelüd–Bir Şairin Zihinsel Gelişimi’ daha önce yine Nazmi Ağıl tarafından Türkçeye çevrilmişti.

BİR BULUT GİBİ: 

‘Sonu yokmuş gibi söylüyordu türküsünü’

SEÇME ŞİİRLER
William Wordsworth
Çeviren: Nazmi Ağıl
Vakıfbank Kültür Yayınları, 2020
120 sayfa, 16 TL.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!